İNSANIN BAŞINA NE GELİRSE MERAKTAN GELİR---DÜNYANIN EN HÜR KADINLARI HANGİ ÜLKENİN KADINLARIDIR?---3. BÖLÜM--
Efendim, malumunuz olduğu üzere belirli bir gizliliği olan her şey insanda bir merak uyandırır. O sebepledir ki ister saray olsun isterse basit bir vatandaşın evi, o evin haremi hep merak konusu olmuştur.
Merak konusu olmasına olmuştur lakin adı üstünde Harem...Yani yabancılara haram. Girilmesi yasak. Sadece hane halkının girip çıkabildiği yerler.
Hele hele de sarayın haremine girmek imkansızdan da öte bir şey. O bölüme dış görünüşü erkek olan tek bir kişi girebiliyor padişah dışında: Hadım harem ağaları. Hal böyle olunca da hem merak daha da artıyor hem de herkes kendi kafasında bir harem yaratıp sallıyor da sallıyor.
Mesela bizim pek çok tarihçinin de kabul ettiği meşhur bir sallamasyon vardır:
Padişahın hangi cariye ile halvet olacağına Valide Sultan ve Kızlar Ağası karar verir. Padişah ile halvet olacak cariye, padişahın yüzüne bakamaz. Ayak ucundan yatağa sokulur, padişah yorganı az kaldırır, cariye padişahın koynuna girer.
Osmanlı Haremine girebilen ilk ve tek yabancı olan Lady Montagu, bizzat Padişahın, vezir-i âzamın hanımından elde ettiği bilgilere göre bunun tamamen palavra olduğunu söylüyor. Padişah halvet olacağı cariyeyi bizzat kendisi kızlar ağasına söylüyormuş. Öyle yüzüne bakmama, ayak ucundan yatağa girme filan tamamen bazı yazarların kendi fantezileriymiş.
Bir de efendim Harem, eski kokuşmuş Roma'nın erotizm dolu ( Ne erotizmi yahu resmen iğrenç bir porno dolu ) sarayları gibi yer değil. ( Bunu da lady Montagu söylüyor. )
Lady Montagu'ya göre Harem, Avrupa’da çağrıştırdığı erotik mekan anlamının çok ötesinde bir yerdi. Esaret hayatı yaşadığı düşünülen kadınların burada kendilerine ait bir dinsel yaşamları ve eğlence kültürleri vardı. Bu yaşam ve kültürleri ile Batılı kadınlar kadar hatta onlardan çok daha hür idiler.
Pardon yahu.. Harem ve merak demiştim lafa başlarken değil mi? Oradan bir anektodla devam edip sonra şu cariyeler konusuna bir daha dönelim.
Efendim, Osmanlı Haremi nasıl bir yer? İçinde yüzlerce kadının olduğu bilinen bu yerde acaba ne gibi şehvetengiz olaylar mevcut?
Venedik elçiliğinde katip olarak çalışan Signor Grellot da bu soruları kafaya takmıştı. Çünkü özellikle ülkesinin seyyahları Haremi öylesine anlatıyorlardı ki Grellot'un şeytana uymaması mümkün değildi.
Sonunda Topkapı Sarayını karşıdan gören evine bir teleskop alarak sarayı röntgenlemeye başladı. Tabii ki görebildiği hiç bir şey yoktu sarayın duvarları ya da sıkı sıkıya kapalı pencereleri dışında. Ama yine de Sarayı röntgenlemek büyük bir suçtu.
Birilerinin dikkatini çekti bu sarayı röntgenleme olayı. Durum saraya bildirildi. Grellot bir gün yine teleskopu ile sarayı röntgenlerken kapıyı kırarak içeri giren yeniçeriler onu suçüstü yakaladılar. Sonuç malum: İnsanın başına ne gelirse ya meraktan ya firaktan gelirmiş ya, onun başına da cellatın keskin baltası geldi...
Yani özetle söyleyecek olursak -yazarı kim olursa olsun- Osmanlı Saray Haremi hakkında yazılmış olan kitapların, çevrilmiş olan filmlerin hepsi külliyen palavradır.
Neyse... Lady Montagu başka neler demiş bakalım...
“Mösyö Hill’le ( Bir seyyah yazar ) rüfekasının, seyahatname muharrirlerinin, dünyanın bütün kadınlarından en hür yaşayan Türk kadınlarının esaretine acıdıklarını görmek bana tuhaf geliyor.
''Burada ömürlerini hiçbir kayıtla mukayyet olmadan, mütemadî eğlencelerle geçiren varsa, onlar da kadınlardır. Bütün işleri komşuya gitmek, hamama girmek, bol bol masraf etmek, daima yeni yeni modalar icat eylemektir.''
''Karısından en ufak bir iktisat( tasarruf) talep eden bir kocaya mecnun gözüyle bakılıyor. Bu hususta yegâne hâkim, kadının hevesleri... Hulâsa, PARAYI KAZANMAK KOCANIN, İSRAF ETMEK DE KADININ VAZİFESİDİR.''
''En âdi tabakaya mensup kadınlar bile bu güzel hukuka mazhar bulunuyorlar. Sırtında işleme çevre satan ufak bir tacirin karısı bile sırmasız esvap giymiyor. Onun da kakum kürkleri, başını süslemek için bir elmas takımı var.''
''Türk kadınlarının vakıâ hamamlardan başka birleştikleri yer yok ve buraya erkekler giremiyorlar, fakat burada da kadınlar pek güzel eğleniyorlar”
****
Lady Mary Montagu bugün Müslüman kimliğine rağmen kadınların örtünmesini bir hürriyet kısıtlaması olarak görenlere de bundan yaklaşık 300 sene önce şöyle cevap veriyor.
''Kadınların feracesiz sokağa çıkması imkânsızdır. Kadınları sokakta kim oldukları konusunda teşhis edilmekten alıkoyan bu kıyafetler hanımlara büyük bir özgürlük getirmektedir.''
Lady Montagu'ya göre bu öylesine bir özgürlüktür ki
bu özgürlük kadınların hiç kimseye yakalanmadan âşıkları ile buluşabilmesini ve ihtiraslarını gerçekleştirebilmesini bile sağlamaktadır.
Evet, Lady Montagu'nun bu son teşhisine kızdınız eminim. Ama yahu Allah aşkına kendi türkümüzde bile yok mudur?
Dama vurdum çatmayı
Ünlen gelsin Fatma'yı
Fatma nerden öğrenmiş
Çarşaftan kol atmayı?
Lady Mary Montagu bir şeyler görmüş ki böyle yazmış. Ama öte taraftan örtünmenin kadın için hürriyeti kısıtlayıcı değil aksine hürriyet olduğunun altını özellikle çizmiş. Hem dinsel anlamda hem cinsel anlamda...
''Dinsel anlam'' dedim de aklıma geldi.
18. Yüzyılda ( Yani 1700'lü yıllarda ) Avrupalı dindar Hıristiyanlar Türk'e benzemeyi dinsizlik ve ahlaksızlık olarak görüyorlarmış iyi mi?
Bugün biz Müslümanlar '' Her kim bir kavme benzemeye çalışırsa o da ondandır '' Hadis-i Şerifi mucibince Müslüman olmayanlara benzemeyi asla İslam dini ile bağdaşmıyorsak aynı şekilde 17. Yüzyılın dindar Hıristiyanları da Türk'e benzemeyi böyle bir sapkınlık olarak görüyorlarmış.
Şimdi denilebilir ki 1700'lü yılların hemen başı Lale Devridir ve Lale Devri Osmanlı Devletinde Batılılaşmanın başladığı devirdir. Bu Devirde Avrupalıların Türklere benzemesi değil Türklerin Avrupalılara benzemesi söz konusudur.'' Pek öyle değil. Hatta hiç öyle değil. 17. Yüzyılda Turquerie denilen moda akımı Avrupa'yı kasıp kavurmaktadır ve dindar Hıristiyanlar en başta kralları ve kraliçeleri olmak üzere bu akıma kapılmış olanları ahlaksızlık, dinsizlik ve sapıklıkla suçlamaktadırlar.
Bu suçlamayı yapanlardan biri de şair John Arbuthnot'tur ve bakın nasıl ateş püskürür kendisini Türk'e benzetmeye çalışan Hıristiyanlara...
Gelecek bölümde inşallah...
****
RESİM: O çok merak edilen 400 Odalı, 8 adet hamamı olan Topkapı Sarayının Harem Bölümünün Giriş kapısıdır.
Kapıdaki yazı padişahların cariyelerine yazdığı aşk şiiri değil üstteki Nur Suresinin 27. Ayetidir ve meali şöyledir:
''Ey iman edenler! Kendinizi tanıtıp izin almadan ve içinde oturanlara selâm vermeden kendi evlerinizden başka evlere girmeyin. Sizin için daha iyi olanı budur; umulur ki düşünüp anlarsınız.''
Alttaki ise Kelime-i Tevhiddir.
Ancak?
Ancak bugün pek çok internet sitesinde bu ayetin Nur Suresinin 77. Ayeti olduğunu görürsünüz. Oysa Nur Suresi toplam 64 ayettir.
Yani birileri bir yerlerden kopyala yapıştır yaparken ana kaynağa bakma gereği bile duyumuyor. O ondan, bu bundan kopyalayıp yapıştırınca da toplam 64 ayetten ibaret olan bir surenin 77. Ayeti bile olabiliyor (!)