Köftehor ömür:
Ey, kıblem…
Ey, meylettiğim rahlem.
Mehtabın koruyucu gücü
Yıldız iken lakabım
Saf tuttuğum Samanyolu
Ah, Mihriban’ım ah:
Seferi tanıklığında rüzgârın
Kara değilken bahtım
Tahtım da sağlam kalem de kalemim de
Rengi tutmazken ruhumla
Rakımı umut olan o tekdüze olmayan
oyunla.
Oylum
Onandığım
Oy kullanamadığım
Kaderin seçimi
Kederin bedeli
Ellerimden kayıp giden ömrün
Söyleyin, var mıdır ederi?
Elem yüklü çatım
Çöktü çökeli
Ahkâm kesenlerin endamında yittiğim
Seferi tabelam
Seyyah yüreğimle
Meczup duygularımın atarı
Ölüme öykünsem bile
Sınandığım can pazarı
Sindiğim dünyanın tufanı
Sindiremediğim zalimin oyunu
Zulmün bedeli
Kefil olduğum duyguların meali.
Öyküm mü yoksa?
Bir başıma öykünüp öldürdüğüm
nefsimle
Dem tutan çayın her yudumunda
Köpüren kahvenin telvesinde
Yaptığım yolculuk kaderin tarifesinde
Zılgıt yiyen düşlerim.
Zangır zangır titreyen bedenim
Bir kor acı ki
Hüznün müdavimi
Issızlığın solgun yüzü
Yitik sesi
Yatıya kalan ebabil kuşları
Hasat öncesi bir ekim
Hazan sonrası duygulara mal ettiğim
Umudun isli tarifesi
Acının külliyesi
Açamadığım o kara kutu ki
Söylenecek son söz de söylenmedi
mademki
Matemin mabedi
Meltemin zevcesi
Bir kor heceden ibaret iken yaşamak
Külünden doğacak mıdır yoksa yâdı
Yağan rahmetin her zerresi
Zengin bir yürek esintisi
Ölümü gör ki:
Ey, sevgili kader
Öykündüğüm ne ki:
Ölüm öncesi
Son bir kere rötuşladığım
Önsezimle tokalaştığım
Ötemin berimin itibarı
Öykümden de yok iken ötesi