M. NİHAT MALKOÇ
“Muhabbetten
Muhammed oldu hasıl
Muhabbetsiz
Muhammed'den ne hasıl?”
Hz.
Muhammed(sav) nübüvvet zincirinin son altın halkasıydı.
O gelmeden evvel zulüm
kol geziyordu dört bir yanda. İnsanlar helvadan putlar yapıp onlara secde
ediyor, acıktıklarında da onları afiyetle yiyorlardı. Zalimler, mazlumları
acımasızca eziyordu. Zayıfları ezen, güçlüleri kayıran sözde bir hukuk vardı.
Kız çocukları babaları tarafından diri diri toprağa gömülüyordu. Kadınlar insan
yerine bile konulmuyordu.
O, aşırılıkta sınır
tanımayan böyle bir toplumu düzeltmek üzere zor bir zamanda gönderildi. Kızını
diri diri toprağa gömen Ömer’den, adaletin timsali olan, İslam halifesi Ömer’i
çıkardı. Kur’an’ın nuruyla zifiri karanlıkları aydınlattı, taşlaşan kalpleri
yumuşattı. Hukuku zorbaların elinden alıp, Kur’an hükümlerine göre hükmeden
adil insanlara teslim etti.
Onun yeryüzünü şereflendirmesiyle içki, kumar,
fuhuş ve faiz gibi cahiliye adetleri son bulmuştur. Can, mal ve namus emniyeti
sağlanmıştır. O, ümmetini cahiliyenin
zifiri karanlığından kurtarmak için mum misali erimeyi göze almıştır.
İnsanlığın huzurunu sağlamak ve iki cihan saadetini temin etmek için gecesini
gündüzüne katmıştır.
Müşrikler, atalarının dinlerini devre dışı bırakan
Peygamberimize kin ve nefrette sınır tanımıyorlardı. Fakat o, emrolunduğu
vazifeyi ifa etmede kararlıydı. İki cihan serveri Efendimiz, tebliğin önündeki
engelleri aşmakta ısrarcıydı. Müşrikler ona akla gelmedik hakaretlerde
bulunuyorlardı. Hatta bir gün onu öldüresiye dövmüşlerdi. Bir tevhid eylemi
olan namaz, müşrikleri çileden çıkarıyordu. Bir keresinde Resulullah Efendimiz
namaz kıldığı sırada onun mübarek sırtına içi pislik dolu bir deve işkembesini
atmışlardı. Fakat o, İslam davasının zafere ulaşması için bütün bu yapılanları
sineye çekmiş, zalimleri Allah’a havale etmişti. O, tüm engelleri aşarak
İslam’ın yerleşmesinde Allah’ın inayetiyle muvaffak olmuştu.
Nübüvvet zincirinin son altın halkasıydı âlemlere
rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed(sav)… O, diğer peygamberler gibi belli
bir zümreye değil, bütün insanlığa gönderilmişti. Onun bir farkı da kendisinden
sonra bir elçi gelmeyecek olmasıdır.
Onun 23 yıllık risalet
hayatı, Hakk’ı ve hakikati hâkim kılmak mücadelesiyle geçmiştir. Başta
ehlibeyti olmak üzere, hiç kimseye ayrıcalık tanımamıştır. Adalet ne
gerektiriyorsa onu yapmıştır. Vaktiyle Mahzum Kabilesi’nden hırsızlık yapan bir
kadına Hz. Peygamber’in verdiği cezayı düşürmesi için, kadının akrabaları
Rasûlullah’ın çok sevdiği Üsame’yi aracılık etmesi için gönderirler. Efendimiz,
aracılık eden Üsame’ye kızar. “Kızım Fatıma da olsa, mutlaka
cezalandırırdım.” diyerek adil oluşunu ve kararlılığını belirtir.
O zorluklara talipti.
Fakat ümmeti için hep kolaylıklar dilerdi. Yüce Rabbimiz “Andolsun, size
kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok
ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir,
merhametlidir.”(1) buyurarak Resul-i Ekrem’in ümmetine olan ulvî sevgisini ve
muhabbetini dile getirmiştir.
Hz.
Muhammed(sav) yaşayan Kur’an’ın müşahhas bir numunesiydi.
Kur’an’ın verdiği evrensel mesajı doğru okuyup
anlayabilmemiz için öncelikle Resul-i Ekrem’in örnek hayatına bakmak lazım.
Zira o yaşayan Kur’an’ın müşahhas bir numunesiydi.
Hz. Muhammed(sav)
müminlerin annesi Hz. Aişe’nin deyimiyle “Yürüyen Kur’an” dı. Zira o, Kur’an
ahlakıyla ahlaklanmıştı. Bu yüzden onun hayat çizgisinde hiçbir eğrilik
gösterilemez. “Doğrusu Allah Resulü sizler için Allah’a ve ahiret gününe umut
besleyen ve Allah’ı sürekli hatırda tutan herkes için güzel örnek teşkil
eder.”(2) ayeti bu hakikati gösterir.
Peygamberimiz bizim gibi bir beşerdi. Yani “insan
peygamber” di. O da bizim gibi yerdi, içerdi, evlenirdi, çocuk sahibi olurdu.
Yeri gelir tebessüm eder, yeri gelir gözyaşı dökerdi. O, Kur’an’ı doğru anlama,
hakkıyla ve layıkıyla yaşama noktasında insanlığın şahikasıydı. Bu doruğun
ötesi yoktu. “Sen en üstün bir hayat tarzına sahipsin”(3) ayeti bunun ilahî
tescilidir. Kur’an’ı anlama ve yaşama konusunda ondan başka bir kapıyı çalmaya
hacet yoktur. Bu hususta o bize yeter. Ondan başka model arayanlar hüsrana
uğramaya namzettir.
Rabbimiz “Kim Resûl’e itaat ederse Allah'a itaat
etmiş olur”(4) buyurarak “Habibim” dediği Resulüne itaati kendisine itaatin ön
şartı kabul ediyor. Bu ne büyük bir
muhabbettir.
Hacerü’l-Esved’i yerine koymada hakemliğine
başvurulan kâinatın gözbebeği Muhammed’ül-Emin’di, bunu kendisine inanmayanlar
da kabul ediyordu. Müşrikler, onun getirdiği ilahî mesajı tartışsalar da,
kişiliğini hiçbir zaman tartışmamışlardır. Onu öldürmeye gelenler bile onda
hayat bulmuştur. O, şefkat ve merhamet abidesiydi. Başkalarına yük olmayı
sevmezdi. Koca İslam devletinin başkanı olmasına rağmen yeri gelir kendi
söküğünü diker, eşlerine yardım ederdi. Bu konuda da en güzel ve en ideal eş
modeli ondan başkası değildir.
Fahr-i Kâinat Resul-i Ekrem Efendimiz, başkaları
gibi nimete değil, daima külfete talip olmuştur. Maddî ve manevi en ağır
yüklerin altına hep kendisi girmiştir. Ümmetinin kurtuluşu için Rabbine niyazda
bulunmuştur. Zengin olmamasına rağmen cömertlikte sınır tanımamıştır. Yemekten
çok, ikramdan keyif almıştır. Paylaşmanın en güzel örneklerini vermiştir.
Elinde ne varsa hemen çıkarmıştır. Biriktirmek gibi bir alışkanlığı olmamıştır.
Onun yol haritası Kur’an’dı. O, Kur’an ahlakıyla
ahlaklanmıştı. Bundan dolayı Resulullah’a
uymak bir anlamda Kur’an’a uymaktır. Ondan yüz çevirmek de Kur’an’dan yüz
çevirmektir. Zira o, Kur’an’ın cisimleşmiş hâliydi. O, Allah’ın emirlerini en
iyi yaşayan, yasaklarından da en çok sakınandı.
Onun sabrı Eyüp’ten mülhem, taşları çatlatacak cinstendi. Davasında
sebatlıydı. Tevazuda toprak gibiydi. Bağışlayıcılığı ve merhameti emsalsizdi.
O, yerlerde ve göklerde övülen Muhammed(sav)’dir.
Bütün erdemler onun şahsında toplanmıştı. Fedakârlık onda ganiydi. Şefkat,
merhamet, hoşgörü ve cömertlik onu üstün kılan hususlardan sadece birkaçıdır.
Onun birçok güzel vasıfları mevcuttur. “rahmeten li’l-âlemîn (âlemlere rahmet
olan), hâtemü’n-nebiyyîn (peygamberlerin sonuncusu), sultanü’l-enbiya
(peygamberlerin sultanı), seyyidü’l- mürselîn (bütün peygamberlerin efendisi),
seyyidü’l- kevneyn (dünya ve ahiretin efendisi), resûlü’s- sekaleyn (insanların
ve cinlerin peygamberi), kân-ı irfan (irfan kaynağı), kân-ı kerem (cömertlik
pınarı) gibi güzel sıfatlar onundur.
Hatemü’l-enbiya, sadece biz insanlara değil,
cinlere de peygamber olmuştur.
Hatemü’l-enbiya, sadece
biz insanlara değil, cinlere de peygamber olmuştur. Onun nuru kâinatı çepeçevre
kuşatmıştır. O, kendisini Taif’te taşlayanlara bile merhamet etmiş, helak
olmaları için değil, kurtuluşları için Rabbine niyazda bulunmuş ve şöyle
buyurmuştur: “Hayır, onlar bilmiyorlar
umarım ki Allah onların soylarından Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayan ve
yalnız Allah’a kul olacak nesiller meydana getirir”
Zıvanadan çıkan
insanlığın, kurtuluşa götüren ilahî tebliğe kulak asmaması Efendimizi fevkalade
üzmüştür. O, insanlığın gecesini gündüze,
kışını bahara çevirmiştir. O, bir
çocuğun ağlamasını duyunca, “gözümün nuru” dediği namazını kısaltacak kadar
merhametliydi. O en büyük inkılapçıdır. Önder aramak isteyenler onun
ılıman ikliminde soluklanmalıdır.
O, bir hadis-i şeriflerinde
“Size iki emanet bırakıyorum, onlara sarılıp uydukça yolunuzu hiç
şaşırmazsınız, o emanetler Allah'ın kitabı Kur’ân-ı Kerim ve Peygamberinin
sünnetidir.” diyerek gidilmesi gereken kutlu yolun rotasını ümmetine açıkça
göstermiştir.
Ahir zaman ümmeti olan
bizler, huzura yelken açmak için onun mübarek sünnetine dört elle sarılmalı,
onun gösterdiği hakikat yolundan gitmeli,
tavır ve davranışlarımızda onu model edinmeliyiz. Ancak bu şekilde
kurtuluşa ve selamet sahiline ulaşmış oluruz.
Allah’ın sevgisini
kazanmak Resulullah’a tabi olmaktan geçer. “(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah’ı
seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın.
Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (5) ayeti bunun bariz
delilidir.
Onu her şeyden çok
sevdik, bundan sonra da sevmeye de devam edeceğiz. Çünkü o, kâinatın yaratıcısı
olan Allah’ın sevgilisi, âlemlerin yaratılmasının en büyük sebebidir. “Ey Habibim, sen olmasaydın bu âlemleri
yaratmazdım!” sözünün muhatabıdır o…
Dipnotlar: 1)
Tevbe Suresi 128. Ayet, 2) Ahzab Suresi 21. Ayet, 3) Kalem Suresi 4. Ayet, 4) Nisa Suresi 80. Ayet, 5) Âl-i İmran
Suresi 31. Ayet…