Bıçak sırtında aşk:
Ey, gölgelerin efendisi içine
düşülesi tuzak
Göğün kilimi
Yerin iklimi
Düş pençelerinde saklı yüreğimin tini
Ve nice sarkıt içime serili
Kayıpların değil ayıpların sureti
Uzağındayım uzağında bu kinin bu
nefretin
Sevginin ekin tarlasında hicretim
Gün doğumu
Gün batımı
Sürüklendiğim onca izlek
Bir batında ölse ne ki aşk ve yürek?
Hüznümse dev bir asa
Hüznüm diyorum, hafız…
Huzmelerin nezdinde kıyama durduğum
Yalnızlığın ütülü kat izinde
Ve
Hazır ola
Hırpani dünyanın neferi
Göğün kodaman bulutları
Ve umut
Ektiğim
O ufuk
Un ufak edilmiş olsa ne ki benlik?
Hem, ne benliktir aşk ne de beylik
Ne de tek düze
Hüznü bol
Köpüğü üstünde kahve misali
Nasıl ki s/onsuz hatırı var
Ve işte cenk ettiğim kahvenin telvesi
Karakaşına kara gözüne tutulmasam
bile
Tutamağım sizsiniz, solumun neferi
zaferi
Her ne kadar bir kulp taksanız da
varlığıma
Yokluğum ne ki haiz olduğum
yoksunluğun nezdinde?
İçre dönük yolculuğum
Körü körüne sevmediğim kadar
Nice kor saklıdır aşkın satır
aralarına doğan
Güneş gibi asılıyım tepede
Balçık ne ki ya da kir?
Sabun yeter temizlenmeme
Bir de yüreklerini temiz tutsaydı ya
insanlar?
Bir gün daha yitti gitti işte
Asılı olduğum göğün ucu kırık kancası
Kimse kamçılayan aşkımı
Kimse yokluğumu bahşeden
Ve izini sürdüğüm kalemin divası duayeni
Aşk iken
Kırptığım kadar gözlerimi
Peşime takılan kuyruğu tek hamlede
Koparıp attığımdan da öte
Atacağım sizi illa ki kalbimden
Kabrime doğacak güneşi beklerken
Uyuya kalmış bir şiiri daha sundum
hizmete
Hem de altın tepside
Vakıf olduğumdan da ötedir
Aşkın kereveti
Haizi olduğum coşkunun da ödediğim
kerameti
Hem şiirim kirvesi
Hem de aşkın kisvesi
Kandığım kadar da kanmışken size
Kaybolmanın da şerefine
Ansızın hâsıl oldum yine
Ar bildiğim
Arz ettiğim
Yalnızlığın ve masumiyetin kıymetini
Bilmeseniz bile
İnsan kendini bildikten sonra
Ruhum da akarken yoluma baktığım
kadar
Mutlu bir hurafeyim
Zimmetli olduğum yangının
Kıvılcımında yaşayan şiirlerimin
nezdinde
Kırgın yüreğin de yolcusu
Olmasanız da olur diyemeyeceğim kadar
da
Özlemin kat izinde…