Çekincelerimi uyutabilirim, sevgili
Tanrım ne de olsa çekinmeden sevdim ben hep insanları hem de Sen demiştin,
sevin diye mademki Yaratandan dolayı seviyordu insan yaratılanları.
Ölüm uykusuna da dalabilirim hem de
şimdi ansızın ruhumdaki sızıyı dindirmek isterdim oysak rüyalarımda dahi
yakıyorlar canımı bense Sana muhtacım her zamankinden de fazla ve işte İlahi
Aşkı yüreğimde ve cebimde ve de kalemimde taşırken mümkün mü bir b/aşka yelken
açmak?
Ben rüzgârım çünkü Sen öyle istedin.
Benim frapan düşlerim nasıl ki
hayallerin ve sevginin kat izinde saklı sevdiklerim…
Ah, yüreğimin kırışıklıkları ve
ruhumun düşmeyen tansiyonu:
Deli cesareti ama benimki:
Hem tüm evreni sev hem de günbegün
yaz ha babam yaz.
Hem benim de muadili olduğum bir
Hababam Sınıfı vardı bense sınıfın prensesi idim bir de sakar Şakir’i ne de
olsa sevdi mi insan eli ayağına dolanıyor sevdi mi bir b/aşka dünyaya yelken
açıyor.
Muzip karakterim ve sevecen yüreğimde
kayıtlı iken de tüm evren…
Ve işte iade-i itibarın geldi de yeri
zamanı:
Kendime eşlik etmeliyim bu saatten
sonra sırf kendimle iştigal bir ömrün peşi sıra daha çok ama daha çok
sevmeliyim içimdeki yaralı çocuğu ve onun o yetim başını okşamalıyım tıpkı yüce
Peygamber Efendimizin de yaptığı gibi.
Ne çok çocuğum vardı hem benim:
Onlarca yüzlerce.
Ben onların gül mizaçlı öğretmeni
idim ve her biri sıraya girerdi başlarını okşamam adına bense onlara dokunmaya
dahi kıyamazken ve işte Yüce Rabbim, Sen bana cenneti yaşarken sundun gel gör
ki devamı gelmedi aslında geldi de:
İnsanlar yaşarken bana cehennemin
kapılarını açtı bense girmeyi reddettim onlar da beni sevmediler.
Rengim kaçtı yine:
Sabah beyaz bir güne uyanmışken.
Pembeleşirken de yanaklarım:
Bak işte karardı içim oysaki hava çok
güzel mevsimlerden de bahar:
Benim ilkbaharım mı ikinci baharım mı
hem?
İlkbaharı yaşamamışken ne işim olur
ikinci baharla ve ikircikli insanlar nifak da sokarlarken kalemle arama…
Göğün iniltisi dindi, biricik Tanrım
bak dinginim bak annem bebekler gibi uyuyor ve ben onun sütünü hazırlamalı
elini tutmalı kendimi de daha çok sevmeliyim.
Sevgiyle hemhal.
Herkes nasıl da sevecen nasıl da
sevgi dolu oysa:
Ya, benim dertlerim?
Dost bildiklerimle paylaşmak
istediklerim…
Kalemim ve kader dikte ettirirken ben
de coşkuyla yaşar yazarken…
Sen varsın iyi ki:
Sen varsın Gam yok.
Ya, gamlı notalara ne demeli?
Bir de şu ş/aşkın sol anahtarı:
Hani, hani, aşk sevgi her kapıyı
açardı…
Sen yücelerin yücesi: Sen açtın ya
bana, Dergâhının kapısını ve işte kale duvarları gibi dimdik yaşarken kalemimin
de rüzgârı ile bir avazda girdim içeri hem de ta çocukken.
Önce aşkı merak ettim.
Sonra çok sevdim.
Ve ben Seni çocuk yaşımda buldum ve
bulup buluşturduğum kim ise sevgiyle dokundum.
Dokunmaya dahi kıyamazken insan
sevdiklerine…
Okunsun diye de yazdıklarım
okunmazken.
Derdim sırf bu olsa iyi yine de:
Şükürler olsun günüme.
Bak, Rabbim yaralı hüzünlü kalbime ve
biliyorum ki kalbimi, tek seven Sensin hüzünlü kalbimi Sana b/ağladığım kadar
Sana açtığım ve Sen de bana Dergâhının kapılarını açtın.
Konuştuğum seslendiğim çok insan var
benim:
Peki, onlar gerçek mi?
En az benim gerçek olduğum kadar…
Ne değişir ki bu saatten sonra ne de
olsa gerçek bildiğim yüzlerini yeni gördüm insanların hatta en yakınlarımın
nasıl da uzağıma kaçtıklarını gördüm de…
Misal!
Annemle olan yolculuğum ve kader
ölümlerden ölüm sunarken anneme ben asla inancımı yitirmedim ve onun evine
geleceği günü dört gözle bekledim:
Geldi defalarca.
Defalarca da ölümün kıyısından döndü.
Ve kimse dert dinlemeyen işin
kolayını seçtiler: annem ölmeden defalarca öldürdüler.
Benim de içim ölmüştü.
Ben kendimden tam da vazgeçmişken
annemden asla vazgeçmedim ve işte kendime kavuşmanın verdiği heyecan umut
mutlulukla Sana açıyorum içimi hep de olduğu üzere:
Dikiş tutmuyor söküklerim.
Ne terziyim ne ev kızı.
Ne artık bankacıyım ne de öğretmen.
Hali hazırda koruduğum öğrenci
kimliğimle sekiyorum bir yürekten diğerine ama…
Ama hayat okulunu sevmedim ben.
Hayat okulu ve insanlar da beni
sevmedi.
İrademle inancımla kendime bir cennet
inşa ettim şehrin arka yakasında ve kalemimle olan dostluğumla oraya hep
güzellikler diktim ve ektim ve biçtim de.
Bazen bıçkın bir rüzgâra
meylediyorum.
Bazen hırçınlaştığım.
Ama içimi asla bozmuyorum, yüce
Rabbim.
Senden ötesi yok.
Senden öte yol yok…
Ve şimdi, Senin de izninle kendimi
doya doya seviyor olabilmenin tadını çıkarıyorum hırçın ve de şaşkın yüreğimin
adı çıksa bile…
İsimlerimden isim beğeniyor insanlar.
Bazen çiçek bazen yıldız.
Bense yılmadan seviyorum ve koşuyorum
Sana ve yazıyorum.
Seni çok seviyorum biricik Allah’ım
benim ve de iyi ki varsın iyi ki Senin kulunum…