Adın Neydi Senin

*
rüzgar yoktu 
ve güneş çıktığı için kırılmıştı soğuk epeyce  
eliyle bir selam verdi tanıdığı birine
yürüdü
gene koşamıyordu
bekleme yerine gidinceye kadar topalladı
çabuk gelmişti bir topkapı minibüsü
atladı hemen

fakat oturur oturmaz 
kuvvetli bir titreme almıştı vücudunu 
üç dört kişi vardı minibüste   
ona dikkatle bakıyorlardı 
ceketinin sol cebinden paraları çıkardı
çabucak saydı avucunda 
uzattı şoföre doğru
 
onu bulamazsa dönüşe de para kalıyordu 
lakin nereye dönecek 
ne yapmak için 
tekrar o otele sığınmayı düşündü
ama ne zamana kadar
ne yiyecek
ne içecekti
henüz açlığının sarih bir idraki içinde değildi 
ama bir acıkacak olursa 
iştahının önünde duracak ne olabilirdi ki
koca lokantayı bir anda silip süpüreceğini biliyordu

evinde oturup onu bekleyemez miydi
onun annesini biraz tanıdığı halde sabahın bu vaktinde 
böyle bir saygısızlığa cesareti yoktu
biraz evvel belki bir ölümden kurtulmuş olması
hususi vaziyet karşısındaki tereddütlerine rağmen 
yaşamak cesaretini arttırmıştı

sebebini bulamadığı bir ümit ve sevinç duyuyordu
ellerini uğuşturdu
herhalde o evdedir
yoksa bile evinde oturup onu bekleyecekti
tam eve gelmiş kapıyı çalmak üzere idi ki 
onunla karşılaştılar
o da sokağa çıkmak üzere idi

eşikte yüz yüze geldiler
onu görür görmez 
evvela onun yüzüne
sonra da yere bakmış
ve süratle başını kaldırarak
samimi bir memnuniyetle
gel…
gir içeriye 
gel gir…

yere bakışını ummadığı bir vaziyet kabul edip
küçük de olsa bir tereddüt geçirdiğine hükmederek 
fakat sen çıkıyorsun…
sesinde samimi ve suni tonların karıştığı şüphesini vererek
seni arayacaktım zaten 
dün gece gelmek istiyordum
şimdi uğramayı da düşünüyordum 
çok isabet oldu
gel, gir içeriye
Allah aşkına ...

sen işe gitmiyor muydun
fakat gitmesem de olur
istifa etmek istiyorum zaten 
seninle bunu da konuşacaktım
rica ederim 
hadi gel …gir …içeriye
son cümleyi hararetle söylemişti
içeri girdi
konuşmadan, süratle yukarıya çıktılar
onu yatak odasının bitişiğindeki çalışma odasına aldı
 
yazı masasının üstünde bir kahvaltı tepsisi duruyordu
yatak odasına açılan kapıyı kapatarak 
bu küçük odanın peteklerinden gelen sıcaklığı 
yalnız oraya hasretti
kahvaltı tepsisini kaldırdı
masa başına bir sandalye çekti 
rica ederim
otur
rahatına bak

kendi de bir sandalye çekerek 
karşısına oturdu
hemen ona bir sigara verdi
kendi de bir tane
yaktı

nazik ruh vakalarının üstüne basmakta çok cesurdu
asabi yüzündeki gerginlik hissediliyordu 
birdenbire büyüyen gözlerini 
masanın üstüne 
ve duvara doğru çevirdikten sonra 

sen benim için en ziyade bu halinle 
çok daha güzelsin
mukavemetli ve sessiz bir mücadele kadınısın
benim üç gün evvel kadıköy de kalışım 
işi bozdu
hep seni düşündüğüme emin ol 
dün gelir gelmez seni arayacaktım 
fakat tembellik ettim

ne halde olduğunu tahmin ediyordum 
şimdi daha yakından görüyorum
bunu saklamağa lüzum yok
görmemezlikten de gelemem
herhalde çok fena bir gece geçirmiş olacaksın

ben senin rengini hiç böyle görmedim 
neyse, sana yalnız şunu söyleyeyim
bu, son çektiğin melanet günüdür
çünkü sana iş buldum 
iş değil, 
işler buldum... 

şimdi anlatacağım
fakat daha evvel beni vaziyetinden haberdar et
uykusuz musun
aç mısın 
neye ihtiyacın var 
hasta mısın yoksa 
açık söyle

doğruldu
boğazından içeri kaçan bölünmüş bir sesle
benim halim senin sözlerinden daha açık 
zımni konuşmamız gülünç olur
bir eliyle okşadığı yakasını indirmek istiyor 
fakat gene de iç giysisiyle görünmeden utanıyordu

fena bir gece geçirdim 
ve daha fena bir sabah ... 
zannederim ki az daha ölecektim
sen karşında bir mağlup görüyorsun ama 
gerçekte bugün benim için bir zaferdir
sonra anlatırım

şimdi vaziyetime gelince
uykusuz değilim pek fakat yorgunum 
açlığımı hissetmiyorum ama acıkırsam fena acıkacağım
o zaman söylerim
şimdi tercih edebileceğim şey 
gene bir bardak çaydır 
başka hiç bir şey istemiyorum 
istersem açıkça söyleyeceğime söz veririm

tepsiyi aldı …çıktı 
ve kendi eliyle çay getirdi
gece uyanışını ve sabahını 
baştan sonuna kadar anlatmıştı
bir yabancının sergüzeşti imiş gibi 
görünüşte gururunun ziyanlarını telafi eden 
heyecansız ,kayıtsız ve kuru bir ifade kullandı
her şeyi hissetmesi için 
bu kadarının kafi olduğunu da biliyordu 
fakat canlı teferruatı ihmal etmedi

ayağa kalktı kadın 
uzaklaşırken iri vücutlu
üstü başı boya lekeleriyle dolu
muşamba haline gelmiş deri pantolonunun 
sol dizkapağı yırtılmıştı
geniş omuzlarına göre kafası ufacık
burnu yassı ve gözleri içeri batık 
otuz beş yaşlarında kadar görünen sarışın bir kadındı


kapıya doğru yürüdü kadın
çıkardığı sigarayı ağzına koyarak 
sol eliyle yaktı sigarasını
ardına bakmadan 
uzaklaştı oradan

gayri ihtiyari adını sormayı unutmuştu
yüksek bir sesle 
adın neydi senin…
arzu değil mi
duyuramamıştı sesini
tereddüt etti arzu muydu acaba
çok iyi tanıdığı birinin adını unutmuştu 
oda bir sigara yaktı 
boş ver 
adı ne lazım sana be adam deyip 
kapattı kapıyı üstüne

redfer

( Adın Neydi Senin başlıklı yazı redfer tarafından 30.05.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu