HALİFELER MİLLET İRADESİNDEN BİR KARIŞ İLERİ GEÇEMEZLER. AKSİNE HAREKET EDENLER BAŞLARINI KAYBEDERLER.
HİLAFET-HAİM NAHUM- VEHBİ KOÇ VE...6. BÖLÜM-
Balıkesir hutbesinden ( nutkundan ) sadece on gün sonra bilindiği gibi İzmir'de ilk iktisat kongresi yapılır. Bu kongrede Mustafa Kemal'i konuşmaları da, diğer konuşmacıların konuşmaları da kayıt altındadır. Alınan kararlar da öyle.
Bu konuşmalarda '' Hilafet ve halifelik bu milletin başının belasıdır.'' Şeklinde bir ifade var mı?
Yok...
Yok olmasına yok da 1135 Delegenin katıldığı İzmir İktisat kongresinde yapılan konuşmalar sadece kayıtlara geçen konuşmalar mıdır? Elbette hayır.
Yine Ahmet Anapalı'nın iddia ettiği gibi Atatürk bu kongreye katılan insanlarla konuşurken '' Halifelik milletin başının belasıdır.'' Demiş olamaz mı?
Olur yada olamaz çok da önemli değildir zira Mustafa Kemal Paşa'nın İzmir İktisat Kongresinde söylediği başka sözler çok açık ve net bir şekilde Halifeliğin de gidici olduğunun işaretidir.
Ne demiştir Mustafa Kemal?
''“Hakimiyet gerek asri hukukta ve gerek milli ve dini hukukiyatımızda doğrudan doğruya millete ait bulunduğundan sultanlar, HALİFELER milletin iradesinden arzusundan bir karış ileri geçmek hak ve selahiyetini haiz değildirler. Bunun hilafına hareket eden tacidarlar ( Sultan ya da halife ) Türk milleti nezdinde ya BAŞLARINI KAYBEDERLER veya ar-ı firar-ı irtikab ile ( Görevini kötüye kullanmış olmanın utancıyla kaçarak ) memleketi terkeder ve giderler”.
[ KAYNAK : AKM Belleten – Cumhuriyet Tarihinde Bugün 17 Şubat * İZMİR İKTİSAT KONGRESİ---17 Şubat 2018----https://ataturk.org.au/akm-belleten-cumhuriyet-tarihinde-bugun-17-subat-izmir-iktisat-kongresi/ ]
Saltanat gibi Halifeliğin de kaldırılacağını daha nasıl izah etsin? Hatırlanacak olursa Saltanatın kaldırıldığı gün de benzer bir tehdit söz konusu olmuştur: '''Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, yine gerçek gerektiği şekilde ifade olunacaktır. Fakat ihtimal bazı kafalar kesilecektir.'' [ 1 Kasım 1922 TBMM Zabıt Ceridesi ]
Peki ne olmuştu da on içinde pek çok şey değişmişti? On gün önce ''Türkiye değil, bütün İslam âlemine ait olan bu makama( Halifeliğe ) görev ve yetki vermek, Türkiye Devleti’nin yetkisi dışında ve üstündedir.'' Diyen Mustafa Kemal, on gün sonra ''HALİFELER milletin iradesinden arzusundan bir karış ileri geçmek hak ve selahiyetini haiz değildirler. Bunun hilafına hareket eden tacidarlar ( Sultan ya da halife ) Türk milleti nezdinde ya başlarını kaybederler.....'' Diyordu?
On gün içinde değişen sadece ve sadece Lozan Heyetinin İzmir'e gelmesiydi. Bu heyettekilerden Haim Nahum'un herkesten daha önce Mustafa Kemal Paşa ile buluşmasıydı.
Efendim bazı tarihçiler halifeliğin kaldırılmasının İngilizlerin hiç de işine gelmeyen bir şey olduğundan bahsederler.
Neden işlerine gelmiyormuş?
Çünkü halifelik kaldırılırsa kendi hakimiyetlerindeki ( Örneğin Hindistandaki ) Müslümanlar ayaklanırmış. O sebeple halifeliğin kaldırılması hiç de işlerine gelen bir durum değilmiş.
Ben bu kanaatte değilim.
İngiltere, halifeliğin devamından yana olsa bile halifeliğin Türklerde, Türkiye'de olmasından yana değildir asla.
Yani İngiltere, kendi güdümünde bir halifeliğin devamından yana olmuştur; o yüzden de Osmanlı padişahlarının Haşimi soyundan olmaması sebebiyle halifelik hakları olmadığı propagandasını yapmıştır taa Hindistan'a çöktüğünden beri.
Bir başka husus: Bazı tarihçiler de Haim Nahum'un son derece vatansever olduğundan, Milli Mücadelede Mustafa Kemal ve Kuvay-i Milliyeyi desteklediğinden bahsederler.
Peki Haim Nahum, Halifeliğin kaldırılmasını pazarlık konusu yapma hususunda İngiltere ve Türkiye arasında ara buluculuk yaptı mı?
Bu konuda en yetkili ağız olan Rıza Nur '' yaptı'' Diyor. Meclis Başkanı Rauf Orbay yaptığını düşünüyor çok ciddi olarak. İmzalandıktan sonraki haliyle Lozan'a karşı olanlar '' Evet yaptı. '' Diyorlar. [ Örneğin daha sonraları Topal Osman tarafından öldürülen ve Nutukta Mustafa Kemal'in hiç de hayırla yad etmediği Lozan Muhalifi, Halifeliğin savunucusu Trabzon Milletvekili Ali Şükrü.. ]
Ancak?
Ancak bazı vatandaşlarımıza göre Halifeliğin kaldırılması bir günah, ayıp, utanç verici bir şey değildir. Yani Halifeliğin kaldırılması bir ihanet değildir. Hatta Muaviye ve oğlu Yezit'in halife olduğu bir dünyada Halifeliğe gerek yoktur. O sebeple de Haim Nahum -eğer halifeliğin kaldırılması konusunda arabuluculuk yapmışsa bile- Türkiye'nin zararına değil faydasına bir iş yapmıştır.
Bir başka ilginç husus:
24 Temmuz 1923'de imzalanan Lozan Antlaşmasını TBMM 24 Ağustos 1923'de yani bir ay sonra resmen onaylamıştır. Peki Lozan Antlaşması İngiltere Parlamentosunda ne zaman onaylandı? 16 Temmuz 1924.
İngiltere Parlamentosu 16 Temmuz 1924'e kadar neyi bekledi?
Türkiye'nin Halifeliği kaldırmasını beklemiş olabilir mi?
İnsanın aklına başka bir şey gelmiyor. Bilen varsa yazsın.
Bu bölümü bir soru ile bitirdikten sonra gelecek bölümde ''Haim Nahum, Vehbi Koç'un ve Yahudi iş adamı Bernar Nahum'un babası mıdır? Gazeteci ve iş adamı Aydın Doğan, Vehbi Koç'un oğlu, dolayısıyla da Haim Nahum'un torunu mudur?'' sorularına cevap arayalım.
Evet, sorumuza geçelim.
Yunan basınına göre Lozan Antlaşması Yunanistan adına bir hezimettir. Soldaki karikatür bir Yunan gazetesinden alınmıştır ve bu gazeteye göre İngiltere ve Fransa'nın ayakta tutmaya çalıştığı Yunanistan ( Venizelos ) bunca desteğe rağmen fena hırpalanmıştır, oldukça yaklaştığı Megali İdeadan fersah fersah uzaklaşmıştır Lozan Antlaşmasıyla
Ortadaki karikatür ise Lozan Antlaşmasının yedinci sene-i devriyesini kutladığımız 24 Temmuz 1930' da Türkiye'nin en önemli gazetelerinden biri olan Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan bir karikatürdür.
Karikatürde Sevr'i ayaklar altında görüyoruz.
Ama?
Ama Sevr'i ayaklar altına alan kişi bizim başı kalpaklı Kuvay-i Milliyecimiz değil.
Sırtında mermi taşıyan Şerife Bacımız, elinde mavzeri düşmana kök söktüren Kara Fatma'mız, Halime Çavuşumuz, Emir Ayşe'miz de değil.
Sevr'i ayaklar altına alan, elinde Roma lejyonerlerinin kullandığı kılıç, üzerinde Roma askerlerinin giydiği kıyafet olan bir Roma savaşçısıdır. Bir Roma savaşçısının üzerinde neden Türk Bayrağı var bilemiyoruz.
Şimdi sorum şu: Yunanistan, Lozan Antlaşmasını Türk'ün zaferi olarak görürken aynı Lozan Antlaşması Türkiye'de neden eski Roma'nın ( dolayısıyla Yunan'ın ) Zaferiymiş gibi karikatürize edilmiş? Karikatürde neden bir Kuvay-i Milliyeci değil de bir Roma askeri var? Mesela neden Kara Fatma, Halime Çavuş, Emir Ayşe yok da bir Roma savaşçısı var?
Lozan'da kazandığımız zaferden mi utanıyoruz, zaferi kazanan gerçek kahramanlardan mı utanıyoruz yoksa kazandığımız bir zafer filan yok mu? Hangisi?