Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 30.08.2024
Okunma Sayısı : 293
Yorum Sayısı : 14
Büyük Zaferin Pek Bilinmeyen İki Kahramanı


Şöyle çok da fazla bilinmeyen, alışageldiğimiz anlatımların biraz dışına çıkalım mı bu 30 Ağustos'ta?

******
1922 Yılında, Büyük Taarruz öncesinde Mustafa Kemal Paşa'ya ilginç bir haber iletildi. Bu habere göre Padişah Vahdettin'in damadı İsmail Hakkı Bey, İstanbul'dan Anadolu'ya geçerek doğrudan doğruya Milli Mücadeleye katılmak istemekteydi.

Daha önce şehzade Abdülmecit Efendi'nin ( Son Halife Abdülmecit ) oğlu Ömer Faruk Efendi de böyle bir istek ilettiğinde ona '' İstanbul'da kalınız. Oradan bize daha çok yardımcı olursunuz.'' Diyerek cevap veren ve bir bakıma '' Gölge etme başka ihsan istemem.'' Diyen Mustafa Kemal Paşa, İsmail Hakkı Bey'e '' Kollarımı açtım bekliyorum. Gel.'' manasına gelecek bir cevap gönderdi.

Mustafa Kemal'in, hem padişah Vahdettin'in damadı hem son sadrazam Tevfik Paşa'nın oğlu olan İsmail Hakkı Bey'e ''Gel'' demesi ilginçti tabii ki? Her şeyden önce saraydan hiç kimsenin Milli Mücadeleye katılması istenmezken İsmail Hakkı Bey'in ayrıcalığı neydi?

Efendim, İsmail Hakkı Bey, her şeyden önce öyle eften püften biri değil bir Osmanlı Subayıydı. II. Abdülhamit'in yaverliğini yapmış ve Albay rütbesine kadar çıkmıştı ama 1909'da İttihatçılar rütbelerini sökerek teğmenliğe indirmişlerdi.

İsmail Hakkı Bey orduya küsmedi uğradığı ağır hakarete rağmen. Balkan Savaşlarında ve I. Dünya Savaşında üstün hizmetleri oldu ama bunlardan daha da önemlisi Mustafa Kemal'in hayatını kurtardı.

Nasıl mı?

İngilizlerin 16 Mayıs 1919'da İstanbul'dan hareket eden Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Karadeniz'de toptan yok edeceği haberini bir şekilde elde eden İsmail Hakkı Bey, bu haberi bir şekilde Mustafa Kemal'e ulaştırdı ve ileride Mustafa Kemal de anılarında '' Bizim hayatımızı padişahın damadı kurtardı.'' Dedi. [ Yazı çok uzamasın diye bu olayı kısa kestim.]

Evet, Mustafa Kemal, Büyük Taarruz öncesi Padişah Vahdettin'in damadına '' Gel '' demişti ve o da gelmişti ama yanında 110 santim boyunda bir cüce ile gelmişti.

Kimdi bu kısacık insan?

Bu kısacık insan, Enver Paşa'nın Bitlis'te tanıdığı ve yanına aldığı Ahlatlı Ali Şamil'di.

Ali Şamil, Enver Paşanın konağında getir götür işleri yanı sıra nükteleriyle, şaklabanlıklarıyla paşanın eşi Naciye Sultan'ı eğlendirmekteydi..

Bir süre Enver Paşa'ya hizmet eden Ali Şamil, onun Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra yurt dışına kaçması üzerine bir başka saray damadı olan İsmail Hakkı Bey'in konağına taşındı ve bu sefer Ulviye Sultanı eğlendirmeye başladı ama gönlünde yatan aslan çok farklıydı: Anadolu'ya geçmek ve Milli Mücadeleye katılmak, Allah nasip ederse de şehit olmak istiyordu bu boyu küçük, yüreği büyük insan.

Ancak bu iş onun boyunu çok çok aşan bir işti. Etkili bir yol arkadaşına ihtiyacı vardı ve İsmail Hakkı Bey'in davranışlarında bir tuhaflık seziyordu. Adam sanki Milli Mücadele ve Mustafa Kemal taraftarı gibiydi.

Gizliden gizliye İsmail Hakkı Bey'i izlemeya başladı ve sonunda emin oldu onun Anadolu'ya geçeceğinden.

Evet, İsmail Hakkı Bey, Mustafa Kemal'in yanına geçecekti ama bundan ne annesinin, ne babasının ne karısı Ulviye'nin ve hepsinden önemlisi ne de kayınpederi Sultan Vahdettin'in haberi olmalıydı. .

Ali Şamil, dikildi İsmail Hakkı Bey'in karşısına. '' Ya beni de Anadolu'ya götürürsün ya da her şeyi başta karın olmak üzere herkese söylerim.'' Dedi.

İsmail Hakkı Bey '' Tamam '' demek zorunda kaldı ve ikisi birden İstanbul'dan kaçarak Mustafa Kemal'in karşına dikildiler.

Mustafa Kemal Paşa, can dostu bellediği İsmail Hakkı Bey'e '' Seni şöyle masa başına alalım. Ali Şamil de senin postan olsun'' dedi.

Demesine dedi ama İsmail Hakkı Bey de Ali Şamil de '' Biz öyle gerilerde işsiz güçsüz bekleyemeyiz. Bize cephede görev ver paşam.'' Diye tutturunca Mustafa Kemal '' Madem öyle her ikinizi de 16. Tümen Komutanı Albay Aşir Bey'in emrine verdim.'' dedi.

Ali Şamil'e bir askeri kıyafet düzenlendi ve İsmail Hakkı Beyle birlikte Afyon, Bolvadin, Akhisar hattında göreve başladılar.

26 Ağustos 1922 'de başlayan Büyük Taarruz, 30 Ağustos'ta Başkumandanlık Meydan Savaşına dönüşmüş, 1 Eylül'de Mustafa Kemal Paşa'nın '' Ordular ! İlk hedefiniz Akdenizdir İleri !'' Emri ile de artık zafer tünelinin ucundaki ışık görünmeye başlamıştı.

Yunan başkomutanı Haci Anesti yerine başkomutanlığa getirilen ama en başından beri Yunanlıların İngiltere'nin gazı ile Anadolu topraklarını işgal etmesi fikrine karşı olan General Trikopis perişan vaziyetteydi ve hiç bir kurtuluş çaresi olmadığını anlayınca teslim olmak istediğini bildirdi bizim tarafa.

İşte bundan sonrası tamamen efsanedir ve efsanelere göre neredeyse o çevrede bulunan her köyden farklı bir kahraman esir etmiştir Trikopis'i... Ali Çavuş, Ahmet Çavuş, Mehmet Çavuş, Hasan Çavuş vs...

Bu arada efsaneler içinde Trikopis'i esir alanlar arasında İsmail Hakkı Bey de vardır. Şöyle ki:

Trikopis 2 Eylül 1922'de en yakınındaki 16. Tümene haber göndererek teslim olacağını bildirir.

Albay Aşir Bey - Rumca bilmesi sebebiyle - İsmail Hakkı Bey'i küçük bir müfreze ile Trikopis'i esir alıp ana karargaha götürmekle görevlendirir.

İsmail Hakkı Bey, Trikopis'i esir alır ama karargaha götürürken kendisinden daha yüksek rütbeli bir subay ve birlik, '' Biz götüreceğiz '' Der ve emir demiri kestiği için Trikopis'i onlar alıp Mustafa Kemal'in huzuruna çıkartılar.
****
Evet, İsmail Hakkı Bey ve Ali Şamil 9 Eylül 1922'de İzmir'e giren Türk askerleri arasındadır.

İzmir'i çok seven Ali Şamil burada yerleşti ve Basmane Garında memur olarak çalıştı. İnsanları çok güldürdüğü için 1934 Soyadı Kanunu ile Güler soyadını alan Ali Şamil, 1974 Yılında öldü.

İsmail Hakkı Bey ise daha Ankara'ya kaçtığı gün karısı Ulviye Sultan tarafından boşanmıştı. [ İnşallah birileri itiraz eder '' Hocam ! Kadınların boşanma hakkı var mı? Nasıl bir sallama bu?'' diye ] Savaştan sonra 1925 Yılında general Ali Kırat'ın kızı Ferhunde Hanım ile evlendi.

İsmail Hakkı Bey, Ferhunde Hanımla evlendiği sene Ferhunde Hanımın yeğeni Fatma Nazlı'ın bir erkek evladı dünyaya geldi ve bu bebek gerek İsmail Hakkı Bey'in gerekse babası son sadrazam Tevfik Paşanın ( Ki 1934'den sonra Okday soyadını almışlardı ) dizlerinden inmedi hiç. İşte o bebek Türk siyasetine damgasını vuran liderlerden biri olan Bülent Ecevit'ti.

Savaştan sonra Moskova, Anvers, Filibe, Bari, Basra ve Viyana büyükelçiliği görevlerinde bulunan İsmail Hakkı Bey 1977 Yılında İstanbul'da, sahibi olduğu Park Otel'de öldü, Edirnekapı Şehitliğine defnedildi.

Efendim, Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Savaşının pek bilinmeyen iki kahramanını anlatmaya çalıştım sizlere.

Büyük Zaferimizin 102 Yıldönümü Milletimize kutlu olsun.

Bu zaferde emeği olan en küçük erinden baş komutanına kadar tüm asker ve sivil ceddimize Allah gani gani rahmet eylesin. Makamları Cennet olsun
( Büyük Zaferin Pek Bilinmeyen İki Kahramanı başlıklı yazı Sami Biber tarafından 30.08.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu