Sızımı al yetmedi:
S/azını da al eline
Kapışan yerin göğün hüznüne ekle
yalnızlığı
Sitemin b/ağrında değil hüznün
yakasında
Asılıyım
Salınan bir salıncak dediğine ki, ey
hafız?
İçim buz kesti dışımı ise hiç sorma
G/örgülü bir faniyim ta ezelden:
Hani, denir ya…
Şahsına münhasır
Ne zaman kıymık batsa elime soluğu
Annemin yanında aldığım
Ya, şimdi?
Kıyamet koptu kopacak ve her yerim
yaralı
Şiirlerse alabildiğine yamalı
Teessüf ederken evrene
Tevazu yüklü iken gök kubbe
Ve işte nihayetinde menteşeleri söküldü
yüreğimin
Kanlı bir ölüm dilemiyorum kendime:
Karınca kararınca çekip gitmek
Vakti erken olsa bile
İçimden gelmiyor artık yaşamak…
Yasın hükümranlığında narin çiçekler
solarken
Yaşın aktığı toprağın dibine
Açmayı erteliyor artık tüm çiçekler
Seyrindeyim iç âlemimin
Sefasını süremediğim mi ömrün?
Kayıtsız koşulsuz sevebilirken
Ve işte sürgit yağıyor hüzün
Münzevi idi dünüm
Ve çekincelerim ile örtülü üstüm
Delişmen de değil artık iç sesim
Alabildiğine durgun ara sıra
pervasız,
Yukarıdansa sızan deli kanı ölgün
bulutların
İhbara durduğu nem yüklü nidaları
Sürgün edildiğimiz coğrafya ve ölen
insanlık
Gün doğsa bile doğmayacak nice
çelimsiz çocuk
Sırtını da sıvazlamayacak artık
melekler
Onlar bile çoktan göç edip gittiler
Muhtırası verilmiş bir kere ölümün
Soğuk kubbeler sıcak değil artık
mevsim
Kanamalı imgeler başkaldırırken
Deva’ mı arıyorum
Biliyorum da devamı gelmeyecek pek
çok şeyin
Giden çoktan gitti
Kalan sağlarsa artık değil bizim
Zaten biz olmaktan men edildik
Senli benli duygulara çoktan yenildik
Bir temenni ne ki?
Ya da eksik olan tebessüm?
Hurafeler gerçek oldu ve işte
kıtladığımız
Hem zamansız bir ölüm hem büyüyen
hüzün
Bir mantalite ise yaşam
Bir mantık hatasına mazhar olan…
Bir güruh iken karanlıkta toplanan
Sahip çıkmak ne ki birbirine?
Çoktan birbirinin düşmanı katili
olmuş insanlık
O kırık mendireği
Kapının eşiğinde saklı iken nefreti
ve kini
Barındıranlara sözüm
İki gözüm de değil artık sevdiklerim
Ta içimde gözümün de ferinde
Kutsanmış acıların bitiminde
Yeniden başlıyor işte yolculuk
Yâdındayım halen dünün
Yandığım günbegün
Ölgün bir gün ve de dalı kırık
çiçekler
Yatsıya kalan vecizeler
Yanmak ne ki?
Ötesini berisini toplayıp da çekip
gittiler
Geri dönüşü yok artık
Çoğu şeyin çoğu insanın
Mealinde saklı ne varsa kaderin
Lakin bu sefer vakit
Erkenden geldi
Göğsümdeki yara
Yandığım kadar da büyüyen yama
Emre amadeyim bilfiil
Endamına yenik düştüğüm şu mevsim
Yaptı yapacağını işte yaralı Eylül…