Veri
tabanı olmayan Mülkiyeli bir şiirim ve de büyümeyi unutmuş bir çocuğa benzer
ellerim ve ellerimden kayan hayatım ve hayatım aslında kayan bir Yıldıza benzer
her ne kadar Yıldız ismimi sevmesem de sık sık kayarım ben en çok da ayağımın
altından kayar zemin mademki kaynakçamdır umut…
Sözcüklerse
ruhumun reçinesi ve bitmeyen mesaim ve gülüşüm ve umudun kırık tekeri.
Hüznüme
biat şiirlerim ve şarkılar bir de gözüm açık gördüğüm düşlerim adeta içine
düşülesi bir kuyu ve sarnıcında gizlendiğim bozuk uyku düzenimi neşterle
sağalttığım nasihatle dolduğum nankör aşkların büyüsünde aşka ve öyküme keten
tohumu serptiğim ve serpildikçe sevgim semada gezinen Yıldız kimliğimle aslında
topraktır beni çeken içine ne de olsa toprağa zimmetli bir çiçeğim mademki sıra
dışı bir Gül’üm ve künyemde seken iki ismim cahil cesareti ile vurgun yediğim
vurdumduymaz insanlar meclisinde oy farkı ile başa seçildiğim ve işte başa
sardığım gaipten gelen coşkum ve hayallerim…
Ben
ki hatırşinas bir meziyette saklı.
Ben
ki ikiletmeden sevip yazdığım…
Ben
ki koynumda beslediğim yılanların esaretinde gel gör ki çekincelerimi uyutup
düşmanıma dahi zeytin dalı uzattığım…
Yarım
kalan şiirlerim mi peki?
Ömrü
ve hayallerimi çoktan yarılasam bile yarım kalan hiçbir şiirim yok üstelik ben
henüz en muhteşem ve o sona mazhar yürek sesimi henüz yazmadım ve epeyce bir
zaman da o son şiiri yazmaya niyetim yok elbet yüce Mevla’m ne derse…