Hocam Ben Yılanı Çok Severim De
Daha önce yazmıştım, sitemizin değerli şairlerinden Zaralı Şampiyon ( Baki Köseahmetoğlu benim bacanağım olur. 
"Selamün aleyküm" hikayesinde ilginç bir tabut hatırasını anlatmıştım. Şimdi de yine kendi ağzından bu yılan hikayesini anlatayım. 
Şimdi çaylarınızı veya kahvelerinizi alınız, geriye yaslanınız ve kahkahaya hazır olunuz. Her türlü kahkahayı patlatmak serbesttir .😂

Lise son sınıftayım Çok sevdiğim arkadaşım Fikret Güler ile bir iddiaya girdik. Bir kilo bisküviyi hiç su içmeden yiyebilirsem o beni sinemaya götürecek yiyemezsem ben onu götüreceğim. O zamanlar Çin karate filmleri çok meşhurdu.Bu haftaki flmi ikimiz de kaçırmak istemiyorduk.
   
Mevsim kış, buz gibi bir hava var. Şubat ayı. Okulun yanındaki bakkala gittik bir kilo bisküvi aldık. Teneffüs zilinin çalmasıyla birlikte soluğu hemen Kızılırmak’ın yanındaki okulumuzun bahçesinde aldık. Yere birkaç gazete kağıdı sererek bir kilo Seval bisküvisini gazetelerin üzerine boşalttık 

Bizi merak eden bütün öğrenciler başımıza toplandılar. İddiayı öğrenince daha da bir merak sardı bunları. Bizden çok onlar heyecanlı. 
-Yav bir kilo bisküvi guru guru yenür mü heç gardaş?
-Ula benim bilduğum cin Bağı hepsini yer bunların (O zamanlar şairimizin lakabı Cin Baki idi. Ele avuca sığmayan cevval bir delikanlı olduğu için o lakabı takmışlardı. )
Var musun iddaya yiyemez.
-Varum ula. 
-Lan bir kilo püsküt yenir mi olum adam boğulur gider.
Yer O cin bagı var ya hepsini yer.
-Gorecuk.
-Gorek gardaş.

Gören merak eden seyirci halkasına birer birer ekleniyordu. 
Bu arada ben sağlı sollu üçer beşer bisküvileri habire tıkanmakla meşguldüm. 

Seyirci de ikiye ayrılmıştı. Fikret’i destekleyenler beni caydırmaya çalışıyorlardı. 
-Yav Bakı abey çatlıycan mı o gaddar püskütt yenir mi? Garın arısından ölürsün. 
Beni destekleyenler "yaşa cin Bagı. Haydi aslanım ."

Bu arada uyanıklar kimseye çaktırmadan üçer beşer bisküvileri aşırarak ceplerine saklıyorlardı. 
Ben habire atıştırıyorum o tepe gibi yığılı bisküvi güneş görmüş kar gibi eriyordu. 
Fakat bir şey dikkatimi çekti. Büsküvitler gittikçe azalırken bitmeye bir kaç tane kalınca yeniden artıyordu. 
"La. Noluyor bunlara ben azaltıyorum kendiliğinden artıyor bunlar?" diye bağırdım. Meğerse sağdan soldan büsküvileri aşıranlar ben yedikçe bu sefer de çaktırmadan gazetenin üzerine bırakıyorlarmış Bundan dolayı artıyormuş. 

Neyse efendim çalınıp çırpılıp tekrar geriye bırakılanlarla beraber bir kilo bisküvi bitti. Büyük bir alkış eşliğinde Fikret’ten sinema parasını kopara kopara aldım.  
Bisküviyi yedim bitirdim ama ben de bittim. Ateşler içinde yanıyorum. Sanki yediklerim ağzımdan geri gelecek "Bu ateşi ancak Kızılırmak söndürür" dedim. Doğruca okul bahçesini ırmaktan ayıran duvarı atlayarak üstümü başımı çıkardım O karlı buzlu sulara kendimi attım Önce bir ürperme ve titreme geldiyse de sonunda ateşim düştü rahatladım. Tam çıkıyordum ki bir de baktım bir yılan yavrusu bana doğru geliyor. Oldum olası yılanlardan korkmam hemen yakaladım o zamanlar kaçak olarak içtiğimiz yenice sigarasının paketinin içine koydum kutunun ağzı açılmasın diye ince bir çorap lastiği ile de kutuyu sıkıca bağladım ve gömleğimin cebine koyarak sınıfa girdim. 

Dersimiz fizikdi.Hoca yazılı sınav yapacaktı. Ben de dahil sınıfta hiç kimse çalışmamıştı Başkan dedi ki "Baki bu dersi gaynadursan sen gaynadursun gardaş. Yoksa hepimiz zayıf alacuh ."
-Siz garışman o işi bana bırakın" dedim ve bir senaryo hazırladım. Güya ben cebimde sigara taşıyor sigara içiyorum diye Başkan beni hocaya şikayet edecekti ötesi bana aitti işin. 

Hoca daha "çıkarın yazılı kağıtlarını" demeden Başkan "Hocam bağı arkadaşımızın cebinde sigara var, sınıfda sıgara içiyor dedii" Hoca yanıma gelerek beyaz gömleğin cebindeki kırmızı logolu yenice sigarasının paketini gördü.
Önce yanıma geldi eliyle şöyle bir yokladı. “ Bu ney lan?
-Hiç Hocam boş kutu. 
Bir şey demeden gitti. Biraz sonra tekrar geldi. “ Ne var içinde?” Hiç Hocam boş.”Eliyle tekrar yokladı. Boş kutu olmadığını ağırlığından anladı. 
-Ver ulan şunu bana" diyerek bir hışımla üzerime yürüdü. Ben "vermem" diyorum, o "illa ver" diyor. İçinde yılan olduğunu bilmiyor o sigarayı saklamaya çalıştığımı zannediyordu. 
_Hocam etme tutma bir cahillik ettim cebimde unutmuşum sınıfta içmiyorum Başkan iftira atıyor" dediysem de olmadı sonunda  rol icabı istemeye istemeye uzattım. Bu sefer de yalandan yalvaran bir dille "Hocam,n'olursun paketi açma dedikçe o büyük bir hışımla “ kes sesini“ diyordu. Ben hala masum rolünde “Hocam elini ayağını öpeyim nolursun açma paketi diye" yalvarıyordum.Sanki paketin içinde sigara varmış gibi ben sigarayı yakalatmama rollerini oynuyordum.  Hoca hiç insaf etmedi paketin üzerindeki lastiği çıkarıp kutunun kapağını açmasıyla "ahıoıııııı" diye acaip bir sesle feryadı koparıp paketi yere atması bir oldu. Meğerse zavallının yüreği yarılırmış yılandan. Sigara paketinin içine sıkışmış olan yılan saatın zembereği gibi birden dışarı fırlayıp çıkınca ön sıradaki kızların ayaklarına doğru gitmeye başladı. Bir feryadı figan koptu. Bağıranlar nara atanlar çığlık atanlar kaçışanlar, birbirini ezenler, tekmeleyenler... Sınıf girdi birbirine. Herkes kapıya hücum ederek kendilerini sınıftan dışarı attı. Ben hemen sınıf kapısına koştum kapıyı açık bırakmasınlar diye, eğer kapı açılırsa yılan koridora gider o zaman yakalanmasına imkan yok.
Gürültü,şamata bütün okula yayılınca öğretmenler,müdür yardımcısı hademeler hepsi koşup bizim sınıfa geldiler. Ben hala kapıyı tutuyorum.Müdür yardımcısı "N'oluyor burada ?"diye sertçe sordu bana "Hocam içerde yılan var "dedim.Hepsi kaçışmaya başladılar. Bu arada içerdeki yılan da korkudan kaçacak yer arıyor, sağa sola gittikçe dışarda kıyamet kopuyor. Sonunda fizik hocamızın sesi geldi nihayet. “Lan Baki gel şunu yakala".

Kapıyı bırakıp içeri girdimİçeri girince yılanın üzerine doğru gittim. Bana yakalanmamak isteyen yılan kapının altından salona çıkmaz mı. Kızılca kıyamet bir daha koptu.Hele ki kızlar birbirlerine sarılmışlar sanki idam mahkumları gibi son dualarını yapıyorlar. Yılan kıvrıldığı köşeden hafif hareket etse bunlar çığlığı en tiz perdeden bırakıyorlar 
Yılanı sıkıştırıp kuyruğundan yakaladım. Götürdüm ırmak kenarına bıraktım. 

Bu arada müdür yardımcımıza fizik hocamız beni şikayet etmiş. “Yılanı O getirdi” demiş. 
Tekrar sınıfa girince “müdür yardımcısı, seni müdür odasına istiyor””Git de belanı gör”dedi. 
Beni aldı mı bir korku “ Dersi kaynatmaya kaynattım da şimdi Şakir hocanın elinden nasıl kurtulacağım?”
İçeri daha adımımı atmadan “Gel lan buraya sınıfa yılan getirmesi de neyin nesi ?”demesiyle elindeki kırılmaz sopayla üzerime yürümesi bir oldu. 
Daha ben ağzımı açıp bir kelime bile söylemeden “ Ulan sen sınıfa yılan getirirsin milletin ödünü patlatırsın e mi? Şimdi ben de senin kafanı patlatmam   mı ?bu sopayı sırtında kırmam mı?”
Odanın ortasında bir soba kurulu idi.O zamanlar kalörifer ve doğalgaz olmadığı için sınıfları sobayla ısıtıyorlardı.  Sobanın etrafında fır dönüyorduk. O kovalıyordu ben de sobanın etrafında bir daire çizerek kaçıyordum. Bir iki tur döndük. “Kaçma ulan kıracağım bu sopayı sırtında”demesiyle sopayı sallaması bir oldu. Ben sopadan kurtulmak için eğilince o meşhur sopa bütün hışmıyla sobanın borularının üzerine indi. İşte şimdi asıl kıyamet koptu.

Sopanın borulara değmesiyle büyük bir gürültü eşliğinde boruların her birinin bir tarafa uçması bir oldu. 
Altı aydır temizlenmeyen boruların içinde ne kadar is , kurum varsa tepeden aşağı Şakir beyin üzerine boşalması bir oldu. O bembeyaz yüzlü müdür yardımcımız oldu mu sana Afrika’dan gelmiş bir zenci. 
Bununla kalsa yine razı olacağız   Borulardan dökülen isler masalara, koltuklara, duvarlara, tabana, tavana, pencerelere her tarafa yayıldı. 
Fırsat bu fırsat diyerek dışarı fırlamamla merdivenleri üçer beşer atlayıp kendimi giriş katında bulmam bir oldu. 
Yukarıdan Şakir hocanın sesi salonu yıkıyor hademe Osman amcayı sesliyordu. “Osmannnnnnnnn kaçırma onu yakala hemen yukarı gellllll. “
Osman amcayı görünce Osman amca beni bırak ben itfaiyeye haber vermeye gidiyorum yukarda yangın çıktı Şakir hoca yanıyor”.
“ Noldu ne yanması?”demesiyle Onun yukarı benim dışarı fırlamam bir oldu. 
Benim kapıdan dışarı çıktığımı gören Şakir bey, beni kaçırmamak için hademe Osman da yanan Şakir bey’e yardım etmek için biri merdivenlerden yukarı diğeri de merdivenlerden aşağı bir telaş koşarlarken kafa kafaya tokuşup yerlere yuvarlanmaları görülmeye değerdi.O gün korkumdan okula gitmedim.

Ertesi gün korka korka okula geldim. Şakir hoca beni öldürürdü bütün bu olanlar karşısında Üstelik bir de okuldan atarlardı. 
İstiklal marşını okuyup sınıflara girerken okul müdürümüz Hayatı Aydoğan “Baki sınıfa girmeden müdür odasına gel” dedi 
Eyvah işte şimdi hapı yuttuk. Müdürümüzün değil kendisinden gölgesini bile görünce ödümüz patlıyordu korkudan. 
İçeri girince sert bit şekilde “ Nedir ulan bu yılan olayı anlat bakayım” dedi ama benim korkudan dilim duracak neredeyse.

 “ Hocam, Fikret arkadaşla iddiasına girdik. İddiayı ben kazandım ırmağın kenarında yılanı görünce yılanları çok sevdiğim için yakalayıp eve götürmek istedim Arkadaşlar görüp de korkmasınlar diye sigara kutusunun içine koydum. Fizik hocamız ille açacaksın o kutuyu diye tutturdu. Yalvardım yakardım dinletemedim.”diye anlatmaya başlayınca o gölgesinden bile korktuğumuz Hayati bey kahkahalardan kırılıyordu Olayın hiç bir kısmını atlatmadan defalarca parça parça tekrar ettiriyor. Her anlatmam da yerlere yatıyordu gülmekten. Bundan cesaret alarak “Hocam benim ne suçum var şimdi Ben yılanı eve götürecektim zorla çıkarttırdılar sonradan da olanlar oldu?” 
-Oğlum yılanı neydecen ne işin var yılanla?
- Ama Hocam ben çok seviyorum yılanları
-Ulan sevecek hayvan mı bulamadın, manyak mısın sen?”
O barut gibi olan müdür bey tamamen yumuşamıştı , hala gülüyordu. 
Sonunda kendisini toparlayarak
- Bak bu yaptığının karşılığı disiplin cezası alıp okuldan uzaklaştırılmandır .Ama güreşte Şampiyon olup okulumuzun adını duyurduğun için bu seferlik affediyorum. Bir daha olay tekerrür ederse bunu da onun üzerine koyar cezanı ona göre keserim. Haydi şimdi doğruca sınıfına marş marş.   
Bir hafta kadar önce liseler arası güreş şampiyonasında kilomda şampiyon olmam beni müdür beyin  hışmından kurtarmıştı.  
( Hocam Ben Yılanı Çok Severim De başlıklı yazı Nuri Baş tarafından 19.10.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu