Gayet  Net Muhabbetler--10.bölüm--


25  Şubat 2012...BU GÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM.

-----------------PARAMPARÇA---------
*****
Anlatırken çok kısa geliyor da yaşarken hiç de o kadar kısa değildi o gece…Sabaha kadar yatağın içinde o kadar çok dönmüşüm, yatak çarşafını bedenime öyle bir dolamışım ki bu dönüşlerimle, sabah kalktığımda kefenlenmiş mefta gibiydim.

Cihangir ve Tuğrul işe gitmişlerdi. Güzel bir banyo yapıp sakalları tırpanla biçtikten sonra lacivert takım elbisemi de giyerekten evden çıktım. Ümraniye’ye kadar gidip kredi kartına on taksit iki tane alyans aldım. Bir çiçekçiden Orkide’m için güzel bir çiçek aranjmanı yaptırıp mahallemize geri döndüm. Biricik aşkımla ilk yüz yüze buluştuğumuz mekan olan pastaneye gelip oradan da bir kutu madlen çikolata aldım ve Aylin Hanımla eşi komutanımı beklemeye başladım.

Saat bire doğru Aylin Hanım ve eşi arabalarıyla geldiler ve beni de alarak Kadıköy’de bize verilen adrese gittik. Kapının ziline bir iki defa bastıktan sonra bizim meza-morto teyze kapıyı açtı. Ben içimden ‘’ Bu ne saygısızlık koskoca yaşlı başlı kadına kapı açtırıyorlar’’ diye düşünüyor ve kızıyordum lakin sanırım evde değillerdi. Yani Mualla ve Alev’den bahsediyorum.

Her neyse, bizim meza-morto teyze ‘’ al yeşil giyer allanır, Çermik yolunda sallanır’’ türküsünde olduğu gibi allanmış, pullanmış, kısacası kendisini tam bir rektifiyeden geçirtmişti.

-Efendim tanıtayım. Çok değerli öğretmen Arkadaşım Aylin Hanım ve eşi Emekli astsubay Ulvi Bey..

Sonra da benim müstakbel kaynanayı Aylin Hanım ve eşine tanıtacağım ama birden aklıma geldi. Ben onun adını bilmiyordum. Sormak da hiç aklıma gelmemişti?

-Efendimmm..Şeyyy çok affedersiniz. Bendeniz dahi adınızı sormayı unutmuşum…
-Kihhh kiiihh kiiih… Ay o kadar çok heyecanlandırdım demek ki sizi? Heyecandan adımı bile unuttunuz. Neyse efendim ayakta kaldınız buyurun içeri.

‘’Ulan muşmula sen beni ne diye heyecanlandıracaksın? İneğe bak yahu sanki onu isteyeceğiz’’

Çikolatamızı ve çiçeğimizi müstakbel kayınvalidemin titrek ellerine teslim ettikten sonra içeri girdik. Ben tam ‘’ Mualla yok mu?’’ diye soracaktım ki komutanım lafa girdi.

-Çok güzel bir eviniz varmış. Gayet güzel döşemişsiniz?
-Zamanında bol bol döşettirdik efendim. Bunun gibi iki tane daha var. Biri Moda’da biri de Erenköy’de…Ben nasip olursa evlendikten sonra bu evde oturmayı düşünüyorum. Siz ne dersiniz Sami Bey?

‘’Yav bana ne? Ne cehennemde oturursan otur. Allah’ın moruğu bir de ''Evlendiğim zaman'' demez mi. Sanki seni alacak enayi var da…’’ dememek için kendimi zor tutuyorum.

-Evladınızdan ve torununuzdan ayrılmak istemiyorsunuz anlaşılan. İşin doğrusu ben evlendiğim zaman eşimle baş başa yaşamak istiyorum.
-Kihhhh kiihhh kiiihhh… Ben de sizin gibi düşünüyorum. Moda’daki evi kıza, Erenköy’dekini de toruna verip burada kafa dinleyeceğim.

‘’Oh ohhh Halime’m yandan yandan…Severim seni candan…Bedavadan hem de Moda’da bir evim olacak ha? Lan Dıgıl…sen de yaşadın oğlum. Senin de Erenköy gibi bir yerde bedavadan bir evin olacak. Dört ayak üstüne düşmek tam olarak böyle bir şey olsa gerek …Aylin Hanım yanımda olmasa kalkıp öpeceğim kadını ‘’

Ben lebiderya hayallere dalmışken kapının zili çaldı. Güzeller güzeli, endamın ezeli (!) kaynanam kapıyı açmak üzere kalkınca Aylin Hanım kulağıma fısıldadı:

-Sami Hocam…Ben bu kadının gözlerini hiç beğenmedim. Çok fena bakıyor.

Ulvi  komutan da söze girdi.

-Hocam valla kadın sanki kırmızı başlıklı kızı yemek üzere hazırlanan kurt gibi. Kırmızı başlıklı kız da sen oluyorsun tabii ki.
-Yahu  komutanın ne kurdu, ne çakalı. Baksanıza ne mübarek bir kadın. Bize ev bile verecek.

Ulvi  komutan kolunu uzatarak bana kol saatini gösterdi. Tam  anlamıyla  Recep  İvedik'in  o  meşhur fotoğraf  çekme  olayı  yani.  Ama  ben  hâlâ  pembe  hayaller  kuruyorum:  ‘’Hımmm işi uzatmayalım vakit geçiyor’’ demek istedi herhalde.''  diye  yorumluyorum  işareti.

Biraz sonra benim mübarek kayın validem elinde kocaman bir paketle içeri girdi. Sanırım bu bir pastaydı. Paketi içeriye mutfağa götürüp tekrar yanımıza geldiğinde bir tepsi içinde dilimlenmiş pasta ve yanında meyve suyu vardı.

-Biliyor musunuz hanımefendi bu gün 25 Şubat…Yani benim doğum günüm.
-Bilmez miyim efendim? Seven sevdiğinin doğum gününü bilmez mi hiç?  Merak etmeyin Biz öğrendik Tuğrul’dan bu gün doğum gününüz olduğunu.
-Çok naziksiniz. Umarım bana olan bu hüsn-ü teveccühünüze layık olurum.

‘’Helal olsun sana Mualla…Demek beni o kadar çok seviyorsun ha…Ah bir de geliversen…’’

Pastayı ve meyve suyunu içer içmez benim motordan arıza sinyalleri gelmeye başladı. İzin isteyip kayınvalidem nezaretinde helaya girdim. On dakika kadar alttan ve üstten ne varsa boşalttıktan sonra tekrar salona döndüğümde baktım Mualla ve Alev gelmişler ve sohbete başlamışlardı bile Ulvi  Komutanım ve Aylin Hanım’la.

-Oh oh maşallah maşallah. Tanıştınız, kaynaştınız bakıyorum.
-Ay şekerim var ya kaynaşmayı bırak oynaşırdım bile bu komutanla ama yanında eşi var.

Mualla'ya ''Hay sen çok yaşa e mi?'' dedikten  sonra Aylin  Hanım'a  döndüm. 

-Aylin Hanım, sakın darılıp kırılma. Bu hep böyledir. Çok şakacıdır sağ olsun.

Demesine dedim ya o daha önce de başıma gelen tam tepemdeki kaşıntı yine peyda oldu.

Bu arada efendim baktım konu hava,su, mevsimler, sıcaklık-soğukluk üzerinde yoğunlaşıyor artık kız isteme faslına geçmek için bir işaret çakmalıyım.

-Komutanım ! Taarruz emri verseniz artık? Ordu teyakkuz durumunda.
-Valla Sami Hocam ben ricat emri vermeyi düşünüyorum.
-Yok komutanım,  ölmek var dönmek yok. Haydi ilk hedefimiz Mualla.

Kaynanam hemen ayağa kalktı.

-Buyur Sami'ciğim seni dinliyorum.

Ya gerçekten de çok mübarek kadın bu benim kaynanam çoookkk…Hemen beni benimsedi valla. Sami'ciğim diyor damadına.

Ulvi Komutan ve Aylin Hanım birbirlerine baktılar. Sonra Ulvi Komutan omuz silkti ve.

-Eh madem ille de istiyorsun o zaman gelin hanımın elinden bir kahve içelim ve kahveleri içerken de meseleyi hayırlı sona ulaştıralım.

Ben Mualla’nın kalkıp bize kahve yapmasını beklerken kaynanam kalktı...Mutfağa girdi. ‘Allah Allahh. Ya benim bildiğim kahveyi gelin adayı yapar ama bunlarda adet böyle demek ki?’’

Az sonra kahveler geldi. Kahveleri içtikten sonra Ulvi  Komutan malum girizgahı yaptı.

-Efendim gençler, her ne kadar genç olmasa da birbirlerini tanımış beğenmişler. Biz de buraya Allah’ın emri Peygamberin kavliyle Mualla Hanımı Sami Bey’e istemeye geldik ‘’
-Kihh kiiihhh kiiiihhh…Ay çok utandım vallahi bu yaştan sonra?

‘’Haydaaaa…Yahu sana da ne oluyor be kaynana? Sen ne diye utanıyorsun ki. Bırak da kızın utansın.’’ Diye düşünüyorum ve Mualla’ya bakıyorum. Mualla’nın yüzünde hınzır bir ifade var. Bırak utanmayı, bir dokunan olsa sanki gümbür gümbür kahkahayı koyuverecek gibi.

-Eh o zaman yüzükleri takalım. Hocam çıkar yüzükleri.

Ben kırmızı bir kurdele ile bağladığım yüzükleri çıkartıp Ulvi  Komutana verdim. Mualla ayağa kalktı…Annesi de hemen yanında durdu. Ulvi Komutan evliliğin ne kadar kutsal bir müessese olduğu yolunda kısa bir konuşma yaptıktan sonra yüzüklerden birini benim parmağıma taktı. Ötekini ne yaptı dersiniz?

Onu da götürüp parmağını uzatan benim kaynanaya taktı.

-Komutanım yanlış oldu. Mualla’ya takacaktınız.

Kaynanam atıldı.

-İyi ya işte Mualla benim.
-Nasıl yani ya?

Ulvi Komutan da söze girdi.

-Hocam buraya geldiğimizden beri ben baktım gelin adayı gibi davranan Mualla hanımdı ( Yani kaynanam ) Parmağını uzatan da o oldu. Ben de onunla nişanlanacaksınız sandım.

Ben neredeyse kalp krizi geçireceğim. Baktım Nicole Kidmann gülmeye başladı. Kaynanam ve Alev de gülüyor. Hem de katıla katıla.

Mualla kahkaha  atmaya  devam  ederek  cevap  verdi: 

-Ay korkma kız. Mualla benim. Sana şaka yaptık. Bu da Annem Fetanet.
-Aman Allah’ım ne felaket…İyi de Mualla Hanım böyle şaka yapılır mı insana?
-Tatlım bu yarı şaka, yarı ciddi bir olay.
-Yani biz yine nişanlanıyoruz değil mi?
-Biz diye bir şey yok şekerim. Ben seni Kadıköy’de simit sarayında gördüğüm zaman tanımıştım. Daha sonra yanındaki o kadına nasıl bir sevgi ile baktığını gördüm. İşte o zaman anladım senden bana yâr olamayacağını. Hoş benden de sana yâr olmazdı ya neyse…Bu arada biz bu gün senin doğum günün olduğunu öğrendik Tuğrul’dan ve sana hoş bir şaka yapalım dedik annemle birlikte. Bunu doğum gününüze özel bir şaka olarak kabul edin. Biz şimdi Ayşe konusunu( Yani Alev ) görüşelim sizlerle. Ama ciddi ciddi görüşelim bu sefer.

Siz hayatınızda hiç eşekten düşmüş karpuz gördünüz mü? Ben işte tam olarak o vaziyetteydim. Vay beee demek ki bizi görmüştü Nuray’la birlikte ve böyle bir intikam almıştı ha? Ah baba ah…Bu geri zekalı oğlun hâla adam olmayacak. Oysa sen hep ‘’Evladım eğer bu dünyada bir şeyden korkacaksan kadının intikamından kork ‘’ derdin.

Güçlükle konuştum.

-Hanımefendi ben doğum günümde yaşadığım bu şoku üzerimden bir atayım. Ondan sonra Allah nasip ederse Ayşe’yi istemek için yine geliriz.

Daha sonra Ulvi  Komutana döndüm.

-Komutanım haklıymışsınız ricat ediyoruz.

Hiç bir şey konuşmadan, tek kelime bile etmeden geri döndük. Mahallemize gelir gelmez markete gidip bir kaç tane şarap aldım.

Eve geldim. Buzdolabından bir parça peynir çıkarmak için kapağını açınca içeride kocaman bir pasta gördüm. Üzerinde üç adet mum... ( Neden üç bilmiyorum. Sanırım hep üç dilek dilenir ya ak sakallı dedelerden. Ona istinaden olsa gerek. Ya da bir evde üç kişi olduğumuzdan. ) ve ‘’ Seni seviyoruz ‘’ yazısını okudum.

Pastayı çıkarıp masaya koydum. Gözlerim pastaya dikilmiş vaziyette Öylece bakıyordum. Artık o üç adet mum, üç adet kazık gibi görünmeye başlamıştı gözüme.

Sonra tekrar yazıya dikildi gözlerim. ‘’ Seni seviyoruz…’’ Kendi kendime ‘’ Be hey salak, böyle candan sevenlerin varken ne diye başka aşklar peşinde koşarsın ki’’ dedim ve şarapları tuvalete boşalttım. Ben teselliyi içkide arayacak zavallılardan değildim.

Televizyonu açıp tam karşısındaki kanepeye uzandım. Bir müzik programı vardı ve Teoman söylüyordu.

Saatim yok tam olarak bilemem
Biraz bira biraz şarap önceydi
Nasıl oluyor vakit bir türlü geçmezken
Yıllar hayatlar geçiyor
Kayıp bir bavul gibiyim hava alanında
Ya da boş bir yüzme havuzu sonbaharda
Çok mu ayıp hâla mutluluk istemek
Neyse zaten hiç halim yok

Bugün benim doğum günüm
Hem sarhoşum hem yastayım
Bir bar taburesi üstünde
Babamın öldüğü yaştayım
Bugün benim doğum günüm
Kelimeler büyüyor ağzımda
Bildiğim tüm hayatlar

Paramparça, paramparça

Takatim yok yine de telefona sarıldım
Son bir özür için tüm sevdiğim kadınlardan

Kim demiş erkekler ağlamaz diye. Paramparça hayatım için eşşekler gibi ağladım…Ağladımmm… Ağladımmm… Taa ki çocuklar eve gelip pastamızı kesinceye kadar.


BİTTİ

( Gayet Net Muhabbetler--10.bölüm-- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 8.11.2024 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu