Arayış Çağı

Her arayan bulamaz lakin bulanlar arayanlardır der Bâyezid-i Bistâmi. Aramak bulmanın garantisi değildir, ama bulmak için yine de aramak gerekir.

Aradığını bulamamakla ve bulduğunu aramakla geçip gider zaman. Elinde tutamadığı gölgeler misali. Belki de bulmak bu nedenle mümkün değildir. Bir türlü kabullenilmediği için, ömrü boyunca arar insan. Ömür, arayışların kısa bir özeti hükmündedir.

Arayıştır insanın hakikati. Aramak, anlamlı bir hayata  talip olma ve hayatı anlamlandırma yolculuğudur.  Esas olan arayışı yol bilmektir.Sadece susayanlar suyu aramaz. Su da susuzları arar durur. ” diyenlerin elbet vardı bir bildiği.

Açık uçlu bir soru gibidir arayış, boşluğu dolmayan. Aramak, aradığını elde etmekten belki de daha kıymetli. Bulmak sonu olan bir yolculuk ama aramak bitmek bilmeyen bir serüven. Bulmak rehavet getirir ama aramak dinç tutar insanı.

Arayış, yaratılışın diğer yüzüdür. Tatminsizlikle karışmadığı sürece keşfedecek, sorgulayacak, arayacak, değişecek, şekillenecek insanın diğer adıdır. İnsan, demlenmek, kıvam almak, aydınlanmak, tat almak, hayatta kalmak ve dolu dolu var olmak için arayıştadır.

Neyi aradığını bilmek  yeterli gelmez bulmak için, nerde aradığın da önemlidir. Aradığın bazen yanı başındadır, en içerde, en bilinen yerde. ‘’Bir şeyi bulunmadığı yerde aramak, aramamak demektir ‘’ der Mevlana.

Ne çok arayıştadır insanoğlu. Bazen zalimde merhamet , bazen çölde gül. Bazen konacak dal bazen uçacak gökyüzü. Bazen sığınacak liman arar, bazen kaçacak tekne. Bazen bahane arar, bazen dertsiz başına dert . Bazen çatacak  adam arar. Çoğunlukla da öküzün altında buzağı arar, bulunca da kaçacak delik .

Arayışlar dört koldan sarıyor ömrün coğrafyasını. Yaşlılar gençliğini, gençler geleceğini arar. Canı sıkılan iki laf edecek bir dost arar, kalabalıktan bunalan ise tenhalık. Büyükler küçüklerde, erkekler kadınlarda hep bir şeyler arar. Bedenler ruhu, ruhlar ikizini arar. Gözler hep birini arar, telefonlar özleneni.

Derde düşen derman , hastalığa yakalanan şifa arar. Dara düşen kurtarıcı , felaketle karşılaşan mucize arar. Hakkı yenilen adalet arar ,adaletsiz olan eşitlik arar. Kafası karışanlar bir çözüm  ve ferahlık arar. Karnı acıkan bir tas çorba, doyanlar tatlı arar. Üşüyen sıcağı, terleyen serinliği arar. Karnı tok, sırtı pek olan ise daha fazlasını arar.

Bizlerin günlük hayatına yerleşmiş bu arayışlar, tarih boyunca arayıcılarının hayatlarını adadıkları arayış değil maalesef. ‘’Neyi arıyorsan O’sun ‘’ diyor Mevlana.

Arayış döngüseldir. Geceyi ararken gündüz, gündüzü ararken gece çıkıverir karşınıza. Varlığı ararken yokluk, yokluğu ararken varlık beliriverir yanı başınızda. Bulduğunu  kaybedip  yeniden aramak ise daha muamma.

İnsanoğlunun tarihi, aynı zamanda arayışların tarihi. İnsani aradığının takipçisi ve istediğinin yolcusudur zira. Arayış onda başlar onda biter. Bir ruhu olan şu gerçek vardır ki, var olan kaybolmaz, arayışa devam . . .

.

.


( Arayış Çağı başlıklı yazı AYDIN UZKAN tarafından 26.01.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu