DÜNYAYI, BALIĞIN SIRTINDAKİ ÖKÜZÜN BOYNUZLARI ARASINA PEYGAMBERİMİZ(S.A.S) Mİ KONDURDU?
Uzun gelse de yazı dizimizin bu bölümünü lütfen tek satır atlamadan okuyun.
Yazımızın bu bölümüne Ashab-ı Kehf ile ilgili olarak genel anlatımlarda dile getirilen hususların hangilerinin Kur’anda var olduğu, hangilerinin yok olduğunu anlatmakla başlayalım.
* Ashab-ı Kehf’in yedi kişi oldukları yok. ( Oysa Kur’an dışı kaynaklarımızda hep yedi kişi oldukları yazılıdır ve işin ilginci biz de Hıristiyanlar gibi onlara ‘’ Yedi Uyurlar.’’ Deriz
* Ashab-ı Kehf’in adları yok ( Oysa Kur’an dışındaki kaynaklarda adları da vardır: Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernus, Debernuş, Şazenuş ve Kefeştatayyuş
* Zalim hükümdarın adı yok ( Oysa Kur’an dışındaki kaynaklarımızda bu hükümdarın adı Dakyanus’tur. Lakin Dakyanus adında bir hükümdar da yoktur. Hıristiyanlığı yasaklayan ve onlara zulm eden Bizans Hükümdarı Diokletianus ya da Decius olarak geçer kaynaklarda )
* Dinlerini değiştirmemek için bir hükümdarın baskısından kaçıp bir mağaraya sığınan bir kaç insan var.
* Bu insanların yıllar süren bir uyuyuştan ( ölümden ) sonra dirilişleri var.
* Bu insanların yanlarında bir de köpeklerinin olduğu var.
Şimdi sizlere Ashab-ı Kehf ile ilgili en ilginç hususu söyleyeceğim.
Yukarıda da belirttiğim gibi Ashab-ı Kehf’in adları Kur’anda yoktur. Ama köpekleri diye bildiğimiz Kıtmir’in adı vardır.
Durun heyecanlanmayın. ‘’Kıtmir ‘’ Ashab-ı Kehf’in köpeğinin adı olarak değil tamamen, apayrı bir nesnenin adı olarak geçer Kur’anda. Aynen şöyle:
FATIR SURESİ 13. AYET: ‘’Velleżîne ted’ûne min dûnihi mâ yemlikûne min kıtmîr’’
MEALİ: O’ndan başka taptıklarınız ise, ’bir çekirdeğin incecik zarına’ bile malik olmayan zavallılardır.
KITMİR= Bir çekirdeğin incecik zarı.
Yani köpek adı filan değil…
Peki Kur’an’da Yüce Rabbimiz çok açık bir şekilde ‘’Ashab-ı Kehfin sayısının kaç olduğu, kaç yıl uyudukları konusunda tartışmaya girmeyin ‘’ Buyurmasına rağmen nasıl oluyor da bugün camilerimizde bile Ashab-ı Kehf kıssası anlatılırken hocalarımız Ashab-ı Kehf’in adlarını, kaç kişi olduklarını, ne kadar uyuduklarını, onlara zulm eden hükümdarın adını vb. Bilgileri adeta bizzat şahit olmuş gibi anlatıyor?
Aslında bu sorunun en kısa ve anlaşılır cevabı ‘’Yahudi Parmağıdır.’’
Evet, Yahudi parmağı. Bugün genelde ‘’İsrailiyat’’ dediğimiz şey.
Gelin o zaman önce İsrailiyat nedir ona bakalım sonra da Yahudilerin Hz. Peygamber zamanında bile İslam’a bir şeyler sokuşturarak bu en son ve en mükemmel dini nasıl dejenere etmeye çalıştıklarına bakalım.
Önce İsrailiyat… Nedir İsrailiyat?
İsrailiyat “Yahudi ve Hıristiyan kültürlerinin yanı sıra geçmişlerin mitolojilerinden tefsir ve hadis kitaplarına sokuşturulan haberlerin tamamıdır.
İsrâiliyat, tefsir ve hadis ilimlerine karışmadan önce, İsrailî kültür zaten İslamiyet’ten önceki cahiliye dönemindeki Arap kültürüne karışmıştı. İslamiyet’ten asırlar önce Arap yarımadasına göç etmiş ve bunların büyük çoğunluğunu Yahudilerin oluşturduğu Ehl-i Kitap’tan birtakım insanlar, cahiliye döneminde Araplar arasında yaşıyorlardı. Yahudiler, sadece Arap yarımadasına göç etmekle kalmamış, kitaplarına dayalı inançlarını, kültürlerini, adetlerini ve yorumlarını da beraberlerinde getirmişlerdi.
Kendi din, inanç ve kültürlerini İslamiyete de sokmak isteyen Yahudiler, Peygamberimiz zamanında hatta bizzat Peygamberimizin kendisine bu inanç ve kültürü yutturmaya çalışmışlardır. Şöyle ki:
Ebu Said El Hudri anlatıyor:
ŞİMDİ DAHA DA DİKKATLİ OKUYUN !
Peygamberimiz Cennet ehlinin kavuşacağı mükafattan bahsederken ‘’ Kıyamet günü yeryüzü, bir çörek tanesi şeklini alır. Cebbar olan Allah bu çöreği, birinizin yolculukta çöreğini elinde evirip çevirdiği gibi cennetliklere ikram olarak evirip çevirir” Dedi.
İşte o anda bir Yahudi, Resulullah’a ’’ Ya Ebu’l Kasım ! Sana Cennetliklerin Allah tarafından nasıl ağırlanacağını bildireyim mi?’’ Diye sordu. Resulullah ‘’ Bildir’’ Diye cevap verince Yahudi ‘’ Kıyamet günü yer yüzü çörek şeklini alır.’’ Dedi.
Peygamberimiz Yahudi’nin kendisinden aldığını kendisine satmaya çalıştığını ama kendince uydurduğunu görünce güldü ama Yahudi bu gülümsemeyi ‘’ Muhammed, ondan aldığımı ona sattığımı fark etmedi.’’ zannıyla edepsizliğine devam etti. Şöyle ki:
Yahudi daha sonra yine sordu Resulullah’a: ‘’Sana cennetliklerin katıkları nelerdir bildireyim mi?’’
‘’Resulullah ‘’ Bildir’’ Deyince Yahudi cevap verdi: ‘’ Bâlâm ve Nûn dur. ( Yani Öküz ve Balık) Bu ikisinin ciğerlerinin uzantısını yetmiş bin kişi yiyecektir. ‘’ Dedi.
Ne olduğunun farkında mısınız değerli okurlar? Öküz ve Balık sizlere bir şey hatırlatıyor mu?
Peygamberimiz, mecazi olarak insanların karınlarını doyurmalarının öküzün gücüne bağlı olduğunu, aynı zamanda rızıklarını denizlerden de sağlayabileceklerini ifade için ‘’ Dünya Öküz ve Balığın Sırtındadır. ‘’ Demişken ( Bu hadis pek çok hadis kaynağında vardır. ) Yahudi ne yapıyor? ‘’ Öküz ve balığın ciğerlerinin uzantısıyla ile yetmiş bin kişi doyacaktır’’ Diyor. Hem de öyle bizler gibi basit, sıradan Müslümanlara değil, bizzat Hz. Muhammed’e (S.A.S)
Sonra ne oluyor biliyor musunuz?
Bugün hâlâ bazı şerefsizler ‘’ Ulan sizin peygamber dediğiniz adam cahilin önde gideniymiş. Bakın dünya öküzün boynuzları arasındadır demiş.’’ Diyorlar.
Ya da mecazı anlamayan öküzler, Yahudi’den aldıklarını Müslüman’a ‘’ Dünya öküzün boynuzları arasındadır; depremler de öküzün boynuzlarını sallamasıyla oluşuyor.’’ Diye anlatıyorlar.
Şimdi sanırım Kur’an-ı Kerim’in bize bildirdiği Ashab-ı Kehf kıssasına bir sürü -Kur’an’ın bildirmediği- hikayenin nasıl girdiğini anlamışızdır.
Yahudiler ta Peygamberimiz zamanından beri bizden aldıklarını boyayıp, allayıp- pullayıp ama özünden tamamen uzaklaştırarak bizlere satmışlar bizler de ta o zamanlardan bu yana maalesef Yahudilerin bizlere sattıklarını - üzerinde çok da kafa yormadan - almış durmuşuz bugüne kadar. Aynen senelerce Türkiye’de üretilen kot pantolonları, üzerindeki Made in USA etiketini görünce ABD Malı zannedip kapış kapış satın aldığımız gibi…
Ha bu arada, Yahudiler bizden aldıklarını boyayıp, cilalayıp, özünden fersah fersah uzaklaştırıp, sadece bize değil, Hıristiyanlara da satmışlar.
Hatta Hıristiyanlara daha fazla satmışlar. O sebeple Hıristiyanların çoğu bugün ahirette mutlu olmak için Yahudilere Dünya mutluluğunun sağlanması gerektiğine inanırlar.
Gelecek bölümde ‘’Ashab-ı Rakîm kimdir ya da nedir?’’ sorusuna cevap arayalım ve Ashab-ı Kehf kıssasının bu kadar geniş bir coğrafyaya nasıl yayıldığı üzerinde duralım inşallah.
(
Çin’den Gırnata’ya Hepsinde Aynı Kişilerin Yattığı 44 Mağara, 44 Mezar—3.bölüm-- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
2/26/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.