Bir önceki bölümü üç soru ile noktalamıştık. Bunlardan birincisi 23 ve 24 Nisan 1920'de amaçlarını Halife ve sultanı kurtarmak olarak ifade eden insanlar 1 Kasım 1922'de ne olmuştu da saltanatın kaldırılması gerektiğine inanmışlardı? Sultana ağır hakaretler ediyorlardı.
Evet çok ilginç bir sorudur bu ama hemen belirtelim ki Padişah Vahdettin ve Saltanat 1 Kasım 1922'de birden bire '' Padişahım çok yaşa'' dan '' Padişahım alaşağı'' ya dönmemiştir.
23 Nisan 1920- 19 Eylül 1920 Arasında her ne olduysa olmuş ( Yazacağım ileride ) ve Mustafa Kemal, 19 Eylül 1920'de TBMM'de '' Hilâfet ve Saltanat makamını işgal eden zat, bu millet için hain bir adamdır'' dediğinde ayakta alkışlanmıştı.
Evet, sadece beş ay içinde ne değişmişti? ( Gelecek bölümlerde bu sorunun cevabını vermeye çalışacağız. )
İkinci sorumuz saltanatın kaldırılması halkın sevincine mi yoksa üzüntüsüne mi sebep oldu sorusuydu.
Bu konuda net bir şey söylemek mümkün olmasa da öyle görülüyor ki II. Meşrutiyet ilan edildiğinde halk nasıl ki hürriyet, kardeşlik, eşitlik rüzgarına kapılmış ve neye sevindiğinin farkında olmadan bir sevinç hummasına tutulmuşsa benzer bir durum saltanatın kaldırılması için de söz konusuydu.
İlginç olan ise 600 sene boyunca gayri meşru görülmeyen saltanatın, 1Kasım 1922'de kaldırıldıktan sonra gayri meşru bir kurum olduğu anlatılıyordu hem de din adamları tarafından.
Mesela zamanın Arkadaş adlı gazetesine 13 Kasım 1922'de Bursa/Kirmastı ( Bugünkü Mustafakemalpaşa ) ilçesinden gönderilen bir yazıda Saltanatın kaldırılmasından duyulan sevinç şöyle dile getiriliyordu:
Kirmastı’da Milli Saltanat Bayramının Tes‘idi (kutlanması) hakkında aldığımız bir telgrafnâmedir: Asîl ve necîb Türk Milletinin hakimiyet-i esasiye ve rüşd-i siyasisini (siyasi olgunluğunu) ilan eden ve tarihin altın yazılarıyla kaydedeceği en mühim bir hadise-i mübecelleyi yaratan vakıa-i hayriyeyi (saltanatın kaldırılması kast ediliyor) Kirmastı ulemâ-i İslâmîye ve ahali-i mesrûresi en büyük şükran ve minnetlerle karşılamışlardır.
Yevm-i vuku‘-i velâdet-i nebevvîyeye müsâdif (Hz. Peygamberin doğum gününe denk gelmiş) olmak dolayısıyla milletimiz içün misilsiz bir fâl-i hayr (uğur) add edilen bu bayram bize sadr-ı İslâmdaki (İslâm’ın özündeki) hükümet şeklini hatırlattırmıştır.
Fi’l-hakika irtihâl-i nebevîyi (Hz. Peygamber’in vefatını) müteakkıb millet-i İslâmîye aralarında bi’l-ictimâ Hazreti Ebubekir’i halife intihâb etmişler(seçmişler) ve cenâb-ı peygamber kendi makamlarına kimseyi tayin buyurmayarak bu işi milletin intihabına (seçimine) terk etmeleri suretiyle de hilâfetin ara-yı ümmetle (ümmetin seçmesiyle) icrasına işaret buyurmuşlardır.
Nitekim Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve Hazreti Ali hep milletin intihâbıyla makam-ı hilâfete revnâk-bahş olmuşlardır.[ Nitekim Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali hep milletin seçimiyle hilafet makamına ışık olmuşlardır, getirilmişlerdir.]
Bu itibarla işaret-i nebevîye mucebince ( Peygamberin işaretinin gereği olarak.) Kuran-ı azimmü’ş-şânda ve ketebe-i diniyede (din kitaplarında) evsâf-ı (vasıfları) mukayyed olan erşed ve esleh bir halifeyi( Reşit ve faydalı bir halifeyi) intihâb hakkını( seçme hakkını ) iktisâb ve istimâl( kazanma ve kullanma ) etmeleri bu gece toplanan binlerce halkın gönlünden kopan alkış tufanlarıyla karşılanmış ve başlayan dini ve milli büyük bayram muzıkalar ve fener alaylarıyla devam etmekte bulunmuştur.
Bu vesile ile milletimize bu büyük günü hazırlayan, onu şeref kademelerinde her gün yükselten Büyük Millet Meclisi Hükümetimize deyn-i şükrânımızı (şükran borcumuzu) gözyaşlarımızla iblâğ (tebliğ) ederiz.
Kirmastı Kaymakamı Ali Sabri
Kirmastı Fatih Dersiâmlarından Batumlu Abdullah, Halil İbrahim
Müftü Osman
Eşrâfdan Uzgurlu oğlu İsmail, Mustafa Işıkoğlu İsmail Belediye Reisi Doktor Muhlis Şerif
Müdafaa-i Hukuk Reisi Ahmed
Kirmastı Müderrislerinden Hüseyin Avni
Dikkat edilecek olursa bu yazının altında imzası olanlar içinde üç müderris, bir de müftü vardır. Yani din ve hukuk adamları saltanatı gayrımeşru bir kurum olarak görmektedirler.
1 Kasım 1922'de Saltanat kaldırılırken mecliste yeterli çoğunluk var mıydı?
30 Ekim 1922'de Mustafa Kemal'in başkanlık ettiği oturumda bizzat Mustafa Kemal'in ifadesiyle 25 kişi eksik olması sebebiyle karar alınamamıştı.
O gün 136 mebus oy kullandı. 25 kişi daha olsaydı sayı 161 olurdu. Bu rakam mebus sayısının yarıdan bir fazlası oluyordu. O halde 30 Ekim 1922 tarihi itibariyle de 1 Kasım 1922 tarihi itibariyle de TBMM'de kayıtlı mebus sayısı 320 idi.
Pekala neredeydi bu 320 Mebus?
Neden meclise gelmiyorlardı?
Saltanat, 1 Kasım 1922'de meclis çoğunluğu oylamaya katılmadığı halde oldu bittiye getirilerek mi kaldırılmıştı?
Bu sorunun cevabını da kesin olarak vermek mümkün değil ama Ziya Hurşit'in 1 Kasım 1922'deki oylamadan sonra Meclis başkanının '' Oy birliği '' ile demesine karşın '' Ben muhalifim. Oy birliği ile değil oy çokluğu ile '' Demesine bakılırsa yeterli çoğunluk vardı. Olmasaydı '' Yeterli çoğunluk yoktur. Bu oylama geçersizdir'' derdi.
Gerçekten de Saltanatın kaldırılması, Halifeliğin devamı gibi çok çok önemli bir konu görüşülürken toplam milletvekili sayısının neredeyse yarısı hatta yarıdan da fazlası neden mecliste yoktu?
İşte bu sorunun cevabını alabilmek için tekrar en başa döneceğiz. 23 Nisan 1920'ye.
Tekrar 23 Nisan 1920'ye döneceğiz ama yeni başlığımız ''HAKİMİYET BİLA KAYD-Ü ŞART MİLLETİNDİR'' OLACAK
RESİM: 13 Kasım 1922 Tarihinde ''Arkadaş '' adlı gazetede Bursa'nın Kirmastı ( Bugünkü Mustafakemalpaşa ) İlçesinin Saltanatın kaldırılmasından duyduğu sevinci ifade eden yazısı.
(
Oy Birliği İle 5. Bölüm-zurnanın Zort Dediği Yer- başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
14.04.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.