Oy Birliği İle 4. Bölüm-saltanatın Kaldırıldığı Gün

TBMM, 1 Kasım 1922'de başkan vekili Musa Kazım Efendinin başkanlığında toplandı. Görüşülecek ve karara bağlanacak başka konular da vardı ama gündemin en önemli konusu saltanat konusuydu.
30 Ekim 1922'de Rıza Nur ve 78 arkadaşının imzasıyla TBMM'ye sunulan altı maddelik kanun teklifi tek maddeye inmişti ve o tek madde de şöyleydi:
''Sinob Mebusu Dr. Rıza Nur Beyin ve arkadaşlarının, Hilâfetin, Hanedan-ı Âli Osman’a( Osmanlı hanedanına, ailesine ) ait olduğuna ve halifenin bu hanedandan Büyük Millet Meclisince intihab olunacağına( seçileceğine ) dair takriri ( Önergesi )''
Bir diğer takrir de yine buna benzer bir kanun teklifi olan Erzurum mebusu Hüseyin Avni Bey'in takririydi.
TBMM'de bu kanun tekliflerinin görüşülmesine geçildiğinde ilk söz alan Mustafa Kemal Paşa oldu.
Mustafa Kemal Paşa çok uzun olan konuşmasının başında Tevfik Paşa'nın, Lozan'daki konferansa hem İstanbul, hem de Ankara hükumetinin birlikte katılması teklifinin apaçık milli hakimiyete saldırı olduğunu, 23 Nisan 1920'de hakimiyetini artık kendi ellerine almış olan milletin buna asla izin vermeyeceğini beyan etti.
{ Oysa TBMM, 21 Şubat 1921'de yapılan Londra Konferansına İstanbul Hükumeti ile birlikte katılmıştı. O zaman bunu milli hakimiyete saldırı görmemişti ama şimdi saldırı olarak görüyordu. }
Konuşmasının oldukça uzun bir bölümünde ise Türk Milletinin Hz. Adem'in oğullarından Yafes'in soyundan geldiğinden başladı, Hz. Muhammed(S.A.S) dönemine, oradan Halifeler dönemine, Emeviler dönemine, Abbasiler dönemine bilahare hilafetin Osmanlılara nasıl geçtiğine kadar oldukça uzun bir tarih dersi anlattı.
Mustafa Kemal Paşa bu uzun konuşmasında, sözü Padişah Vahdettin'e getirdiğinde şöyle dedi:
''......... Nihayet Âl-i Osman’ın otuz altıncı ve sonuncu padişahı Vahideddin’in devr-i saltanatında Türk milleti, en derin hufrei esaretin ( en bedbaht esaretin ) önüne getiriliyor.........Türkiye Devletinin istiklâline hatime veren,(bağımsızlığını sona erdiren) Türkiye halkının hayatını, namusunu, şerefini imha eden, Türkiye’nin idam kararını(Sevr Antlaşmasını kast ediyor ) ayağa kalkarak bütün endamiyle kabul etmek istidadında(yeteneğinde) kim olabilirdi?(Vahideddin, Vahideddin sadaları, gürültüler)''
Sonra bir hayli daha konuştu ve nihayet konuyla ilgili en can alıcı cümleleri şöyle oldu:
''.......Bundan sonra makam-ı hilâfetin dahi Türkiye Devleti için ve bütün âlem-i İslâm için ne kadar feyzibar( feyz dolu ) olacağını da istikbâl(gelecek ) bütün vuzuhiyle(açıklığı ile ) gösterecektir.(inşallah, sadaları) Türk ve İslâm Türkiye Devleti bu iki saadetin tecelli ve tezahürüne memba ve menşe olmakla dünyanın en bahtiyar bir devleti olacaktır. (İnşallah, sadaları)''
Daha sonra her iki takririnin birden oylanması düşünüldü ise de yine mecliste yeterli çoğunluk olmadığından ara verildi.
Aradan sonraki oturumda başkan artık Adnan (Adıvar ) beydi.
Başkan Adnan Bey, Rıza Nur ve Hüseyin Avni'nin tekliflerinin iki madde halinde birleştirildiğini ve oylanacağını söyleyince Ziya Hurşit ( Lazistan Mebusu ) yine itiraz etse de sonuçta - oylanması için- mebusların önüne konan iki madde şöyleydi:
Günümüz Türkçesi ve özet olarak.
1- Türk halkı, Misak-ı Milli sınırları içinde hakimiyet hakkını Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği için ondan başka hükumet şekli tanımaz. O sebeple Türk halkı, şahsi hakimiyete dayanan İstanbul'daki hükumeti 16 Mart 1920'den ( İstanbul'un İtilaf devletlerince Resmen işgal edildiği tarih ) itibaren ve ebediyen tarihe karışmış kabul eder. ( Özetle Osmanlı Devleti sona ermiştir. )
2- Hilâfet, Hanedan-ı Al-i Osman'a( Halifelik Osmanlı Ailesine) ait olup, halifeliğe Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bu hanedanın ilmen ve ahlâken erşad( reşit, aklı başında ) ve aslah( faydalı ) olanı intihab olunur(seçilir ). Türkiye Devleti, Makam-ı Hilâfetin istinatgahıdır (dayanağıdır.). (Muvafık, sesleri), (Reye, sesleri)
Mustafa Kemal Paşa söz aldı ve '' İsim isim oylamaya gerek olmadığını ifade ettikten sonra şöyle dedi:
''Ben zannediyorum ki, buna hacet yoktur. Zannederim ki, memleket ve milletin istiklâlini ebediyen mahfuz kılacak o esasatı(esasları ) Meclis-i Âliniz müttefikan( Oy birliği ile ) kabul edecektir. (Reye sesleri)
Daha sonra Hüseyin Avni Bey'in kısa bir iki konuşması, Ziya Hurşit'in itirazları derken yukarıda yazdığım iki maddenin oylamasına geçildi. Aynen şöyle
REİS- Şimdi encümenin müttefikan kabul ettiği beyannameyi rey-i âlinize vaz’edeceğim( Yüksek oylarınıza sunacağım) Lütfen reylerinizi izhar buyurunuz. Üç encümenin müttefikan(birlikte, ortaklaşa) ihzar ettikleri (açıkladıkları ) beyanname ve mevaddı(maddeleri) kabul buyuranlar lütfen ellerini kaldırsın.
Efendim müttefikan( Oy birliği ile) kabul edilmiştir. (Şiddetli alkışlar)
ZİYA HURŞİD BEY (Lâzistan) — Ben muhalifim. Binaenaleyh ittifakla değil, ekseriyetle( Çoğunlukla ) kabul edilmiştir. (Söz yok sadaları)
Saltanat kaldırılmış, halifenin ise Osmanlı hanedanından ama TBMM tarafından seçileceğine karar verilmişti.
Daha sonraki teklifler bu durum ile ilgili sevincin tezahürü olan tekliflerdi.
Evet, o gün aynı zamanda Mevlid Kandiline denk gelmişti ( 12 Rebiülevvel )
Yozgat Mebusu Süleyman Sırrı Efendi, Mevlidler okunduktan, dualar edildikten sonra saltanatın sona erişini top atarak kutlamayı ve millete duyurmayı teklif etti.
Burdur Mebusu İsmail Subhi, bu günün bayram ilan edilmesini teklif etti.
Fakat en ilginci İcra Vekilleri Heyeti Başkanı( Yani Başbakan ) Rauf Bey'in ( Rauf Orbay ) teklifiydi. O da hem o günün hem de ertesi günün bayram ilan edilmesini teklif ediyordu. Oysa çok kısa süre önce bakın bizzat Mustafa Kemal'e ne diyordu? Direkt Nutuk'tan okuyoruz:
‘'Ben, makam-ı saltanat ve hilâfete vicdanen ve hissen merbutum(Bağlıyım). Çünkü benim babam padişahın nan ü nimeti(ekmeği) ile yetişmiş, Osmanlı Devletinin ricali sırasına geçmiştir. Benim de kanımda o nimetin zerratı (zerreleri)vardır. Ben nankör değilim ve olamam. Padişaha muhafaza-i sadakat borcumdur.''( Padişaha sadakat duymak borcum vardır.)
Çok kısa süre önce amaçlarını saltanat ve hilafetin kurtarılması olarak belirleyen ve tüm Türkiye'ye olduğu gibi tüm Dünyaya da böylece duyuran bu insanlar şimdi neden saltanatı kaldırıyordu?
Saltanatın kaldırılması millette sevince mi yoksa üzüntüye mi sebep olmuştu?
Dahası 30 Ekim 1922'de TBMM'de 25 Mebus eksikti ve o sebeple karar alınamamıştı. Peki 1 Kasım 1922'de bu eksik tamamlandı mı?
Tüm bu soruların cevabı bir sonraki bölümde.
FOTOĞRAFLAR:
SOLDAKİ: 3 Temmuz 1918'de Sultan Vahdettin'in tahta oturması ve biat merasimi
SAĞDAKİ: TBMM tarafından halife seçilen Abdülmecit Efendiye 24 Kasım 1922 günü Topkapı Sarayı’ndaki Hırka-i Şerif Dairesi’nde ( Vahdettin'in tahta oturduğu yerde ve aynı tahtın önünde) gerçekleşen biat töreni. 1- Son Halife Abdülmecit Efendi 2- Refet (Bele ) Paşa 3- Ankara'dan gönderilen on dokuz kişilik heyetin başında olan Kırşehir mebusu din adamı ve hukukçu Müfid Efendi
(
Oy Birliği İle 4. Bölüm-saltanatın Kaldırıldığı Gün başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
4/13/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.