Yaşasın cehennem mademki bunca zulme ve ihanete maruz kalıyor insan ırkı en çok da mazlum olmanın reçetesi iken o büyüyen inancın nasıl ki ilk günden beri bir koruyan ve kollayanın vardı…

 

 

Hangi iklimden sarktın sefil yüreğim?

İkilem yüklü mabedinden

Firar eden hangi ışıktı söyle?

Ve müdavimi olduğun acılarınla mı ördün illa ki

Saçlarını kaderin

Ve dokunaklı sesinde hüznün

En çok da O idi

Hüzünlü kalbini tek seven

İnancın da şahikası iken üstüne örttüğün

Beyaz tül

Ve yekpare yok sayılan sefil benliğin

Mustarip olduğun kadar

Müdavimi idin madem sevginin

Heceler tutuşurken

Yanandı kalemin ve yüreğin

En çok da ç/ağrısı makberin

Mahşeri kalabalıkta saklı gizin de

Tünediği en ulvi tepede

Aşkla doğandı gün

Aşkın şiarı illa ki hüzün

Sen ki;

Sefil müridi yalnızlığın

Kaykıldığın eksende şahlanan duyguların

Nasıl da hükmünü yitirmişti insanların gözünde

Sense içindeki çığlığı sadece sundun Rabbine

Kindar nefsin haris gölgesine

İtibar etmeden…

Ah, sefil yüreğin ve sen:

En devasa kancaydı asılı kaldığın göğün

Saçaklarına yapışan

Telaşınla ve hızlıca sevip yaşadığın neydi ki?

Dokunulmazlığın yoktu hem

Ama okundukça içinden geçenleri

Nasıl ki sundun evrene

Alt yazısı günün ve ömrün

Bir şiirden de öte

Şiarı mutluluğun

Bilemezlerdi asla

Seni ve içinde saklı kerameti

Oysaki kehanetleri sunulan önüne

Sense taptığın ve sevdiğin kadar Rabbini

Müzmin bir sevgi ve hasretle dokundun kâinata

Elbet kalemin de meddücezri yüreğin

Koptu kopacak kıyamet öncesi

Diktin illa ki söküklerini içindeki

Efkârın t/aşkın mecrasına

Serildin de serileceğin kadar

Muhatabında sadece aşk ve Rabbin

Yalnızlığın dik alası olsa ne ki haiz olduğun?

Kimsesizliğinle sahip çıkandı sana Huda

Varlığınla iz düştüğün şu hiçliğin menkıbesi

Elbet şerh düşülen günün de yongası

İken umut ve talepkâr yüreğin

Şafağı atsa da içinde saklı mevsimin

Hala döneniyordun bir semazen gibi

Uçuşan saçlarına doğan ay ışığı

Oysaki karanlıktı evren ve gece ve hicvi

Aşkın,

Sancılı göğün de tek müridi iken

Sen ve sessizliğin

En çok da sessizce sevdiğin

Layığıyla yaşamaktı madem sunulan

O sefil ve içli varlığına

Dokunan her acı ve sözcük

Sarmalında hidayetin

Kolaçan ettiğin kadar içindeki çocuğu

Hala yaşıyor olabilmenin o mucizevi tınısı

Hırpalanmak neydi hem ömür boyunca?

Nakkaşı evrenin

Varsın taşlasınlar na’şını mazinin

De gizinde saf tuttuğun her aşk

Ulaştın ya sonunda en tepeye

Görünmezliğine şerh düşülen en güzel hediye elbet

Aşkın ve Rabbin buluştuğu en ulvi zerre olmanın sebebiyle

Kıyıma uğradığın tüm ömrün nihayeti

Kıyama durduğun neyse sonunda verilen hüküm

Layığıyla sevmek ve yaşamak İlahi Aşkın çağladığı

Hulasası gizemin ve evrenin edebinle kani olduğun hüzün

Kadar ırmaklar coşar ve kutsarken her zerreni

Zemzem suyuyla yıkanmışçasına tüm benliğin…


( İlahi Aşkın Ç/ağladığı... başlıklı yazı GÜLÜM-ŞİİRİN TEK H/ECESİ İKEN AŞK... tarafından 15.04.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu