
Fırıldak cümleler yazma istemi
aslında ani bir refleksle geri durduğum sonra da işin yoksa ayıkla imgeleri.
Bir kilo şiir tartar mısınız geyiği
ile nereye varacaksam.
Somut olsa bile asla aktarım gücü
olmayan illet duygular bir de şekli şemaili olmayan kırık bir tebessüm.
Hem mecbur da değilim adıma atıfta
bulunup sırıtmaya yeter ki içimin saçakları erise de hafiflesem.
‘’Kaç kilo çekerim sence?’’
‘’Sen beş lira ver, yeter güzel
ablam.’’
Bakar mısınız, ne dedi bana?
‘’Kimin kimsen yok mu senin?’’
‘’Ötem berim var be abla. Hem de
helalinden üç beş kilo pirinç de tedarik ettim mi…’’
Belli ki kafayı tozutmuş. Derhal
uzaklaşmalı.
‘’Al sana, helalinden bir onluk.
Soran olursa çift kişilikti dersin.’’
‘’İyi de benim gözlerim seni üç
görüyor ablam.’’
Seni, aç gözlü seni.
***
Çarşıya inmenin de vakti miydi şimdi
hem ne gerek vardı onluğu kaptıracak?
Salyalarını akıtan bir adam belli ki
teneşir paklayacak az sonra içindeki şehveti.
‘’Sana mı soracaktım?’’
Aman Allah’ım aklımı okudu. Hemen
tüymeliyim hem havanın bile rengi atmışken…
Çantamdaki zarflar kıpraşıyor belli
ki sahiplerine ulaşmak istiyorlar.
Kime yazmıştım ki hepsi birbirine
karıştı hoş sahibine ulaşsa ne işe yarayacaksa? Kim tenezzül eder de cevap
verir bana?
Aha, işte yazdığım son mektup. Onun
haricinde herkes ona yazdığımı biliyor. Dangalak kadın, ne vardı bu kadar
insanların gözlerinin içine baka baka nutuk atmaya hem belli mi olur sizle
oturur da istişare ederiz, demişti. Neyi mi?
Ne fark eder? Sonuç itibariyle
televizyon ekranlarını kanal kanal dolaşıyor. Neymiş efendim? Kendini cellat
görenlere öngörü kazandırıyormuş sonra da çuval çuval götür paraları hem
demiyor muydu benim gönlüm zengin, diye?
Allah vere de fırtına patlamadan eve
varsam. Eczaneye de uğrayıp annemin ilaçlarını tedarik etmeliyim. Sonra da bir
damacana su alıp, toptan içmeli annem lıkır lıkır.
Şişer mi acaba?
Ya da sucuyu bu saatte bulur muyuz?
Diyelim ki aldık suyu ya bayatsa?
Evet, suyun bayatı yine o kadın
söylemişti hani şahsına mektup yazdığım ama henüz haberinin olmadığı gerçi
önceki mektuplar ulaştı sahiplerine ama…
Eyvahlar olsun, gök delindi.
‘’Pardon, pardon, ıslanıyorum!’’
Ne duyan var ne de yanıt veren hem
beni kim adam yerine koyar ki? Şu siyah bulut bile bellemedi ıslaklığımı zaten
deminki onluğun gittiği yetmezmiş gibi şimdi de vasıta bulmalıyım hem de
yeknesak trafikte bir bot gibi süzülüp gidecek.
Allah vere de kapıyı hızlı çarpmasam
yoksa Alimallah karakolluk olurum yine.
***
‘’Neydi şikâyetiniz?’’
‘’Bu şahıs kapı kolumu kırdı memur
bey.’’
‘’Ne olmuş yani hem kol kırılır yen
içinde kalır denmez mi?’’
‘’Siz kimin tarafındasınız? Adalet
arıyorum efendi adalet.’’
‘’Adalet denen şey gerçek olsaydı üç
kuruş paraya bu saatte nöbette olmazdım üstelik evde tek lokma yemek yok hoş
olsa ne yazar? Bizim hanım homini gırtlak. Yedi, yedi sonunda…’’
‘’Saat yedi oldu madem. Aman Allah’ım
kafayı yiyeceğim şimdi. Ne diyorum ben?’’
‘’Yedi ceddim polis benim ve yedi
ceddim hala kirada oturuyoruz. Şükret ki bir araban var üstelik kolu kırık bile
olsa. Bizim kapının kolu kırık değil lakin ev sahibi kafamızı kırıyor her
kirayı eksik yatırdığımızda.’’
‘’Pişt, pişt, bayan…’’
‘’A, dalmışım.’’
‘’Daldınız hem de nasıl. Nasıl da
zorlandık sizi o çamur birikintisinden kurtarmak adına.’’
‘’Sahi, ne oldu hem daha demin
yağmura yakalanmıştım ki…’’
‘’Sanırım tansiyonunuz düştü ya da
benzeri ama şimdi daha iyi gözüküyorsunuz.’’
‘’Ne yani, bunca zaman baygın mıydım?
O çamura nasıl rast geldim peki?’’
‘’Kanalizasyon borusu delinmiş ve siz
fark etmeden bastınız derken de başınızı çarpıp bayıldınız.’’
‘’Yağmur ne ara dindi peki?’’
‘’Hava günlük güneşlik efendim
üstelik tek bulut dahi yok.’’
‘’Ya, o adam?’’
‘’Hangisi?’’
‘’Şu yaşlı zampara?’’
‘’Ha, evet, cenazemiz vardı sanırım
onu diyorsunuz.’’
‘’Yani öldü mü?’’
‘’Sormayın, yan komşumuz.
Huzurevinden bir hanımla evlendiğinin gecesi…’’
‘’Tamam, tamam detaylara girmeyin.
Bana bir taksi bulur musunuz peki?’’
‘’Elbette. Biraderim taksi şoförüdür
hem yeni bıraktı müşterisini. Çağırayım da sizi götürsün gideceğiniz yere lakin
arka koltuğa binmeyin.’’
‘’Neden ki?’’
‘’Geçenlerde bir bayan müşteri kapıyı
kapatırken kapı kolunu kırmış da. Hanımefendi, hanımefendi, hey nereye
kayboldunuz? Siz değil miydiniz bana bir taksi bul diye yakaran?’’
‘’Ağabey. Hayırdır kime sinirlendin
yine?’’
‘’Hem yardım ettik hem de borçlu çıktık
üstelik bana bir de onluk verdi öncesinde. Neymiş efendim? Çift kişi parası
alacakmışım.’’
‘’Boş ver ağabey. Ver şu onluğu da
kırışalım. Ne de olsa haydan gelen huya gider. Aslında…’’
‘’Aslında ne?’’
‘’Kadını giderken gördüm de sanki
tanır gibi oldum.’’
‘’Aman, sen de. İnsan insana benzer.
Hadi, gel birer fırt çekelim.’’