Peygamberlerin Ortak
Özellikleri.
Konu başında belirttiğimiz üzere peygamberler zahiri
olarak bizler gibi olsalar da Allah-ü Tela’nın (cc) özel yarattığı ve kafirlere
karşı desteklediği kimselerdir. Bu bakımdan sadece peygamberlere mahsus bazı
özellikleri vardır. İslam alimlerinin Kur’an-ı Kerim ve hadisi şeriflerin
ışığında tespit ettikleri özellikleri saymamız gerekirse;
a) Mûcize
göstermek. Mucize haktır ve “nübüvvet iddiasında
bulunan zatın, sözlerinin doğruluğuna delil olmak üzere, peygamberliğini ilan
ettiği sırada, beşer kudretinin üstünde ve tabiat kanunlarına aykırı olarak
meydana getirdiği olaylardır” Halil İbrahim Bulut, Nübüvvetin İspatında Mucize (Ankara: Araştırma Yayınları, 2016) şeklinde
tanımlanmıştır. Mucize Allah-ü Teala’nın peygamberini desteklemek
ve kafirlere meydan kumak amacıyla yarattığı harikulade olaylardır.
Kuran-ı Kerim’deki
kıssalardan ve rivayetlerden biliyoruz ki kafirlerin ortak özellikleri vardır.
Ellerindeki imkanlarla kibir içinde boğulan kafirler peygamberlerin tebliğine
küfr-ü inadi ile karşı çıktılar. Peygamberlerini zora sokmak için mantığa
aykırı mucizeler istediler, bir ileri safhada ise vadedilen azabın neden
gelmediğini sordular. Her peygambere verilen mucizelere bazıları inanıp iman
ederken, kalpleri mühürlenmiş olanlar-bunların sayısı iman edenlerden çok fazladır-
küfr-ü inadi ile inkar etmeye devam ettiler. İman edenler için elbette ki
mucizeye gerek yoktur. Ancak mucize haktır, Allah’tan (cc) vahiy aldığını ve
peygamber olduğunu ileri süren kimsenin doğruluğu mûcize ile kabul edilir. Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok peygambere mucizeler verildiği
haber verilir: [Onlara kendilerinden öncekilerin; Nûh, Âd ve
Semûd kavimlerinin; İbrahim'in kavminin; Medyen halkının ve yerle bir olan
şehirlerin haberleri ulaşmadı mı? Peygamberleri onlara apaçık mucizeler
getirmişti. (Ama inanmadılar Allah da onları cezalandırdı. Tevbe 70}) [Biz onlara melekleri de
indirseydik, kendileriyle ölüler de konuşsaydı ve her şeyi karşılarında
(hakikatın şahidleri olarak) toplasaydık Allah dilemedikçe yine de iman edecek
değillerdi. En’am 111}
Allah-ü Teala (cc) peygamberlerini aklın,
havsalanın kabul etmeyeceği, fizik kanunlarıyla izah edilemeyecek mucizelerle
kafirlere karşı desteklemiştir. (Ümmi olan Peygamber Efendimize (sav) Kur-an-ı
Kerim’in indirilmesi, Ateşin Hz. İbrahim (as) i yakmaması, kurbanlık koç
gönderilmesi, Süleyman (as) ın kuşların dilini anlaması ve rüzgara hükmetmesi,
Musa (as) ın asası, Yed-i Beyza (nurlu el) ve Kızıldeniz’i asasıyla ikiye
yarması,) İsa (as) ın cüzzam hastalarını iyileştirmesi, babasız doğması ve
ölüleri diriltmesi, Salih (as) ın dişi devesi, Peygamberimizin (sav)
parmaklarından suların akması, hayvanlarların dilini anlaması, İsra ve Mirac
hadisesi vb) Mûcize peygamberin nübüvvetini kanıtlaması için gereklidir, gerçek
peygamberle sahte peygamberi birbirinden ayıran yegâne kanıt mûcizedir. Burada belirtmemiz gereken en önemli husus
peygamberler, Allah-ü Teala (cc) nın izniyle mucize gösterebilir. Mucizeyi
yaratan Allah’ı Teala (cc) dır.
b) Vahiy
almak ve tebliğ etmek.
Vahiy alan peygamber, iradesi dışında ve diğer
insanlarca tecrübe edilmesi mümkün olmayan bir şekilde bazı ilâhî bilgiler
idrak eder, bunların kendisine Allah tarafından gönderildiğini yaşadığı derunî
tecrübelerle anlar. [(Ey Muhammed!) Bunlar sana vahyettiğimiz gayb
haberlerindendir. Al-i İmran 44} [De ki: "Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?" De ki:
"Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur'an bana, onunla sizi
ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber
başka ilahlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben şahitlik
etmem. O, ancak tek bir ilahtır ve şüphesiz ben sizin Allah'a ortak koştuğunuz
şeylerden uzağım." En’am 19} Her
peygamber aldığı vahyi eksiksiz biçimde insanlara tebliğ etmiştir.
Konuyu
dağıtmadan sahih olmayan rivayetlere göre Peygamber Efendimizden (sav) kısa bir
süre önce nebi olduğu rivayet edilen Halid b. Sinan’ dan kısaca bahsetmek
gerekir. Sahih hadislerde İsa (as) ile Peygamberimiz (sav) arasında peygamber
gelmediği bildirilmiştir. İbn Abbas’tan (ra) naklen, sahih olmayan bir rivayete
göre Halid b. Sinan cahiliye döneminde yaşamış salih bir kimseydi. Muhyiddin-i
Arabi’nin Füsusül Hikem’inde yazdığına göre kavminin kınamasından çekindiği
için nebiliğini izhar etmedi. Yani tebliğini başlatmadığı için nebiliği
tahakkuk etmedi. Rivayetlere göre Hz. Peygamber (sav) kızıyla görüşürken "Ey kavmi tarafından zayi edilmiş olan Nebi'nin kızı, merhaba" diye iltifat etmiştir.
c) Beşerî
niteliklere sahip olmak. Peygamber mûcize gösteren ve Allah’tan vahiy alan
bir kişi olmakla birlikte ulûhiyyet vasıfları taşımaz. Her insan gibi onlarda
eş, baba, kardeş ve evlat olarak doğar, yaşar ve ölür. Peygamberin insan
türünden olması onun için bir kusur olmayıp aksine, insanlarla ilişki kurarak
ilâhî emirleri tebliğ etmesine ve kendisinin rehber kabul edilmesine daha
uygundur. Peygamberler Allah-ü Teala(cc) dan vahiy
alacak, ve insanlara tebliğ edecek kapasitede ince ve zeka (fetanet) sahibi
olarak yaratılmışlardır. Bunun dışında
peygamberlerin en büyük özellikleri arasında sabır ve metanet gelmektedir. [Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza
gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber
mü'minler, "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyecek kadar darlığa ve zorluğa
uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah'ın yardımı pek yakındır. Bakara 214] [Ey
Muhammed! O halde yüksek azim sahibi peygamberlerin sabretmesi gibi sabret.
Onlar için acele etme. Onlar tehdit edildikleri azabı gördükleri gün, sanki
dünyada gündüzün bir anından başka kalmadıklarını sanırlar. Bu bir duyurudur.
Ancak yoldan çıkmış olan topluluk helak edilir. Ahkaf 35]
Kur-an-ı Kerim de,
sabır ve metanet hem peygamberlerin hem de inanan insanların vasıfları arasında
geçmektedir. Peygamberler görevlerini tam olarak yerine getirebilmeleri için fiziki,
akli ve ahlaki olarak mükemmel yaratılmışlardır.
Peygamberlerin en temel özelliklerinden birisi
de İsmet sıfatıdır. İsmet günahtan
korunmak anlamına gelir. İsmet sıfatı günah işleyememek değil irade-i cüziye
ile günahtan kaçınmak demektir. Hem cinsleri gibi yaratılan peygamberler
risaletlerinden önce ve sonra, tüm hayatları boyunca günah sayılan bir fiil
işlememişlerdir. Aksi takdirde tebliğleri akim kalırdı.
Kafirlerin ortak özellikleri olduğunu belirtmiştik. Küfür ehli
peygamberlerini aşağılamak için her fırsatı değerlendirmiştir. Bu sebepten
dolayı Peygamberlerden günah addedilecek bir fiilin görülmesi mantıksız olurdu.
Ancak insan olmaları ve hemcinslerinin genel özelliklerine sahip olmaları sebebiyle
tüm insanlar gibi bazı zaafları (acelecilik, zayıf yaratılmak, öfke gibi, baba,
eş ve evlat olarak aile fertlerine sevgi ve merhamet beslemek gibi) olmuş,
istemeseler de zaman zaman hata işlemişlerdir.
Bu durum iki şekilde yorumlanabilir. Birincisi unutkanlık ki
unutkanlık-daha doğru bir ifadeyle Murad-ı İlahi gereği Allah (cc) ın
unutturması- tüm insanlar izin bir zaaf ve mazerettir. İkincisi ise hata konusu
fiille ilgili vahiy gelmemiş olması. Her halükarda hata işleyen peygamberler
gecikmeden Allah’a (c.c.) sığınıp O’nun mağfiret sahasında faziletine
tutunmuşlar ve engin mağfiretini umarak istiğfarda bulunmuşlardır.
Peygamberlere büyük günahlar isnad etmek Yahudi geleneğinde olan Allah
korusun imana zarar verebilecek ve uzak durulması gereken bir ahlaktır. İkinci
husus ise Kur-an- ı Kerim’de bizlere bildirilen peygamber kıssalarını ve
istiğfarlarını bildirildiği şekilde kabul etmek ve yorum yapmamak önemlidir.
Eğer peygamber kıssalarının ayrıntılarını bilmemiz gerekseydi Kur-an-ı Kerim’de
ayrıntı verilirdi. Veya Peygamber Efendimiz (sav) anlatırdı. Peygamberlere ait
rivayetlerin çoğu İsrailiyat dediğimiz Yahudi uydurması olup ciddiye almamak
gerekir.
Kur’an-ı Kerim’de bazı
peygamberlerin istiğfarlarından bahsedilmektedir. Her şeyin en doğrusunu Allah
(cc) bilir ancak peygamberlerin istiğfar etmelerinin ümmete yansıyan yönleri
vardır. Kur-an’ı Kerim’de anlatılan peygamber kıssalarından hem eski ümmetlerin
yaptıkları taşkınlıkları hem de peygamberlerin bizlere örnek olması gereken
üstün ahlaklarını öğreniyoruz. Peygamberlerin hayatları Müslümanlar için örnek
alınmalı ve asla istiğfardan vaz geçilmemelidir. Yüce Kitabımız da bazı
peygamberlerin bazı hataları örnek olmak ve hisse çıkarmamız için anlatılmakta,
tereddüt etmeden ve vakit geçirmeden istiğfar ettikleri bizlere
bildirilmektedir.