Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 5.09.2025
Güncelleme Tarihi : 5.09.2025
Okunma Sayısı : 257
Yorum Sayısı : 3
Bu Adamda  Yok  Yok-3. Bölüm- Şeyh  Senusî Hazretlerinin  Rüyası-ibrahim  Ethem’in  İdamı


Bugün  biraz  çıkacağım  Ali  Saip  Ursavaş  konusundan  ama  sonunda  bağlanacağız  tekrar  oraya.
******
Ülkemizde  ‘’Atatürk’e  Suikast’’  denilince  herkesin  aklına  1926’daki  İzmir  Suikastı  girişimi  gelir.

Bu  arada  bir  noktanın  altını da  çizelim:  Mustafa  Kemal’e  hayatı  boyunca  pek  çok  suikast  girişimlerinde  bulunulmuş  ama  hiç  birinde  burnu  bile  kanamamıştır  o  sebeple  ‘’Suikast ‘’  yerine ‘’Suikast  girişimi’’  dense  daha  doğru  olur.

Atatürk’e  suikast  girişimi  iddiaları  içinde  belki  de  en  ilginci 1935  Yılında  Türkiye’yi  ayağa  kaldıran  suikast  girişimi  haberiydi.

Peki  kim  ya  da  kimler  Atatürk’ten  ne  istiyorlardı?  Dertleri  neydi?

Bu  sorunun  cevabını  daha  net  anlayabilmek  için Milli  Mücadele  yıllarına  gidelim.

30  Ağustos  1918’de çok  önemli  bir  zat  Türkiye’ye  getirilir.  Bu  zat  Enver  Paşa’nın  da  Mustafa  Kemal  Paşa’nın  da  ta  Trablusgarp’tan  tanıdıkları  Şeyh  Ahmed  Şerif  Es Senusî’dir (  Kısaca  Şeyh  Senusî  diyeceğiz. )

Bir  süre  Topkapı  Sarayında,  daha  sonra  Bursa’da  ikamet  eden  Şeyh, 17  Temmuz 1920’de  Konya’ya, 15  Kasım  1920’de  Ankara’ya  geldi ve  Mustafa  Kemal’le  buluşup  Milli  Mücadeleye  destek  vermeye başladı.

Yurdun çeşitli  yerlerinde  Milli  Mücadele  lehine  vaazlar  veriyordu. ( Özellikle  Sivas  mitingi  çok  etkili  olmuştu.)

İşte  Şeyh  Senusî’nin  Türkiye  topraklarında  ateşli  vaazlar  verdiği  o  günlerde  Gaziantep’te  bir  ilk mektebin din  dersleri  muallimi  Hafız  Halil  Efendi,  öğrencilere  ve halka  coşku  dolu  bir  konuşma  yaptı

Konuşmasına  Şeyh  Senusî  Hazretlerinden  bir  müjdeyi  nakledeceğini  belirterek  başlayan  Halil  Efendi  devamında   Şeyhin  gördüğü  bir  rüyayı  anlattı.

Hikayeye  göre Şeyh  Senusî  rüyasında  Hz.  Peygamberi  görmüş  ve  elini  uzatarak  onun  elini  öpmek  istemiştir  ama  Peygamberimiz  Şeyh’e  sol  elini  uzatmıştır.  Buna  çok  üzülen  şeyh  sormuş: ‘’  Ya  Resulallah, neden  sağ  elinizi  uzatmadınız?  Bir  kusurum  mu  oldu?’’  Peygamberimiz  cevap  vermiş:  ‘’Sağ elimi  Mustafa  Kemal  Paşa’ya uzatacağım  ve  zafer  onun  olacak.’’

Bu  rüya  ne  kadar  doğrudur  bilemeyiz  ama  Şeyh  Senusi’nin  adı  bile  vatandaşın  galeyana  gelmesine  yetmiştir.

{Bu  arada  araya   çok  şaşıracağınız  bir  notu  sıkıştırayım:  Türk  Milletini  hurafelerden  kurtarmayı  kendisi  için  en  önemli  amaç  ve  görev  bilen  Mustafa  Kemal  Atatürk,  kehanetlere,  rüyalara  çok  çok  inanırmış.   Halide  Edip  Adıvar  bu konuda  diyor  ki: ‘’Kehanete, bilhassa rüyaya çok inanırdı. Yazıhanesinin arkasında, bilmem hangi bir hoca veya kâhin tarafından yazılmış, yeşil zemin üzerinde, Arapça acayip yazılar vardı. Her sabah çevresindekilere o gece rüya görüp görmediklerini sorardı. Kurnazlar da tabii onun başarısını belirten rüyalar anlatırlardı” (H. Edip, Türk’ün Ateşle İmtihanı, s. 131). }

*****

15 Kasım  1920’de  Şeyh  Senusi’ye  çok  öze,  oldukça  ilginç  ve  akıl  almaz  bir  görev  verilir.

Evet,  bu  yıllarda  İngiliz  sömürüsüne  karşı  ayaklanan  bazı Iraklı  Arap  aşiretleri  Türkiye’den  yardım  isterler.  Türkiye  de  Elcezire  Cephesi  adını  verdiği  bir  cephe  kurar  ve  başına  Şeyh  Senusi’yi  getirerek  ona  ‘’  Bölgeye git  ve  orada  Osmanlı  Devletine  bağlı ( Evet,  Osmanlı  Devletine  bağlı ) Irak  Hükümet-i  İslamiyesini  kur,  bu  hükümetin  başına  geçmek  üzere  Osmanlı Şehzadesi  Burhaneddin  Efendi  bölgeye  gelene  kadar  ona  naiplik  yap ‘’  denir.

Şeyh  Senüsi bölgeye  gider,  çalışmalara  başlar  ama  bu  görevde  bir  başarı  sağlanamaz.  Bu  arada 1921 Ekim ve  1922 Yılı Ocak  Ayında  Mustafa  Kemal  ile  iki  kez görüşür  Tarsus’ta  ama  1922  Yılı  başlarından  itibaren  bir  şeyler  ters  gitmektedir.

8  Nisan  1922’de  Diyarbakır’daki  memurların  kendisine  karşı  kaba  ve  saygısız  davranışlarını  direkt  Mustafa  Kemal’e  şikayet  eden  şeyh,  memleketine ( Yani  Libya’ya ) dönmek  ister  ama  Mustafa  Kemal,  İtalya  ile dalaşmak  istemediğinden  bu  teklifi  reddettiği  gibi  kendisine  Adana’da  bir  çiftlik  evi  tahsis  edileceğini  ama  şimdilik  Diyarbakır’da  kalmasının  daha  uygun  olduğunu  bildirir.

Ama  dediğim  gibi  bazı  şeyler  değişmeye  başlamıştır. Mesela  1  Kasım  1922’de  Saltanat  kaldırılmıştır  ve  hemen  ertesi gün  Adana’ya  gelen  Şeyh  Senusî’ye  içten  ve  samimi  bir  ‘’hoş geldin’’  diyen  bile  olmamıştır.  Oysa İstanbul’a  ilk  gelişinde  Cemal  ve  Enver  Paşalar,  Ankara’ya  gelişinde  bizzat  Mustafa  Kemal  Paşa  tarafından  karşılanmıştı.

Ama  her  şeye  rağmen  15  Mart 1923’de  Adana’da,  17  Mart  1923’de  Tarsus’ta  ve  11  Eylül  1923’te Şeyh  Senüsî  ile  Mustafa  Kemal  arasında  görüşmeler  olmuştur. 

1  Kasım  1923’de   Hariciye Vekâleti’ne gönderilen bir yazıda, İtalyan sefiri Mösyö Malisa’nın Şeyh Ahmed Senusi’nin Mersin’den Bingazi’ye gideceği yönünde istihbarat aldığı, “Şeyh Bingazi’ye geçecek olursa bu sırada bir müddet kan döküleceği cihetle Senusi’ye Bingazi’ye gitmemesi için nasîhat edilmesini  rica  ettiği”  ve  Türkiye  eğer  böyle  davranırsa  İtalya’nın  bundan  son  derece  mutlu  olacağı belirtilmiştir.

1924  Yılında  Şeyh  Senüsî’nin  artık  iyice  gözden  düştüğü  görülmektedir.  Öyle  ki  Mersin’de  oturduğu  ev  ile  ilgili  olarak  Yunan  asıllı  biri  ile  davalık  olmuş,   mahkeme ‘’Bu  ev  benim ‘’ Diyen  Yunan  asıllı  kişiyi haklı  bulmuştur. ( Evet,  Rum  değil  Yunan  asıllı  ve  mülk  sahibi  …)

3  Mart  1924’de  Halifeliğin  kaldırılması  Şeh Senüsi  için  adeta  soğuk  duş  olmuş  ve  bu  tarihten sonra  Türkiye’den  ayrılma  isteği  daha  da  şiddetlenmiştir.

Uzun  lafı  kısalaştıracak  olursak  Şeyh  Senüsi  30  Eylül  1924  Tarihi  itibariyle  bugünkü  Türkiye  topraklarından  ayrılmıştır.

5  Kasım  1924  Tarihli  İngiliz  Gazetesi Northern Whig’in  haberine göre Şeyh Ahmed Senusi; Necid Sultanı İbn Suud ve diğer Arap hükümdarlarıyla hilafetin geleceğini tartışmak amacıyla yola çıkmıştır. Aynı haberde Şeyh Ahmed Senusi’nin Suriye’yi ziyaret ettiği bildirilmektedir. Yine  bir  İngiliz  gazetesi  olan Belfast News-Letter’ın 12 Kasım 1924 tarihli haberine göre de Şeyh Ahmed Senusi Filistin’e gitmiştir.

****

Bir  ton  şey  yazdım  ama  bunların  ana  konusu  Mustafa  Kemal’e  suikast  olan  bir  yazıda  ne  işi  var  onu  yazmadım  değil  mi?

Onu  da  izah  edeyim.

7  Temmuz  1925  Tarihinde Urfa’da  İbrahim  Ethem  adında 22  Yaşlarında  bir  delikanlı  idam  edilir.

Peki  nedir  bu  delikanlının  suçu? 

Hemen  izah  edeyim.  Bu  delikanlının iki  suçu  vardır: 1-  Şapka Kanunu  aleyhinde  vaazlar  vermek  2- Şeyh  Senüsi  Efendinin  müridi  olup  onun Şehzade  Selim’e (  II.  Abdülhamit’in  oğlu )  gönderdiği  bir  mektubu  üzerinde  taşımak..

İbrahim  Ethem’i  daha  önce  bir  yazımda  uzun  uzun  yazdığım  için  oraya  dönmüyorum.  Üzerinde  durulması  gereken  husus Şeyh  Senusi’nin  Osmanlı  hanedanıyla  ilişkisidir.

Şeyh, saltanatın  kaldırılmasını  alkışladığı  halde  hilafetin kaldırılmasını  kabullenememiş  ve  kendisine  yapılan  muameleyi  de  sindirememiş  olduğundan  bir  zamanlar  can  yoldaşı  olduğu  Mustafa  Kemal  ile  ters  düşmüştür.

Peki  burayı  anladık.  Mustafa  Kemal’e   herhangi  bir  suikast  planı  içinde  midir?

Şehzade  Selim  Efendi’ye  yazılan  mektuptaki  ‘’Sabredin, Allah  sabredenlerle  birliktedir.’’Ayeti  ne  kadar  suikast  planı  ise  Şeyh  Senüsî  de  o  kadar  Mustafa  Kemal’e  bir suikast  planın  içindedir.

Peki  tüm  bu  yazdıklarımın  Ali  Saip  Ursavaş’la  ilgisi  ne?

Bir  zamanlar  Urfa’nın  halaskârı ,  Mustafa  Kemal  Paşa’nın  soy  ad  verdiği  insan  olarak  bağırlara  basılan  Ali  Saip  Ursavaş’ın  yolu  da  Şeyh  Senüsî  gibi  Osmanlı  hanedanı  ile  kesişmiş  ve  o  da  Şeyh  Senüsî  gibi  Atatürk’e  suikast  teşebbüsü  ile  suçlanmıştır.

Yahu  iyi  de  Şeyh  Senusi  Efendinin  kendince  bir  sebebi  varken  Ali  Saip  Ursavaş’ın  nasıl  bir  sebebi  vardı  Atatürk’e  suikastta  bulunmak  için?

Soyadını  Atatürk’ün  verdiği,  yani  birbirlerine  bu  kadar  yakın  olan  iki  insandan  biri  diğerini  niçin  öldürmek  istesin  kir?

Ben  pek  çok  araştırdım  tüm  kaynaklarda,  1935  Tarihli  gazetelerde  neredeyse  her şey  anlatılmış  ama  Ali  Saip  Ursavaş  neden  böyle  bir  suikast  teşebbüsünün  içinde  yer  almış,  işte  bu sorunun  cevabı  yok.  Mesela  Atatürk’ü  öldürmeyi  başarsalardı  Ali  Saip  Bey’in  bundan  çıkarı  ne  olacaktı? Hiç.  Zenginlik  desen  zengindi,  itibar  desen  itibarlıydı.  Millet  vekiliydi  daha  ne  olsun?

Ancak?

Ancak  Ali  Saip Bey’i  ve  diğer  suikastı  hazırlayanları (!)  ihbar  edenin  İngiltere  Büyükelçisi  olduğunu  nazar-ı  dikkate  alırsak  işler  bayağı  bayağı  değişir.

Nasıl  değişir?

Haydi  onu  da  gelecek  son  bölümde  anlatalım.



( Bu Adamda Yok Yok-3. Bölüm- Şeyh Senusî Hazretlerinin Rüyası-ibrahim Ethem’in İdamı başlıklı yazı Sami Biber tarafından 5.09.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu