Bu Adamda Yok Yok-3. Bölüm- Şeyh Senusî Hazretlerinin Rüyası-ibrahim Ethem’in İdamı

Bugün biraz çıkacağım
Ali Saip Ursavaş
konusundan ama sonunda
bağlanacağız tekrar oraya.
******
Ülkemizde ‘’Atatürk’e Suikast’’
denilince herkesin aklına
1926’daki İzmir Suikastı
girişimi gelir.
Bu arada
bir noktanın altını da
çizelim: Mustafa Kemal’e
hayatı boyunca pek
çok suikast girişimlerinde bulunulmuş
ama hiç birinde
burnu bile kanamamıştır
o sebeple ‘’Suikast ‘’
yerine ‘’Suikast girişimi’’ dense
daha doğru olur.
Atatürk’e suikast girişimi
iddiaları içinde belki
de en ilginci 1935
Yılında Türkiye’yi ayağa
kaldıran suikast girişimi
haberiydi.
Peki kim
ya da kimler
Atatürk’ten ne istiyorlardı?
Dertleri neydi?
Bu sorunun cevabını
daha net anlayabilmek
için Milli Mücadele yıllarına
gidelim.
30 Ağustos 1918’de çok
önemli bir zat
Türkiye’ye getirilir. Bu
zat Enver Paşa’nın
da Mustafa Kemal
Paşa’nın da ta
Trablusgarp’tan tanıdıkları Şeyh
Ahmed Şerif Es Senusî’dir ( Kısaca
Şeyh Senusî diyeceğiz. )
Bir süre
Topkapı Sarayında, daha
sonra Bursa’da ikamet
eden Şeyh, 17 Temmuz 1920’de Konya’ya, 15
Kasım 1920’de Ankara’ya
geldi ve Mustafa Kemal’le
buluşup Milli Mücadeleye
destek vermeye başladı.
Yurdun çeşitli yerlerinde Milli
Mücadele lehine vaazlar
veriyordu. ( Özellikle Sivas mitingi
çok etkili olmuştu.)
İşte Şeyh Senusî’nin
Türkiye topraklarında ateşli
vaazlar verdiği o
günlerde Gaziantep’te bir
ilk mektebin din dersleri muallimi
Hafız Halil Efendi,
öğrencilere ve halka coşku
dolu bir konuşma
yaptı
Konuşmasına Şeyh Senusî
Hazretlerinden bir müjdeyi
nakledeceğini belirterek başlayan Halil
Efendi devamında Şeyhin
gördüğü bir rüyayı
anlattı.
Hikayeye göre Şeyh Senusî
rüyasında Hz. Peygamberi
görmüş ve elini
uzatarak onun elini
öpmek istemiştir ama
Peygamberimiz Şeyh’e sol
elini uzatmıştır. Buna
çok üzülen şeyh
sormuş: ‘’ Ya Resulallah, neden sağ
elinizi uzatmadınız? Bir
kusurum mu oldu?’’
Peygamberimiz cevap vermiş:
‘’Sağ elimi Mustafa Kemal
Paşa’ya uzatacağım ve zafer
onun olacak.’’
Bu rüya
ne kadar doğrudur
bilemeyiz ama Şeyh
Senusi’nin adı bile
vatandaşın galeyana gelmesine
yetmiştir.
{Bu arada araya
çok şaşıracağınız bir
notu sıkıştırayım: Türk
Milletini hurafelerden kurtarmayı
kendisi için en
önemli amaç ve
görev bilen Mustafa
Kemal Atatürk, kehanetlere,
rüyalara çok çok
inanırmış. Halide Edip
Adıvar bu konuda diyor
ki: ‘’Kehanete, bilhassa rüyaya çok inanırdı. Yazıhanesinin arkasında,
bilmem hangi bir hoca veya kâhin tarafından yazılmış, yeşil zemin üzerinde,
Arapça acayip yazılar vardı. Her sabah çevresindekilere o gece rüya görüp
görmediklerini sorardı. Kurnazlar da tabii onun başarısını belirten rüyalar
anlatırlardı” (H. Edip, Türk’ün Ateşle İmtihanı, s. 131). }
*****
15 Kasım 1920’de Şeyh
Senusi’ye çok öze,
oldukça ilginç ve
akıl almaz bir
görev verilir.
Evet, bu
yıllarda İngiliz sömürüsüne
karşı ayaklanan bazı Iraklı
Arap aşiretleri Türkiye’den
yardım isterler. Türkiye
de Elcezire Cephesi
adını verdiği bir
cephe kurar ve
başına Şeyh Senusi’yi
getirerek ona ‘’
Bölgeye git ve orada
Osmanlı Devletine bağlı ( Evet,
Osmanlı Devletine bağlı ) Irak
Hükümet-i İslamiyesini kur,
bu hükümetin başına
geçmek üzere Osmanlı Şehzadesi Burhaneddin
Efendi bölgeye gelene
kadar ona naiplik
yap ‘’ denir.
Şeyh Senüsi bölgeye gider,
çalışmalara başlar ama
bu görevde bir
başarı sağlanamaz. Bu
arada 1921 Ekim ve 1922 Yılı Ocak Ayında
Mustafa Kemal ile
iki kez görüşür Tarsus’ta
ama 1922 Yılı
başlarından itibaren bir
şeyler ters gitmektedir.
8 Nisan
1922’de Diyarbakır’daki memurların
kendisine karşı kaba
ve saygısız davranışlarını direkt
Mustafa Kemal’e şikayet
eden şeyh, memleketine ( Yani Libya’ya ) dönmek ister
ama Mustafa Kemal,
İtalya ile dalaşmak istemediğinden bu
teklifi reddettiği gibi
kendisine Adana’da bir
çiftlik evi tahsis
edileceğini ama şimdilik
Diyarbakır’da kalmasının daha
uygun olduğunu bildirir.
Ama dediğim gibi
bazı şeyler değişmeye
başlamıştır. Mesela 1 Kasım
1922’de Saltanat kaldırılmıştır ve
hemen ertesi gün Adana’ya
gelen Şeyh Senusî’ye
içten ve samimi
bir ‘’hoş geldin’’ diyen
bile olmamıştır. Oysa İstanbul’a ilk
gelişinde Cemal ve
Enver Paşalar, Ankara’ya
gelişinde bizzat Mustafa
Kemal Paşa tarafından
karşılanmıştı.
Ama her
şeye rağmen 15 Mart
1923’de Adana’da, 17
Mart 1923’de Tarsus’ta
ve 11 Eylül
1923’te Şeyh Senüsî ile
Mustafa Kemal arasında
görüşmeler olmuştur.
1 Kasım
1923’de Hariciye Vekâleti’ne
gönderilen bir yazıda, İtalyan sefiri Mösyö Malisa’nın Şeyh Ahmed Senusi’nin
Mersin’den Bingazi’ye gideceği yönünde istihbarat aldığı, “Şeyh Bingazi’ye
geçecek olursa bu sırada bir müddet kan döküleceği cihetle Senusi’ye Bingazi’ye
gitmemesi için nasîhat edilmesini rica ettiği”
ve Türkiye eğer
böyle davranırsa İtalya’nın
bundan son derece mutlu
olacağı belirtilmiştir.
1924 Yılında Şeyh
Senüsî’nin artık iyice
gözden düştüğü görülmektedir. Öyle
ki Mersin’de oturduğu
ev ile ilgili
olarak Yunan asıllı
biri ile davalık
olmuş, mahkeme ‘’Bu ev
benim ‘’ Diyen Yunan asıllı
kişiyi haklı bulmuştur. ( Evet, Rum
değil Yunan asıllı
ve mülk sahibi
…)
3 Mart
1924’de Halifeliğin kaldırılması
Şeh Senüsi için adeta
soğuk duş olmuş
ve bu tarihten sonra Türkiye’den
ayrılma isteği daha
da şiddetlenmiştir.
Uzun lafı kısalaştıracak olursak
Şeyh Senüsi 30
Eylül 1924 Tarihi
itibariyle bugünkü Türkiye
topraklarından ayrılmıştır.
5 Kasım
1924 Tarihli İngiliz
Gazetesi Northern Whig’in
haberine göre Şeyh Ahmed Senusi; Necid Sultanı İbn Suud ve diğer Arap
hükümdarlarıyla hilafetin geleceğini tartışmak amacıyla yola çıkmıştır. Aynı
haberde Şeyh Ahmed Senusi’nin Suriye’yi ziyaret ettiği bildirilmektedir.
Yine bir
İngiliz gazetesi olan Belfast News-Letter’ın 12 Kasım 1924
tarihli haberine göre de Şeyh Ahmed Senusi Filistin’e gitmiştir.
****
Bir ton
şey yazdım ama
bunların ana konusu
Mustafa Kemal’e suikast
olan bir yazıda
ne işi var
onu yazmadım değil
mi?
Onu da
izah edeyim.
7 Temmuz 1925
Tarihinde Urfa’da İbrahim Ethem
adında 22 Yaşlarında bir
delikanlı idam edilir.
Peki nedir bu
delikanlının suçu?
Hemen izah edeyim.
Bu delikanlının iki suçu
vardır: 1- Şapka Kanunu aleyhinde
vaazlar vermek 2- Şeyh
Senüsi Efendinin müridi
olup onun Şehzade Selim’e (
II. Abdülhamit’in oğlu )
gönderdiği bir mektubu
üzerinde taşımak..
İbrahim Ethem’i daha
önce bir yazımda
uzun uzun yazdığım
için oraya dönmüyorum.
Üzerinde durulması gereken
husus Şeyh Senusi’nin Osmanlı
hanedanıyla ilişkisidir.
Şeyh, saltanatın kaldırılmasını alkışladığı
halde hilafetin
kaldırılmasını kabullenememiş ve
kendisine yapılan muameleyi
de sindirememiş olduğundan
bir zamanlar can
yoldaşı olduğu Mustafa
Kemal ile ters
düşmüştür.
Peki burayı anladık.
Mustafa Kemal’e herhangi
bir suikast planı
içinde midir?
Şehzade Selim Efendi’ye
yazılan mektuptaki ‘’Sabredin, Allah sabredenlerle
birliktedir.’’Ayeti ne kadar
suikast planı ise
Şeyh Senüsî de
o kadar Mustafa
Kemal’e bir suikast planın
içindedir.
Peki tüm
bu yazdıklarımın Ali
Saip Ursavaş’la ilgisi
ne?
Bir zamanlar Urfa’nın
halaskârı , Mustafa Kemal
Paşa’nın soy ad
verdiği insan olarak
bağırlara basılan Ali
Saip Ursavaş’ın yolu
da Şeyh Senüsî
gibi Osmanlı hanedanı
ile kesişmiş ve
o da Şeyh
Senüsî gibi Atatürk’e
suikast teşebbüsü ile
suçlanmıştır.
Yahu iyi
de Şeyh Senusi
Efendinin kendince bir
sebebi varken Ali
Saip Ursavaş’ın nasıl
bir sebebi vardı
Atatürk’e suikastta bulunmak
için?
Soyadını Atatürk’ün verdiği,
yani birbirlerine bu
kadar yakın olan
iki insandan biri
diğerini niçin öldürmek
istesin kir?
Ben pek
çok araştırdım tüm
kaynaklarda, 1935 Tarihli
gazetelerde neredeyse her şey
anlatılmış ama Ali
Saip Ursavaş neden
böyle bir suikast
teşebbüsünün içinde yer
almış, işte bu sorunun
cevabı yok. Mesela
Atatürk’ü öldürmeyi başarsalardı
Ali Saip Bey’in
bundan çıkarı ne
olacaktı? Hiç. Zenginlik desen
zengindi, itibar desen
itibarlıydı. Millet vekiliydi
daha ne olsun?
Ancak?
Ancak Ali Saip Bey’i
ve diğer suikastı
hazırlayanları (!) ihbar edenin
İngiltere Büyükelçisi olduğunu
nazar-ı dikkate alırsak
işler bayağı bayağı
değişir.
Nasıl değişir?
Haydi onu da
gelecek son bölümde
anlatalım.
(
Bu Adamda Yok Yok-3. Bölüm- Şeyh Senusî Hazretlerinin Rüyası-ibrahim Ethem’in İdamı başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
5.09.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.