
TÂBAYİ-İ
SEMENBER
Dünyanın
astarıydın; arı-duru tatlı bir su gibi sunil, kibirsiz, kinsiz.. Güzelliğin
ehli, yine dün gece gümüşlenen ay senin suretini çatıların, göllerin, nar ve
avokado ağaçlarının üzerine seriyordu. Sühanperdaz sesinin gediklisi oldum diye
suskunluğundaki anlamları da yok sayamazdım ya. Sözsüzlüğünde gel bak ne saraylar
inşa ediyorum burada. Devasa pencerelerinde kuş evleri, göllerinde siyah
kuğular, avlusunda çoktan unutulmuş çocukluk anılarım güneşin’i selamlıyor. Kabukları
turuncuya dönmüş, kuruyup suyu çekilmiş, küçük elmaları benliğimde bulan
kelamlarını sahiplenmek yeni keyfim oluyor artık..
Yanaklarımda
buz kristalleri, ayaklarım ıslak öylece ufka bakıp dikildim olduğum yerde..
Güneyikler rüzgârın peşine düşmüştü bu eylül sabahında, yumuşacık
merkezlerinden ayrılmış sana doğru uçmaya başlamışlardı. O anda “Keşke bunları
not alsaydım!”diyebileceğim kadar benzersiz teşbihler, bir yerlere ustalıkla
gizlenip kalan dizeler dökülmeye başladı dilimden.. Fısıltının içinde var
olmaya çalışan düş kırıklıklarım, özgürlüğün tadına varıyor ve benim
vakurluğumu hiçe sayıyordu..
Fırat ve
Dicle gibi duraksızca akarken; birbirlerinin yollarına hasret kalan, yekdiğerin
tadını sadece hayal edebilen iki damla su olmak, birbirimize değil kollarımız
boyu bize misafir olan krallıklara hayat vermek.. Yatağında çağlayıp hasretle
akan bu nehirlerin ortasında kalan kutlu topraklarda 1’e 60 veren buğday
tarlalarının, çocuklarına rızık taşıyan kargaları ırmaklar arasında kara ay
taşı gibi parıldıyor..
Mutluluğu
rafa kaldırmış bir sürü insan var ama ben bugün onlardan biri değilim. Zamanın
çok dışında belki de 19. yy.da yaşamış Helen’in dünyayı parmaklarının ucunda
tuttuğu o yıllarda rastlaşıyorum seninle. Onun gibi görmeden, duymadan ve
konuşamadan sadece doğaya dokunarak ezber ediyorum seni. Öğrendiğim seni başka
hiç kimseyle paylaşmamak öyle sıra dışı ki, sana bunu anlatabilmeyi çok
isterdim. Helen’in eğitim ve öğretime başladığı o gün, eline “su” sözcüğünü
yazan öğretmeni Anne Sullivan gibi sen de benim avuçlarıma “yaren” kelimesini
yazdın..
Papatyaların
saçlarına sevda sürülünce, sokak lambaları şair olunca kalem hükmünü kaybedecek
ve iyi kalpli çocuklar dünyaya hükmedecek..
Mavi
Yıldlırım