Eylül Ayı

Eylül,
Bir mevsim değil artık
Bir hatıranın soluğu,
Bir gülüşün gölgesi,
Bir vedanın sesi.
Sararan yapraklar değil beni hüzne boğan,
Dökülen cümleler,
Yarım kalan mektuplar,
Bir zamanlar sevdiğim sesler.
Okul bahçesinde unutulmuş bir çanta gibi duruyorum,
İçinde eski kitaplar,
Birkaç kırık kalem,
Ve hâlâ silinmemiş bir çocukluk.
Eylül,
Sen geldikçe içimde bir şey eksiliyor,
Ama aynı anda bir şey tamamlanıyor.
Bir boşluk doluyor,
Bir doluluk susuyor.
Rüzgâr,
Sanki annemin sesi gibi:
“Üşüme, üstünü giy.”
Ama ben hep üşüyorum,
Çünkü Eylül,
Sıcaklığı değil,
Özlemi getiriyor.
Bir pencere kenarında oturuyorum,
Dışarıda yağmur değil,
Eski günler yağıyor.
Her damla bir anı,
Her anı bir iç çekiş.
Eylül,
Seninle büyüdüm,
Seninle sustum,
Seninle yazdım ilk şiirimi.
Bir defterin ilk sayfasına,
Tarih: 7 Eylül.
Başlık: “Beni Unutma.”
Seninle tanıştım kitaplarla,
Tuğcunun hikayesinin gözyaşlarıyla,
Kerime Nadir’in kalp çarpıntısıyla.
Sonra Dostoyevski geldi,
Bir suç gibi içime işledi.
Hugo geldi,
Bir sefalet gibi içimi sardı.
Ama sen hep oradaydın,
Sayfaların arasında,
Bir yaprak gibi kıvrılmış,
Bir sessizlik gibi saklanmış.
Eylül,
Seninle yaşlandım biraz,
Ama seninle genç kaldım.
Çünkü her Eylül,
Yeniden başlamak gibi.
Bir şiire dönmek gibi.
Bir kalbe dokunmak gibi.
Bir sokak lambası yanıyor erken,
Gün daha tam batmamışken.
Eylül, ışığı erken söndürüyor,
Çünkü hatıralar karanlıkta daha belirgin.
Bir eski radyodan yükselen Türk Sanat Müziği,
Annemin mutfakta çırptığı kek sesiyle karışıyor.
Ben pencere kenarında,
Bir romanın son cümlesine takılmışım.
Ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Eylül,
Seninle vedalaştım çocuklukla,
Ama gençliğe de tam sarılamadım.
Bir arada kalmışlık,
Bir geçiş hâli…
Senin ayın,
Tam da bu yüzden içimi en çok titreten.
Bir okul defterinin arkasına yazdığım ilk şiir,
Bir dergi kupürünün kenarına çizdiğim hayal,
Bir çizgi romanın kahramanına duyduğum hayranlık…
Hepsi seninle büyüdü.
Seninle sarardı,
Seninle solmadı ama sustu.
Eylül,
Bir mevsim değil,
Bir iç döküşsün.
Bir kalbin kendiyle konuşması,
Bir insanın kendini ilk kez duyması.
Seninle tanıştım yalnızlıkla,
Ama seninle barıştım da.
Çünkü senin sessizliğinde
Bir tür huzur var.
Bir tür kabulleniş.
Bir tür yeniden doğuş.
Ve şimdi,
Her Eylül geldiğinde,
Bir kitap açarım yeniden.
Bir yaprak düşer,
Bir cümle başlar,
Bir iç çekiş yükselir.
Çünkü bilirim:
Eylül,
Her yıl yeniden gelir,
Ama her gelişinde
Beni biraz daha hüzünlü yapar.
Mehmet Aluç