​“Abi bitti!”
​Ayakkabı boyacısı çocuğun sesi, beni yıllar süren bir rüyadan uyandırdı. O kadar dalmışım ki, ne caminin önündeki kalabalığı ne de yağmurun hızlandığını fark etmiştim. Başımı kaldırdım, karşımda on, belki on iki yaşlarında, kirli yüzü ve koca gözleriyle bana bakan bir çocuk duruyordu.
​Gözlerinde tanıdık bir ışık vardı; çekingen ve korkulu. Tıpkı rahmetli dedemin bana anlattığı, o ayakkabı boya sandığının başında duran genç kendisi gibi. Dedem de küçüklüğünde, belki de bu çocuktan daha zor şartlarda mücadele etmişti.
​Elim cüzdanıma gitti. Çocuğa ne kadar vereceğimi düşündüm. Ne kadar verseniz az gelir böyle bir mesleğe. Çünkü bu meslek sadece ayakkabı boyamaktan ibaret değildir. Bu meslek, umutsuzluğa karşı bir duruştur. Bu meslek, onurla ekmek kazanmanın hikayesidir.
​Avucuma bir miktar para sıkıştırdım. "Al delikanlı, bu da benden," dedim. Çocuk şaşkınlıkla paraya baktı, sonra başını kaldırdı. "Abi, bu çok fazla," dedi. "Sen hak ettin. Helal olsun," diye gülümsedim. "Unutma, bu sandık, ayakkabı boyacılığı sadece para kazanmak için değil, aynı zamanda onur, sevgi ve fedakarlık için de yapılır," diye fısıldadım.
​Çocuk başını salladı. O an, geçmişin ve geleceğin, yoksulluğun ve umudun, dedemin ve benim, karşılıksız sevginin ve sadakatin birleştiğini hissettim. İşte o an, anladım ki, hayatımdaki en büyük servet, ne tıp fakültesinden diplomam, ne de genel cerrah olarak kazandığım itibar değildi. En büyük servet, ailemin ve dedemin bana öğrettiği karşılıksız sevgi ve merhamet duygusuydu. Ve şimdi, bu ayakkabı boyacısı çocukla paylaştığım bir an, bu gerçeği bana bir kez daha hatırlatmıştı.
​“Abi, bir de şu parayı biriktiriyorum. Babam kanser oldu. Ameliyatı için para topluyorum,” dedi. Gözleri doldu, ben de bir an için şaşırdım. Boğazım düğümlendi. Ben de bir doktorum. Benim de babam kanserden değil, kalp krizinden vefat etmişti. Belki de bu çocukla aramda bir bağ vardı.
​Çocuğun elini tuttum ve gözlerinin içine baktım. "Ben bir cerrahım. Hangi hastanede? Gel benimle, o paraları ben öderim," dedim. Çocuk şaşkınlıkla bana baktı. "Gerçekten mi abi?" diye sordu. "Gerçekten. Söz veriyorum. Hadi gel, seninle tanışalım," dedim.
​Çocuğu alıp hastaneye gittik. Babasını bulduk ve onu ameliyat ettim. Ameliyattan sonra, çocuğun babası iyileşti. Her gün ziyaretime gelip teşekkür ediyordu. "Oğlum, bana yeniden hayat verdin," diyordu.
​O günden sonra, o çocukla dost olduk. Her gün bana yardım etmeye geldi. Birlikte hasta ziyaretleri yaptık, birlikte çocuklarla ilgilendik. Birlikte, insanların hayatlarına dokunduk.
​Hayatımın anlamı değişmişti. Artık sadece para kazanmak için değil, insanların hayatlarına dokunmak için çalışıyordum. Ve biliyordum ki, bu meslek, bu fedakarlık, bu merhamet, bana rahmetli dedemden kalan en büyük mirastı.
Kamil Erbil

( Abi Bitti. başlıklı yazı kamil-erbil tarafından 7.09.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu