Adını Unutan Kadın-14

...

Vedia, odaya sızan akşam ışığında yorgun gözlerini açtı. 

Kararını vermekte zorlanıyordu. 

Yalnızlık acı veriyordu—ama bu acı, bağırmayan, yardım istemeyen, sadece içten içe çürüyen bir yaraydı. Kalbinin odaları soğuk bir ev gibi boştu. Kelimeler bile konuşacak kimse bulamadığında susuyordu. 

Zaman sessizlikte daha ağır akıyordu. 

Onu gören yoktu. Ne hastane koridorlarında karşılaştığı yorgun bakışlı insanlar, ne telefonun öte ucunda azalan sesler, ne de aynadaki kendi yüzü… 

Kimse onun acısını görmüyor, kimse onun neyi kaybettiğini bilmiyordu. 

Daha da beteri, kimse hatırlamıyordu. Çünkü yalnızlık bazen bir odada tek başına kalmak değildi; bazen en kalabalık yerde bile bir tek senin geçmişinin susturulmasıydı. 

Vedia’nın yaşadıkları anlatılmadığı için değil, artık kimse tarafından sorulmadığı için sessizleşmişti. Sesi duyulmaz, hatırası görünmez olmuştu. Acısını bilen bir çift göz, onu anlayan bir yürek kalmamıştı etrafında. Viraneye dönen yüreğindeki feryat arşa kadar uzanıyordu. 

Zaman, tanıklarını alıp götürmüş, acının ağırlığını onun omuzlarına bırakmıştı, sessizce. Gözlerinde yaş kurusa da içindeki boşluk kurumuyordu.

Vedia bazen kendi kendine konuşurken, kelimeleri boşluğa fırlatılmış taşlar gibi yankılanıyordu. Ne bir karşılık ne bir hafıza… Sadece sessiz duvarlar ve camın ardından akan yabancı şehir manzarası. Hatırlayan olmadığında, insan kendini unutmaya başlardı ya—Vedia da bazen gerçekten var olup olmadığını sorguluyordu.

Oysa ne çok şey yaşamıştı. Ama acı, paylaşılmadığında sadece içe çöken bir tortuya dönüşüyordu. 

İşte bu yüzden, Vedia'nın yalnızlığı bir kadının değil, unutulmuş bir hayatın yalnızlığıydı. Derin, sessiz ve tanıksız.

Polonya’nın soğuk ve yabancı koridorlarından uzak, kendi topraklarında, Türkiye’de tedavisine devam etmek istiyordu. Türkiye’de, özellikle dul ve kimsesiz kadınlara yönelik sağlık destekleri, sosyal yardımlar ve kapsamlı tedavi olanakları onu umutlandırıyordu.

“Yalnızlık ve çaresizlik burada ağır basarken, orada köklerimden güç alabilirim,” diye düşündü. Ama bu karar, beraberinde birçok zorluğu da getirecekti. 

Yabancı bir ülkede, hasta ve güçsüz düşmüş bedeniyle başlayacağı yolculuk; dönüşün umutla karışık sancısıydı. Bir yandan da biliyordu ki, gerçek mücadele şimdi başlıyordu. Hem bedenini iyileştirmek hem de uzun süredir unuttuğu kimliğini yeniden keşfetmek zorundaydı.

“Yol beni nereye götürürse götürsün, rengimi ve ışığımı kaybetmediğim sürece, en kurak çölde bile çiçek açabilirim,” diyordu kendi kendine.

Vedia’nın gözlerinde hafif bir ateş parladı. Bu ateş, geçmişin karanlığını yakacak, onu yeniden aydınlığa çıkaracak bir umut ışığı gibiydi.

Vedia, Polonya’dan ayrılma kararını verdikten sonra, yorgun ama kararlı adımlarla Türkiye’ye dönüş hazırlıklarına başladı. 

Bu kararı vermek hiç de öyle kolay olmadı. 

Polonya’nın soğuk akşamlarından birinde telefonunu titreyen elleriyle aldı. 

Almanya, Hannover’de yaşayan babasının sesi hattın diğer ucundan biraz uzak, biraz yorgun ama yine de tanıdıktı.

“Baba, hayırlı akşamlar,” dedi.

...

Ga-310725

..

Devamı var.

...


( Adını Unutan Kadın-14 başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 3.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu