ANKARA

 

11. yüzyıldan itibaren Anadolu Selçukluların, 14. yüzyıldan sonra da Osmanlıların hâkimiyetinde kalan Ankara şehri, Anadolu’nun kadim şehirlerinden birisidir. Selçuklular devrinde Uc merkezi olması sebebiyle şehirleşmenin az olduğu Ankara Osmanlı hakimiyetine girdiği 1354 tarihinden itibaren şehirleşme dönemine girmiş ve büyük bir gelişme göstermiş Cumhuriyet idaresinde ise yeni Başkent olarak tarihindeki yüksek idari statüye kavuşmuştur. Bu tarihi süreçte doğal afet vb. pek çok yıkıma da maruz kalan “Ankara ile ilgili neden yeterince çalışma yoktur?” sorusuna ise İlber Ortaylı’nın şu satırlarından çıkarılabilen cevap kayda değerdir.

“XIX. yy. Ankara’sı bizim tarih yazıcılığımızda, öncelikle okul tarihlerinde fakir, tozlu küçük bir Anadolu yerleşmesi olarak anlatılır. Bu dünyaya kapalı, çorak tabiatın or­tasındaki sıtmalı şehir, başkent olduktan sonra uygar bir merkez olmuştur. Betimlemenin genelde doğru olduğunu inkâr edemeyiz, ama bu doğrunun etrafındaki abartmalar, bir yerde gerçek manzarayı gölgeleyen yanlışları davet etmektedir. Kısacası, Ankara tarihi, Ankara’nın yakın geçmişi iyi bilinmemektedir. Genel ve yanlış kanıyı değiştirecek araştır­ma ve tezler; seminer raporları vardır. Ama kimse tozlu ve fakir küçük kasabanın geçmi­şindeki ilginç yapılanma ve renklerle ilgilenme gereği duymadığından, Ankara’nın gerçek tarihi üzerindeki bilgi ve tetkikler de günışığına çıkmamaktadır.”

Tarihi geçmişi boyunca pek çok önemli olaya sahne olan Ankara Ayşe Ersay Yüksel’in belirttiğine göre cami ve mescitlerin yapı öğeleri, klasik Osmanlı camilerindeki anıtsal görünüşe ve mimari değerlere sahip olamamıştır. 

Bu çalışmanın amacı vakıf eserlerin mimari özellikleri değildir. Amacımız vakıfların cömertliğini bir nebze de olsa belirtmektir. Tüm İslam coğrafyasındaki binlerce cami tamamen cömert vakıf ve vakıfeler tarafından veya dernek gibi vakıf insanların bir araya geldiği müesseseler tarafından inşa edilmiş, hizmetlerinin devamı içinde yüzlerce binlerce ilave vakıflar kurulmuştur.

Ayşe Ersay Yüksel’in  gerek Ankara üslubu gerekse farklı üsluplarda yapıldıklarını tespit ettiği Ankara mescit ve camilerinin isimleri şu şekildedir: Alaaeddin camii, Geneği Mescidi (14.yy. sonu ya da 15.yy. başı), Ahi Yakup Mescidi (M. 1392), Hacı İvaz (Helvai) Mescidi (M.1423), Hacı Musa Cami (M.1460) , Hacettepe Cami (14. Ya da 15.yy.), Balaban Mescidi (14. ya da 15.yy.), Gecik Mescidi (M.1443), Hacı Doğan Mescidi (14. Ya da 15.yy.) (Hacı Seyyid Mescidi (14. ya da 15.yy.) , Şeyh İzzeddin Cami (14. ya da 15.yy.  İki Şerefeli (Resul Efendi) Cami(14 ya da 15.yy.), Balaban Mescidi (14. ya da 15.yy.), Ayaş Ulu Cami (14. yy. sonu 15. yy. başı), Sincan İlyakut Köyü Cami(14. ya da 15. yy.), Hacı Bayram Cami (15. yy. başı), Yeşil Ahi Cami (15.yy.?) Direkli Cami (15.yy.), Beypazarı Akşemseddin Cami (15.yy), Abdülkadir İsfehani (Tabakhane) Mescidi (M.1570?), Ayaş Bünyamin Cami (16. yy.), Zincirli Cami (M.1685), Leblebicioğlu Cami (M. 1713), Ramazan Şemseddin (17.yy.), Sarıkadı (Mimarzade) Mescidi (M.1759), Ağaç Ayak Cami (17.yy. sonu ya da 18. yy. başı),(Hacı İlyas Cami (17.yy. sonu ya da 18. yy. başı), İbadullah Cami(17.yy. sonu ya da 18. yy. başı), Nallıhan Nasuh Paşa Cami (18.yy.), Şereflikoçhisar Kadıncık Köyü Cami (18.yy.), Beypazarı Uruş Bucağı Cami (M. 1871), Beypazarı Yeni Cami (M.1897), Beypazarı Kazgancı Mescidi (19. yy. sonu), Taceddin Cami (19. yy. sonu 20. yy. başı), Beypazarı Üreğil Köyü Cami (20. yy.ilk yarısı), Kalecik Yalım Köyü Cami ), Molla Büyük Mescidi (14.yy. sonu ya da 15.yy. başı), Örtmeli (Hoca Hundi) Mescidi (15.yy.başı), Hacı (Ahi) Arap Cami (14. ya da 15.yy.), Rüstem Nail (Dındın)Mescidi (14. ya da 15.yy.), Ahi Tura Mescidi (14. ya da 15.yy.), Gecik Mescidi (M.1443), Boyacı Ali Mescidi (14. Ya da 15.yy.), Mukaddem (Yeni) Cami (M.1450–1451), Ayaş Killik (Karakaya) Cami (M. 1560), Ayaş Aktaş Mescidi (16. ya da 17. yy.), Kağnı Pazarı Cami (17.yy. sonu ya da 18. yy. başı), Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami (18.yy.ilk yarısı), Telli Hacı Halil Mescidi ( M.1765), Beypazarı Cevizlerkaşı So kağı Mescidi (M.1876), Beypazarı Baloğlu Cami (M.1883), Beypazarı Tabakhane Cami (M.1896), Beypazarı Eski Derbedçik (Acı) Cami (19.yy.) Karacabey Cami(1428) ve Cenabı Ahmet Paşa Cami (1565)’leridir. Kurşunlu(16. yy.) ve Hallaç Mahmud(1545) mescitleri Tarih ve Gelecek Dergisi NİSAN 2016 ANKARA CAMİ VE MESCİTLERİNDE “ANKARA ÜSLUBU” Ayşe Ersay YÜKSEL

Atatürk 1923 yılında Meclis açış konuşmasında Vakıflar Genel Müdürlüğünün faaliyetlerinde bahseder. “ Efendiler, geçen sene zarfında Evkaf Vekaleti; dini ve hayri yapılarn tamir ve inşaatında oldukça mühim bir faaliyet göstermiştir. Yapılan tamirler yurdun çeşitli yerlerinde olmak üzere toplam 126 cami ve mescit ile 31 medrese ve mektep, 22 su yolu ve çeşme, 175 akar ve 26 hamama ulaşmıştır. (1 Mart 1339(1923) TBMM’nin dördüncü toplantı yılı açılış konuşması)

Vakıflar tarihte olduğu gibi yeni kurulan Cumhuriyet idaresinde de üzerine düşeni yapmaktan geri kalmadı. Yeni devletin kurulmasıyla Başkent yapılan Ankara vakıflar sayesinde şekillendi. Türkiye Cumhuriyeti Devleti başkentinin ilk bina ihtiyaçları vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yaptırıldı.

Vakıflar Genel Müdürlüğünün cumhuriyetin ilk yıllarındaki adıyla Evkaf Umum Müdürlüğünün Ankara da yaptırdığı eserler;  eski konaklar söz konusu elçiliklere tahsis edilerek öncelikle yabancıların kalacağı mekanlar için hazırlık çalışmaları yapıldı. Vakıflar Genel Müdürlüğü sosyal ve hayri hizmetler dalında görevlendirilince müdürlük II. Vakıf Han’ı yaptırdı. Kızılbey Külliyesi arsası- bugünkü Küçük Tiyatro o devrin 1929'daki sinema ihtiyacı, milletvekillerinin kalacağı pansiyon, 1935'de Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yurdu hizmetlerini ifâ etmiştir. Ankara Palas inşa ettirildi.(yabancı misyonun kalacağı otel, Milletvekillerinin ihtiyacının karşılanması sağlandı. Kızılbey Camii yerine Ziraat bankası binası neoklâsik üslupta yapıldı. Eski Namazgâh yerine Etnografya Müzesi ve Devlet Resim-Heykel Müzesi inşa edildi. Numune Hastahanesinin Numune Pavyonu Vakıflar adına inşa edilerek hem vakfiyelerdeki sağlık hizmetlerinin yerine getirilmesine çalışılmış hem de Ankaralılara bütün sağlık hizmetini sunarak hastane ihtiyacını gidermiştir. Yüksel Caddesinde ilkokul, Etimesgut'ta yatılı bölge okulu,  Etimesgut'a hamam. Tahta Kale hamamı yerine IV. Vakıf işhanı, Anafartalar Caddesine işyerleri, Bugün Ulus Oteli Anafartalar Polis Karakolu, Cebeci Stadı karşısına memur lojmanları,  Önce Etibank, 1954’te Vakıflar Bankası Genel Müdürlüğü, 1992 'den beri de zaman zaman Vakıflar Genel Müdürlüğü Kültür ve Tescil Dairesi olarak kullanılan bina Yenişehir'de yaptırılıp Mimar Kemâlettin İlkokul olarak kullanılmak üzere verilen bina 100.295.00

İller bankası yanında Hukuk Mektebi Olarak yaptırılan bina bedeli 140.384.65 Etimesgutta Yatılı Bölge Okulu ve Müstemilatı maliyeti 327.900.00 Ankara Palas, Belvü Palas III, IV. V. Vakıf Apartmanları maliyeti 2.435.486.60

Muhtelif kurum ve kuruluşlara Cumhuriyet'in ilk 10 yılında yani 1924-1932 yılları arasında Vakıfların bütçesinin elverdiği ölçüde yapılan yardımın günümüz ortalama rayici ile 4.364.996,12 x 570=2.488.047.720 TL.'na mal olduğu ortaya çıkmaktadır.

Cumhuriyet Devrinde Evkâf Umum Müdürlüğü Tarafından Muhtelif Müesseselere İlmi ve Hayri Hizmet Tertibinden Yapılan Yardımların tamamı 2013 rayiciyle bir altın 550 Tl kabul edilirse: 1.976.886 x 550=1.087.287.300 TL. civarındadır.

Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde kültür varığı statüsündeki tüm tarihi yapıların bakım, işletme ve retorasyonları Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. VGM’nin 2022 yılında ilk sayısını yayınladığı Vakıf dergisindeki bilgilere göre Ankara’da 108 Cami/Mescid 23 Türbe/ Kümbet 6 Han 6 Türk hamamı 18 diğer olmak üzere 161 vakıf eseri bulunmaktadır. Bu eserlerden turizm ve destinasyon açısından öne çıkan bazılarının isimlerini şu şekilde listeleyebiliriz:

Hacı Bayram Camii ve Türbesi

Ahi Serafettin (Aslanhane) Camii ve Türbesi

Sultan Alaaddin Camii

Ahi Elvan Camii

Ahi Yakup Camii

Cenabı Ahmet Pasa Camii

Hacı Arap Camii

Karacabey Camii

Kursunlu Camii

Saraç Sinan Mescidi

Tacettin Sultan Camii ve Türbesi

Zincirli Camii

Bünyamin Camii

Seyh Muhittin Camii ve Türbesi

Haymana Hüsameddin Ankaravi Camii ve Türbesi

Nasuhpasa Camii

Çengel Han

Çukurhan

Suluhan

Beypazarı Suluhan

Nasuh Pasa Hanı

Taptuk Emre Türbesi

Beypazarı Pasa Hamamı

Karacabey Hamamı

Eynebey Hamamı

Sengül Hamamı

Beypazarı Tas Mektep

Mehmet Akif Ersoy Müze Evi

Ankara Vakıf Eserleri Müzesi

Yavuz İşçen hazırladığı Ankara hanları isimli çalışmasında (1992-2013) belirttiğine göre Ankara’da 1827 yılında 20 olan han sayısı 1902 yılında 33’e ulaşmıştı. Ancak İşçen kaynaklardan derlediği bilgilere göre Osmanlı döneminde Ankara’da toplam 55 han yapılmış ancak bunlardan 12 tanesi günümüze ulaşmıştır Bunlar: Bala Hanı, Çengel Han, Çukur Han, Kıbrıs Hanı, Kurşunlu Han, Pilavoğlu Hanı, Rençber Hanı, Safran Hanı, Sulu Han (Ankaravi Mehmed Emin Efendi) ve Beypazarı Suluhan, Yeni Han (Kıbrıs Hanı Doğusu) Yeni Saray Hanı, Yıldız Hanı. Nallıhan Nasuh Paşa Hanı (Kocahan)(iki çalışmadaki liste birleştirildi. Vakıf dergisinde de 10 han ismi listelenmektedir.

  

Hasan Paşa /Şeyhülislam Ankaravi Mehmed Efendi

       Suluhan, aslında Hasan Paşa'nın Akşehir'deki camisine gelir getirici bir vakfı olup 1508 Ekim tarihlidir. XVII. Yüzyılda vakıf gelirlerini kaybedip, tamirine para yetiremez duruma düştüğünde Ankaravi Şeyhülislâm Mehmed Emin Efendi Sulu Han'ı satın alır ve büyük Han kısmının güneyine küçük bir han daha ilâve eder, Şengül Hamamını da buraya gelir getirmek üzere vakfeder. Ayrıca Zincirli Camii, yanına Zincirli Medresesi'ni inşa ettirerek Ankara'nın ilmi ve ticari hayatının devamını sağlamak ister. Oğlu'da burada ikâmet etmektedir. Vefatından önce yaptığı vakfiyesinde Ankâravi Mehmed Emin Efendi, Dersaadet olarak adlandırılan İstanbul'da da kaliteli bir medrese yaptırılarak ilmin hizmetine verilmesini sağlığında talep eder. İstanbul'da bugünkü Büyükşehir'in hemen güney-doğusunda komşu olarak Medreseyi vefatından sonra oğulları inşa ettirir.
        Sultan II. Bayezıd döneminin ünlü paşalarından olan Hasan Paşa Konya Beylerbeyi olup, 1503-4'de Anadolu Beylerbeyi, 1505 de Rumeli Beylerbeyi olmuş, bir ara azledilmiş ise de geri dönmüş, Çaldıran Meydan Muharebesinde şehit olmuştur. Doğum yeri hakkında bilgimiz olmayan Hasan Paşa'nın babasının adının Abdülhay olarak belirtilmesinden mühtedi olduğu, kurduğu vakfın mütevelliğinini azatlı kölesine verdiğinden de evladının olmadığı, gayretli, hırslı, hamiyetli, edip, mantıklı bir kişi olduğu Sicil-i Osmaniye'den edindiğimiz bilgilere göre anlaşılmaktadır.
       Hasan Paşa; Akşehir'de yaptırmış olduğu cami ve imâretinin ilelebet devamı için 1508 Ekim ayı başında bir vakıf yapmış, vakfın idamesi için gelir getirici mülkleri gerek satın alarak, gerekse yaptırarak, kamunun yararına bırakmıştır. Bunlardan biri de Ankara'da Ulus semtinde, kale eteklerinde, Hal karşısında, Sobacılar Çarşısındaki bulunan İbadullah Camii yanında bugün Sulu Han adıyla anılan 63 odalı hanı yaptırmıştır. Daha sonra vakfa Ocak 1512 tarihinde zeyl vakfiye düzenlemiştir.
      Vakfiyenin 5. yaprağında Sultan II. Bayazıd'ın tuğrası çekilmiştir. Vakfiyede Akşehir'de bulunan vâkıf tarafından yaptırılan Cami ve imâretin masraflarını karşılamak üzere Ankara'da Tahtakale civarında 63 odalı Han, Belkıs Minaresi denmekle meşhur kaya yakınında kadın ve erkeklere nöbetleşe tahsis edilen hamam Hasan Paşa tarafından yaptırılmış, yanında Keçeciler Hamamıyla, Karyağdı Suyu üzerinde Uzunoluklu denilen değirmen vakfedilmiş ve o tarihlerde yıllık 15.000 kuruş gelir getirmiştir. Hasan Paşa ayrıca Sofya'da Ömercik Mahallesinde 17 odalı, 7 mahzenli 3 dükkânlı Kapan Hanı, Kırım-Kefe'de Çarşı yakınında yaptırdığı birbirine bitişik iki hamamla, hamamın önündeki beş dükkân, yine Kefe'de 44 odalı 10 dükkânlı Han, Manisa ili Adala, Alacık, Çukuroğlu Köylerinin tamamı, Ketsel Köyünün yarısı, Antalya Köylerinde bulunan Karabürklü, Sofu ve Sincanlı Çiftliklerinin tamamı, İzmir'in Çapar Köyünün vakfedildiği anlaşılmaktadır.

     Vakfiye şartlarına göre: 10 Devirhan, Ser Mahfil'e günde üç, diğerlerine günde iki dirhem (Cuma ve bayram günlerinden ayrı olarak her gün camide bir cüz Kur'an okunma şartıyla),

     Dört hafız, haftanın dört günü camide Kur'an'dan bir cüz okuyacak ve sevabını Sultan II. Bayezıd'a bağışlayacaklardır. Cuma günleri namazdan önce ve sonra mahfilde methiye okuyana bir dirhem yevmiye verilecektir.

     Birer dirhem gündelikli iki salih adam günde 1.000 defa kelime-i tevhid, ikincisi de Peygamberimizin al ve ashabına selât ve selâm getirecektir. Dört dirhem gündelikli öğretmen, fakir ve yetim çocuklara Kur'an öğretecek, terbiye edecek, Yetim çocuklar ile fakirlere elbise almaları için her yıl 500 dirhem harcanacak, Mütevelli her sene bir mübârek günde Akşehirli yoksullara 500 dirhem dağıtacak, İmarete gelen yolcu ve misafirleri güler yüzle karşılayan, onları üç gün misafir edip güler yüzle yolcu eden, mutfağı her zaman denetleyen, ekmekleri yemekleri gözden geçiren, yemek dağıtımına nezaret eden imaret şeyhine günde yedi dirhem verilecek,

     Hasan Paşa’nın vakfiye şartlarından bir diğeri, Ramazandan başka diğer günler için fukaraya tahsis edilen etin ikiye ayrılması, ve yarısının kuşlukta verilecek pirinç çorbasına konulması, yarısının her birisi 90'ar dirhem olmak üzere parçalara ayrılarak pişirilmesi, her bir parçanın bir çanağa konularak üstüne kamhiyye denilen yemek konduktan sonra iki ekmekle (Ekmekler 100 dirhem ağırlığında olacak) beraber fakirlere verilmesidir. İmârete devam eden herkese çorba ve yemeklerden muayyen günlerdeki tatlılar ve ekşilerin dışında, 45 dirhem et ve yarım okka ekmek verilmesidir.

     Cuma, Ragâip, Ber'at geceleriyle, bayram günleri tane denilen biberli, zerde denilen safranlı pirinç, Ramazan gecelerinde tane ve ekşi denilen çorba ve kamhiyye pişirilmesi ve dağıtılması şarttır. Hasan Paşa, yemek zamanı imârethanede bulunan ulemâ için ayrı bir yemek salonu ayırtmıştır. Bakır kaplarla servis yapılır. İmârethanenin yemeklerinin dışarıya çıkarılmaması ve ve nöbetçi aşçı yamağından başka hiçbir imaret memuruna da yemek verilmesi de vakfiye şartıdır.  

     Vakfiye şartlarına göre; her sene vakıf mütevellisi, nazır ve kâtibi Divan-ı Sultaniye'ye gelerek, vakfın gelir-giderlerini göstererek hesap vermeye mecburdur, Yolsuzlukları görülürse derhal azledililecektir. HASAN PAŞA'NIN VAKFI Sadi BAYRAM Ankara 2012 Sadi Bayram.com Web Sitesi ,03.12.2013

     Ankara'daki konumuz olan Han kullanım dolayısıyla zamanla harap olmuş, 1618-1687 tarihleri arasında yaşamış olup, Şeyhülislâmlık Makamına kadar gelebilmiş, Ankaralı ünlü bir şahsiyet olan Ankaravi Mehmed Emin Efendi tarafından arsası çift icar usulü kiralanmış, kullanım hakkı olarak bir nev'i satın alınarak onarılmış, yanına ikinci küçük han eklenerek birleştirilmiş ve kahve ve iplik ticaretine tahsis edilmiştir. Mehmed Emin Efendi tarafından Hanın avlusuna bir köşk mescit de yaptırılmıştır. Zamanla hanın ismi Sulu Han'a çevrilmiştir. Bugünkü Zincirli Cami yerinde bir cami, bir Sıbyan Mektebi ve 10 odalı bir Dar'ül-kurralı Medresesi Şeyhülislâm Mehmed Emin Efendi tarafından inşa ettirilerek vakfedilmiştir. Ayrıca vâkıf tarafından bugünkü İstanbul Büyükşehir Belediye Sarayının tam arkasında Ankaravi Mehmed Efendi Medresesi günümüzde ayakta olup, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından takribi 20 yıldan beri Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı tarafından kullanılmaktadır.

     Osmanlı İmparatorluğu'nun 44. Şeyhülislâmı olan Mehmed Emin Efendi; 24 Mayıs 1686 tarihinde İstanbul'da, İstanbul Kadısı Abdülhay oğlu İbrahim Efendi huzurunda Rumeli Kazaskeri Mehmed tarafından tasdik edilen bir vakıf daha kurmuştu.
     Şeyhülislâm Ankaralı Mehmed Emin Efendi 24.05.1686 Cuma günü yaptığı vakıfta:
1.Ankara'da şimdiki Ulus semti, Vilâyet Meydanında, Hacıbayram Külliyesi yakınında, bugün Zincirli Camii adıyla anılan yerde cami,

2. Cami yanında bir dershane ve 10 odalı bir medrese,

3.Medrese yanında bir Sıbyan Mektebi (ana okulu ve ilk okul),

4.Medrese yanında yine bir Dar'ül-Kurra (Kur'an okunulan ve öğrenilen kubbeli büyücek tek

mekânlı bina) yaptırmıştır.

5. Suyu Elmadağ'dan getirilen Ankara'nın muhtelif yerlerinde 25 çeşme.

6. Ankara'da Uzun Çarşı yanında Han-ı Kebir ( Sulu Han'ın büyük kısmı ) içinde yeni mescid-i şerif      

    ( Köşk Mescid ), yanında çeşme, şadırvan.

7. İstanbul Saraçhane bugünkü Büyükşehir Belediye Sarayı'nın tam arkasında yine bir medrese yaptırarak eğitim ve öğretime verdiği önemi göstermiş olup, bugün o medresede Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı faaliyetlerini sürdürmekte, Bulgaristan-Sofya, Azerbaycan- Bakü, Kazakistan ve Kırgızistan da Üniversiteleri bulunmaktadır.

Sadi Bayram tarafından "Başkent'in 90 Yılı münasebetiyle Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde 7-8 Ekim 2013'de yapılan Sempozyumda bildiriden özetlenmiştir.  http:// www. sadibayram.com


( Ankara başlıklı yazı Mustafa ESER tarafından 11/3/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu