BİZİM İBO - SOLFEJ - ZARAFET
H. Çiğdem Deniz
3 Kasım 2025
Az önce annemle babamı evlerine bıraktım. Beraber geçen günün ardında yine derinlerde bir sarsıntı vardı; adını koyamadığım bir artçı duygu belki. Şimdi Fırıntaş’ta Cemile’yi beklerken birkaç satır karalıyorum. Koro çalışması sonrası kalemimin beni nereye götüreceğini ben bile bilmiyorum. Önce biraz sohbet, sonra müziğin sıcak kanatları altında bir akşam…
Bizim İbo, koro çalışmasından önce nasıl olduysa yavaşça sokulup sohbete dâhil olmak istedi. Hâl hatır sordum, biraz da endişemi dile getirdim: “İyi misin? Seni sahne aldığın mekân olan Cezveden de gördüğüm gün pek bir düşünceliydin.”
“İyiyim,” dedi, “ama hayat…”
Müzisyen olmanın biraz da hassas ve duygusal olmak demek olduğunu iç çekerek ekledi. Belki de fazla zorlamak ters tepebilir, diye düşündüm içimden. “Bırak, içini dökmek istediğinde konuşsun,” dedim kendi kendime.
Sonra bir kenara bıraktık dertleri; birlikte güldük, eğlendik, korodaki dostlarla vakit geçirdik.
Ders saati geldiğinde kendi yerimde değildim; başka bir sandalyede oturuyordum. Amacım, gözlem yaparken günceme yeni karakterler eklemek ve onları daha yakından tanımaktı.
Esra başörtüsünü nazikçe düzeltti, ardından çekingen bir gülümsemeyle, “Gitme, ben diğer sandalyeye geçeyim,” dedi. Koronun boy sırası ve ses uyumu tam oturmuştu; her şey bir ahenk içinde akıyordu.
İçimden düşündüm: Özel bir izin mi alsan?
Gülümsedim, “Olur, belki,” dedim kendi kendime.
Atik hocam kesin bugün yazımı okur ya da okuyanlardan haber alır.
“Perşembe günkü çalışmaya kadar düşünür, illa ki bir cevap gelir,” diye geçirdim içimden, kıkırdayarak tekrar Gülay’ın yanına oturdum.
Bu arada koromuz, eserleri solfej yaparak daha iyi kavrıyor. Solfej, notaların isimlerini ve sürelerini yüksek sesle söyleyerek ya da düşünerek okuma yöntemi; hem doğru ritim hem de doğru tonlama için müzisyenlerin en güvenilir yol arkadaşı. Bu sayede hem kulakları hem de hafızaları eğitimli hâle geliyor, ses uyumu ve ahenk pekişiyor.
Atik Hoca’nın saçlarının üst kısmı seyrek, gözleri kısık; her zaman özenle giyinen bir beyefendi. Bazen dudakları ince bir çizgiye dönüşüyor, sanki söylemediği bir sözü içinde tutuyormuş gibi.
İlk önce öğreteceği şarkıyı kendisi okuyor, sonra bize sıra geliyor.
Ve şu anda, o şarkıyı söylerken onu bir yazar dikkatiyle, bir kalp inceliğiyle izliyorum.
> Ayrıldı gönül şimdi yine bir tek eşinden,
Bulmakta tesellî batan akşam güneşinden.
Alnımdaki hattı yaşım mâtemi sanma,
Her çizgi açıldı acı hicrân ateşinden.
Canım ye le lel ye le lel lel lel,
Mirim ye le lel lel lel...
Zeki Duygulu’nun bu nihavend şarkısı, ayrılığın en zarif hâliyle dokunuyor kulağa. Her kelimede bir vedanın izi, her notada bir kabullenişin yumuşak soluğu var.
Atik Hoca kelimeleri ölçülü, sesi dingin. Alnındaki çizgiler bile şarkının temposuna eşlik ediyor gibi.
Sanki notalar değil, yılların biriktirdiği duygular dökülüyor sesinden.
Ben ise onu izlerken düşünüyorum:
Belki de sanat, insanın sessiz acılarını zarafete dönüştürme biçimidir.
(
Bizim İbo - Solfej - Zarafet başlıklı yazı
çitlembik tarafından
3.11.2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.