Selçukluların etkisinde kalmış Beyliklerden
sonra, Selçuklu sanatına yeni anlayışlar ekleyerek farklı üslûpların doğmasında
önemli bir yeri olan Batı Anadolu Beylikleri üzerinde durulması uygun
olacaktır. Kuzeyden başlanacak olunursa ilk beyliğimiz, yapım etkinlikleri
hakkında çok sınırlı bilgilerimiz olan kısa ömürlü Karasioğulları’dır.
(1303-45) Başkenti Balıkesir olan ve kökeninin Danişmendli Beyliği’ne
(1071-1178) dayandığı anlaşılan Karasi Beyliği, Selçuklu Sultanı II. Mes’ud zamanında
(1284-96/1302-10) uç beyi olarak antik Mysia bölgesine atanan Karasi Bey
yönetimindeki Türk güçlerinin, bölgenin önemli merkezlerini ele geçirerek
bağımsızlıklarını ilân etmesiyle kurulmuştur. Danişmendli Beyliği ortadan
kalktıktan sonra Bizans sınırında uçbeyi olmuşlardır.
Beyliğin kurucusu Karasi Bey Balıkesir ve
Bergama fatihidir. Bu dönemden başlayarak Beyliğin başkenti Balıkesir olmuştur.
Kısa sürede güçlenen Karasi Beyliği, Bizans Devleti ile Marmara Denizi’nin
güneybatı kıyısından Edremit Körfezi’ne kadar uzanan bölgede egemen olmuş ve
Çanakkale Boğazı’nın Asya kıyısını denetimi altında tutmuştur. Beyliğin önemli
bir kara ve deniz gücüne sahip olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim Şahabeddin
el-Ömerî, şehirleri, kaleleri, askerleri Orhan İli’ninkinden fazla olan bu
memleketin sahibinin (Karasioğlu Demirhan Bey) sayılmayacak kadar çok kudret ve
nimete mâlik olduğunu, Yahşi Bey’in de on beş kadar şehri ve kalesi bulunduğunu
yazmaktadır.
Balıkesir Ovası’na ve batısını çevreleyen
tepelerin eteklerine doğru uzanan kentin çok kısa bir zamanda geliştiği
anlaşılmaktadır. 1333 yılında, Demirhan Bey zamanında Balıkesir’i ziyaret eden
ve Ahi Sinan Zaviyesi’nde kalan ünlü seyyah İbn Battuta, kalabalık
nüfusu, zengin ve renkli çarşıları olan bir kent olduğundan söz eder.
Beyliğin
başkenti olan Balıkesir’de ve Bergama’da günümüze hiçbir Karasioğlu Beyliği eseri
gelmemiş olması düşündürücüdür. Balıkesir’in Edremit ilçesindeki Hekimzade
Mevlana Yusuf Sinan/Kurşunlu Camisi’nin haziresindeki mermer mezar
taşındaki kitabeyi dikkate alan Balcıoğlu, 1300-01 tarihinde ulemadan Yusuf
Sinan tarafından yaptırılmış olduğunu öne sürmektedir.
Bu döneme ait olduğu bilinen ancak günümüze
gelememiş iki yapı, 1333 yılında Balıkesir’i ziyaret eden İbn Battuta’nın Seyahatnâmesi’nde
sözü edilen Ahi Sinan Zaviyesi ile Okuf köyü (Balıkesir) Umur Bey
Zaviyesi’dir. Tümüyle yenilenmiş olan Karasi Bey Türbesi’nin, Karasi
Bey tarafından yaptırıldığı öne sürülmektedir. Günümüzde çok harap bir durumda
olmakla birlikte Eski Manyas’ta, T planlı imareti, camisi, türbesi ve
hamamıyla bir yapı topluluğu bulunmaktadır.
BALIKESİR
Sınırlı arkeolojik araştırmalardan, bölgenin tarih
öncesi devirlerden beri meskûn olduğu anlaşılmaktadır. Balıkesir’in kuruluş
tarihi ise kesin olarak bilinmemektedir.
Malazgirt Zaferi’nden sonra Kutalmışoğlu Süleyman
Şah’ın emrindeki Türk akıncıları sahillere kadar Anadolu’yu yer yer
fethettikleri sırada Balıkesir de Türkler’in eline geçti. Ancak I. Haçlı Seferi’nden
(1096-1099) sonra tekrar Bizans tarafından alındı. Bu arada bölgeye Türk
akınları devam ediyordu. Şehir ve civarı tahminen 1300 yıllarına doğru kesin
olarak Türk hâkimiyetine girdi. Diğer taraftan XI. yüzyılda kurulmuş bulunan
Anadolu Selçuklu Devleti çökmeye yüz tuttuğu sıralarda bu devletin hizmetinde
olan Dânişmend ailesinden Kalem Bey ile oğlu Karesi Bey Bizans sınırında uç
beyi idiler. Bunlar diğer uç beyleri gibi Batı Anadolu’yu fethe başlamışlardı.
Kalem Bey ile oğlu Karesi Bey Mysia kıtasında Balıkesir’i kendilerine merkez
yaptılar. İbn Battûta’ya göre şehir Karesi Bey tarafından kurulmuştur. 1330’lu
yıllarda Osmanlılar tarafından ilhak edilen Balıkesir ’in Rumeli’nin Türkleşmesinde
de önemli rolü olmuştur. Fetret devrinde Çelebi Mehmed tarafından ele geçirilen
şehir Karesi sancağının merkezi yapıldı ve bu durum yüz yıllarca devam etti.
Balıkesir aynı zamanda medreselerinin çokluğu ile de
tanınmıştır. Bunların belli başlıları şunlardır: Ali Şuûrî Medresesi, Orta
Medrese, Keşkek Medresesi, Eskicami Medresesi, İç İlli Medresesi, Alaybey
Medresesi, Hacı Ali Medresesi, Mevlevîhâne Medresesi, Alankuyu Medresesi, Hacı
Yahyâ Medresesi, Hacı Kaya Medresesi, Bostan Çavuş Medresesi, Sâkîzâde
Medresesi, Hoca Kuyu Medresesi, İncioğlu Medresesi, İğneci Medresesi ve
Dârülhadis Medresesi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın 1990 istatistiklerine
göre Balıkesir il ve ilçe merkezlerinde 243, kasaba ve köylerinde 1178 olmak
üzere toplam 1421 cami bulunmaktadır. İl merkezindeki cami sayısı ise yetmiş
altıdır.
Balıkesir’de bilinen en eski tarihî yapı, Yıldırım
Bayezid tarafından yaptırılan fakat halk arasında Eskicami diye anılan Yıldırım
Camii’dir. Dinkçiler mahallesindeki Tahtalı Camii de 1452 yılından kalma en
eski yapılardandır. Şehrin en büyük camii ise inşası 1460’ta biten Zağanos
Mehmed Paşa Camii’dir.
Diğer camiler şunlardır: Kasaplar Camii, Martlı Camii,
Hacı Ali Camii, Yeşilli Camii, Emin Ağa Camii, Karaoğlan Camii, Yoğurtçu Camii,
Kırımlılar Camii, Alaca Mescid, Şeyh Lutfullah Camii, Hoca Sinan Camii, İbrâhim
Bey Camii, Okçukara Camii, Hamidiye Camii, Hacı Câfer Camii, Kaya Bey Camii,
Mecidiye Camii, Hacı İshak Camii, Vicdaniye Camii, Dinkçiler Camii, Hacı Ömer
Camii ve Kavuklu Camii. Karesi Bey Türbesi, Karesi Beyliği’nin kurucusu Karesi
Bey ile oğullarına aittir.
Şehirde tarihî hamamlar, şadırvanlar ve çeşmelerin bir
kısmı ile şehrin her tarafından görülebilen Saat Kulesi hâlâ ayaktadır. Ticarî
hayatın gelişmiş olmasından dolayı şehirde birçok han da bulunmaktaydı.
Bunların en meşhurları İlyas Paşa ve Hasan Paşa hanlarıydı. İlyas Paşa Hanı
fevkanî olup yetmiş iki odalı idi. Bunlardan başka Hadım Mahmud Ağa Hanı,
Hüseyin Paşa Hanı, Esseyyid Mustafa Çelebi Hanı ve Hacı Halil Hanı da önemli
hanlar arasındadır. MÜCTEBA İLGÜREL
BERGAMA
Ege bölgesinde, Bakırçay’ın geçtiği ovanın kuzey kenarında, 300 m.
yükseklikteki bir tepenin eteklerinde yer alır. Eskiçağ’da muhteşem
âbideleriyle büyük bir şehir ve aynı adı taşıyan krallığın merkezi olmasının
yanı sıra Ortaçağ’ın önemli stratejik mevkii, Karesioğulları’nın merkezi ve
nihayet kalabalık bir Osmanlı şehri olmasıyla da dikkati çeker.
Kesin olarak kuruluş tarihi bilinmeyen Bergama’nın hakkında söylenen
efsanelerden çok eski bir geçmişe sahip olduğu anlaşılmakta, yapılan arkeolojik
kazılarla da milâttan önce VII. yüzyıla ait surları ortaya çıkarılmış
bulunmaktadır.
1302’de Bizanslılar tarafından terkedilen şehir bundan az sonra bu bölgede
faaliyet gösteren Karesioğulları’nın eline geçti. Karesi Bey’in ölümü ile
Karesi Beyliği Balıkesir ve Bergama olmak üzere ikiye ayrıldığında şehir ve
yöresi Yahşi Han’ın idaresinde kaldı; hatta buraya Yahşi-ili dahi dendi. Yahşi
Han’ın ölümünün ardından, muhtemelen 1341’den hemen sonra Bergama Osmanlılar
tarafından alındı.
Eski zamanlarda kale içinde müstahkem bir yer olan Bergama, Türkler’in
eline geçtiğinde de bu fizikî özelliğini korudu, hatta yeniden canlılık kazandı
ve bir Türk-İslâm şehri halinde gelişti. 1520-1530 tarihlerinde şehirde bir
başhâne, bozahâne ve mum imalâthanesi bulunuyor, büyük kısmının gelirleri
çeşitli vakıflara ait en az 350 dükkân, bir bedesten, en az üç han, dört hamam
ve bir kervansaray yer alıyordu. XIV yüzyılda Umur Bey ve Hatip Paşa adlı
medreseler de mevcuttu. XV. yüzyılın ilk yarısında yapıldığı tahmin edilen ve
bugün mevcut olmayan Umur Bey Medresesi geniş vakıflara sahipti ve vakfa gelir
getiren 107 dükkânı vardı.
XVII. yüzyılda gelişmesini sürdürdüğü anlaşılan Bergama, Cihannümâ’ya
göre büyük bir kaleye sahip olup kalenin eteklerinde sağa ve sola doğru
genişlemiş bir şehirdi; birçok cami ve mescid ile han ve hamamı vardı.
XVIII. yüzyılda, bu yörenin voyvodalığına getirilen Araboğulları’nın
merkezi oldu. Bu yüzyılda yeni birtakım imar hareketleri gerçekleştirildi.
İbrâhim Ağa Medresesi, kütüphane, Mescidaltı Mescidi, Çınarlı Hamam, altı
kubbeli bedesten inşa ve tamir edildi, şehre su sağlandı; böylece yeni bir canlanma
dönemi meydana geldi.
Hekim Galinos gibi Eskiçağ’ların çok tanınmış bir şahsiyetinin, Bergamalı
Yûsuf, Kafiyeci Mehmed Muhiddin, şair Sarı Kemal, Bergamalı Kadri Efendi,
Bergamalı İbrâhim, Bergamalı Cevdet gibi Osmanlı ilim ve kültür adamlarının
yetiştiği Bergama’da Antikçağ’ların muhteşem âbidelerinin (akropol, Athena
kitaplığı, saraylar, suyolları) yanı sıra birçok Türk-İslâm eseri de yer
almaktadır.
Bugüne ulaşabilen Türk dönemine ait eserlerin en önemlileri, I. Bayezid tarafından yaptırılan Ulucami (1388-1399), Kurşunlu Camii (1435), XV. yüzyılda inşa edildikleri sanılan İncirli, Parmaklı, Lonca, Hoca Sinan, Lâleli adlı mescidler, Taşhan (1432), XVI. yüzyıl yapılarından Hacı Hakim (1508-1509), Ansarlı (1543), Şadırvanlı (1550) camileri, Harputlu (1809), Yenicami (1813-1814), Hatuniye Camii (1875), Selimiye Camii (1890-1891) sayılabilir. Ayrıca sadece minaresi kalan ve Karesioğulları dönemine ait olduğu tahmin edilen Selçuklu Mescidi de belirtilmelidir. FERİDUN EMECEN