Hakimiyet elimde - Ya da çek git
4 Aralık 2025
H. Çiğdem Deniz
İyi ki de onu dinleme gafletinde bulunmamışım.
Zaten attığım mesajlara da bir türlü dönüt gelmeyince içten içe bir kuşku çöreklendi içime.
“Bir terslik var ama ne?” diye dolandım kendi düşüncelerimde.
Bazen sezgiler insanın kapısını tokmakla çalmaz; sessizce içeri süzülür. Ben de o sessizliğin içinde bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamıştım.
Zaten hakimiyeti elime almam gerektiğinin farkındaydım; yoksa bu sunuculuk işi başlamadan biterdi. Eğer sanatın içindeyseniz işler böyledir… Hele ki bizim küçük şehirde—pardon, artık büyük şehir olmuştuk değil mi? Gerçi bunun da ayrı bir hikâyesi var ama şimdi konuyu yokuşa sürmeden geri döneyim.
Salona girince “Merhaba”larla, hal hatırlarla dostlara karıştım. O sırada Nigâr Hanım, sunacağım programın çıktısını vermek üzere beni hitap edeceğim kürsüme doğru götürdü. Elime tutuşturduğu kağıda baktım…
Ve işte tam o an!
Gözlerim yerinden fırlayacaktı adeta.
“Bunlar… değil!”
Düşüncem değil, bildiğin çığlığım.
Bana gönderdiğim programa ait ne bir satır, ne bir nefes, ne bir virgül vardı o kâğıtta. İçimden saydırmaya başlayacak oldum ama iç sesim “Terbiyeli ol, terbiyeli ol, terbiyeli ol!” diye üç kere uyardı.
Ben de derin bir nefes aldım—hani şu dışarıdan kibar görünen, içeriden fırtına koparan nefeslerden.
Sonra Zeki Bey’in yanına gittik.
Onun yüzündeki şaşkınlığa bakıyorum, ama öyle bir şaşkınlık ki… Sanki az önce programı tarlada ekmiş de şimdi kaybolan mahsulünü arıyor gibi.
İçimdeki iç ses ise başka bir âlemde:
“Program yok. Hiç çıktısı yok. Bırak çek git!”
Hatta küfrün en afillisinden bir paket hazırlayıp göndermeye niyetli ama ben yine de ağzımı açmıyorum—sunucu kimliğimin başına daha başlamadan kara bir leke çalınmasın diye.
Allah’tan Zeki Bey bir anda kendine geldi de işe koyuldu; yoksa olacağı şuydu: sunucusuz bir program.
Düşünsene güncem, sahne ışıkları yanacak, herkes yerini alacak, ama ortada “sunucu” diye biri yok… Ben bile bu ihtimali düşünürken sinirden gülmeye başladım.
Tam o sırada Nilgül ablam, yani koromuzun şefi çıkageldi.
“Rıdvan Aldemir saz çalmak istiyor, onu da ilave eder misin saz ekibine?” dedi.
Bir an durup düşündüm… “Hatırladım!” dedim kendi kendime.
Engelleri aşan o çocuk… Sevgi dolu, kara gözlü, yüreği kocaman o oğlan.
Hemen not ettim.
Derken bir gitarcı daha eklendi listeye.
Böyle olunca şöyle dedim onlara hafif gülümseyerek:
“Ben bütün enstrümanları çalan hocalarıma güzel sözler hazırlamıştım ama siz son anda ilave oldunuz. Lütfen bu güzel sözlerimin hepsini siz de kabul edin.”
Genç emniyet mensubu beyefendi öyle bir nezaketle teşekkür etti ki… Sanki sahneye çıkmadan önce verilen küçük bir moral öpücüğü gibiydi. Mutlulukla ayrıldı yanımdan.
Protokol düzeni ise…
Ah güncem, o kaç şekle döndü ben bile hatırlamıyorum.
Sanki Rubik küpü çözer gibi dizip bozuyoruz, dizip bozuyoruz…
Bir bakıyorsun vali öne, sonra belediye başkanı sola, biri gelmiş biri yok… Benim gözler çoktan iç içe geçmiş şekiller görmeye başladı.
Tam bu curcunanın ortasında yanıma kısa boylu, esmer bir çocuk sokuldu.
Meğer sayın valinin korumasıymış.
Öyle bir ciddiyetle yaklaştı ki…
“Konuşmanızı inceleyeyim, birkaç konuda yardımcı olayım.” dedi.
Ve gerçekten de etti.
Kelimelerimin arasına nezaketle dokundu, protokolde pürüz yaratacak yerleri gösterdi.
O an düşündüm:
Sahne arkasında işte böyle görünmez melekler var.
Ve işte…
Artık sahnedeyim.
Devam edecek.
(
Hakimiyet Elimde - Ya Da Çek Git başlıklı yazı
çitlembik tarafından
12/5/2025 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.