2018 YILINDA AKÇAABAT YAHUT RÜYADAN UYANIŞ

M.NİHAT MALKOÇ

Şehirler insanların hafızalarıdır. Yaşadıklarımıza şahittir cadde ve sokaklar… Bizi bizden daha iyi tanır kaldırım taşları. Hatıralarımızı saklarlar. Muhayyileleri güçlüdür şehirlerin. Dünü bugüne, bugünü yarına bağlarlar. Bu anlamda sağlam birer köprüdürler.

Yeşilin kırk tonunun hâkim olduğu Akçaabat, Trabzon’umuzun en müstesna şehirlerinden birisidir. Pek çok medeniyete beşiklik yapmıştır. Dostça ve kardeşçe yaşamanın sembolü olmuştur. Bu şehirde farklı medeniyetler birbiriyle kucaklaşmıştır; dostça, kardeşçe yaşamanın en güzel numunelerini göstermiştir. Böylece günümüze yol almışlar.

Çağımız insanı daha çok şehirlerde yaşamayı tercih ediyor. Nüfus kalabalığı bir kısım problemleri de beraberinde getirmektedir. Birlikte yaşama arzusu ve dayanışma ihtiyacı, şehirlerin gözde yerleşim birimleri olmasına yol açıyor. Fakat bunun da belli başlı sıkıntıları yok değil. Hele dar bir araziye kurulu engebeli bir arazide yaşıyorsanız sıkıntılarınız o ölçüde artacaktır. Arazi sizin genişleme arzularınıza gem vuracaktır.

Akçaabat da engebeli bir arazi üzerine kurulmuş tarihî bir şehirdir. Her açıdan tarihle bugünü birleştiren bir yapıya sahiptir. Bu yönüyle de ülkemizin sayılı yerleri arasında yer almaktadır. Kuruluşu çok eskilere dayanmaktadır. Tarihî ve kültürel değerler bakımından çok zengindir. Bu durum, şehre bambaşka bir hava ve özellik katmaktadır.

Akçaabat gibi tarihî şehirlerin gelişmesi sanıldığı kadar kolay değildir. Tarihî mirası muhafaza etmek öncelikli olarak düşünülmelidir. Bu eserleri geleceğe özenle taşımalıyız. Özellikle bu güzide eserlere yakın yerlerdeki yeni yapılaşmalarda tarihî dokunun hususiyetini yansıtan mimarî özelliklere sahip binalar üretmeliyiz. Beton yığınını andıran yapılara ruhsat verilmemelidir. Bununla alâkalı olarak Orta Mahalle ve çevresi bu hususta pilot bölge seçilmelidir. Çünkü bu mahalle Akçaabat’ın bakir ve gülen yüzüdür.

Kurtuluşunun yüzüncü yılında modern bir Akçaabat görmek istiyorsak toplu konut projeleri teşvik edilmelidir. Çünkü ancak bu şekilde dağınık yerleşimden kurtulabiliriz. Toplu yerleşim birimlerine hizmet götürmek hem kolay, hem de ucuzdur. Kooperatiflerin yeterince yeşil alan ve oyun alanı bırakması sağlanmalıdır. Yapılan binalar beton yığınına dönüşmemelidir. Çağdaş mimarinin estetiğinden yararlanılmalıdır. Çok nüfusu bünyesinde barındıran siteler oluşturulmalıdır. Sitenin tüm ihtiyaçları aynı mekânda karşılanabilmelidir. Alış-veriş merkezleri inşa edilmelidir. Bununla ilgili olarak Söğütlü civarında uygun araziler mevcuttur. Bu arazilerde geleneksel mimariye uygun yerleşim yerleri inşa edilmelidir.

Vatandaşı belediyede temsil etmek üzere belli sayıda kişiler görevlendirilmelidir. Belediye başkanları ve belediye meclis üyeleri bu işi her ne kadar yerine getiriyorsa da bağımsız halk meclislerinin oluşturulmasında sayısız faydalar vardır.

Akçaabat’ın tabiî yapısı şehrin gelişmesini engellemektedir. Çünkü ev yapılmaya müsait arsa sayısı son derece yetersizdir. Yani mevcut arazi az olduğu için değerlidir. Onun için iktisatlı ve yerli yerinde kullanılmalıdır. Yaylacık mevkiindeki tamir ve bakım atölyeleri Düzköy yolu üzerinde uygun bir yerde toplanmalıdır. Bu arsalardan yararlanılmalıdır.

Yeni meskenler inşa edilirken yola geniş alanlar tahsis edilmelidir. Bugün Akçaabat’taki cadde ve sokaklar son derece dar ve yetersizdir. Eskiden cadde ve sokaklar dar tutulmuş. Bundan sonra daracık sokakların oluşumuna imkân verilmemelidir. Eski cadde ve sokaklar tanzim edilirken orijinaline sadık kalınmalıdır. Yaya kaldırımları geniş tutulmalıdır. Tarihî doku mutlaka korunmalıdır. Yaya geçitleri hiç ihmal edilmemelidir. Cadde ve sokakların asfaltlanmasına hız verilmelidir. Ara sokaklar tıpkı caddeler gibi çağdaş ve modern hâle büründürülmelidir. Alt ve üst geçitlerin sayısı artırılmalıdır.

Bugün Akçaabat’ta önemli bir park problemi vardır. Taşıtlar ana caddelerin ve ara sokakların üzerine park edilerek, insanların rahat hareket etmesi kısıtlanmaktadır. Gelecekte bu meselenin acilen çözüme kavuşturulması gerekir. Bununla ilgili olarak modern katlı otoparklar yapılabilir. Böylelikle cadde ve sokaklarımız çirkin görüntüden kurtulmuş olur. Bu arada sinyalizasyonu eksik yerler kısa zamanda ikmal edilmelidir. Kazalara davetiye çıkaran bu gibi yerler yeniden düzenlenmelidir. Zira kaza geliyorum demiyor.

Trabzon-Akçaabat arasında gereğinden çok dolmuş minibüs vardır. Bu ilk bakışta avantaj gibi görünse de gerçekte öyle değil. Çünkü minibüsler dolmadığı için yolcular uzun süre yollarda bekletilmektedir. Aslında Akçaabat-Trabzon arasına hafif raylı sistem kurulabilse mesele kökünden çözülmüş olur. Bu hem Trabzon’un hem de Akçaabat’ın modern bir görünüme bürünmesine zemin hazırlar. Aslında böyle bir çalışmanın yapılması çok da zor değildir. Pekâlâ, kıyı şeridi boyunca hafif raylı sistem inşa edilebilir. Bunun yeni kalkınma planlarına alınması gerekir. Bu, Akçaabat’ı çağdaş bir görünüme kavuşturabilir.

Bunun yanında deniz ulaşımından da yararlanılabilir. Deniz kenarında yaşamamıza rağmen denizin, balık dışında, hiçbir şeyinden yeterince ve gereğince istifade edemiyoruz. Akçaabat-Trabzon arasına deniz otobüsleri de konabilir. Bu insanları denize yaklaştırarak stres atmalarına imkân sağlar. Hayatımıza ayrı bir renk ve ahenk katar.

Çevre sorunları doğal dengenin bozulmasıyla ortaya çıkar. Günümüz insanı her geçen gün tabiatı kirletmektedir. Aslında insanoğlu göz göre göre kendi acı sonunu hazırlamaktadır. Çevre kirliliğinin pek çok çeşidi vardır. Bunlar hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği, kimyasal ve nükleer kirlilik, çöp, katı atıklar, trafik ve gürültü kirliliğidir.

Su kirliliğinin önlemek için kanalizasyon şebekelerinin eksiksiz yapılması gerekir. Sanayi tesislerine arıtma istasyonları yapma zorunluluğu getirilmelidir. Şehir şebeke suları mutlaka düzenli olarak klorlanmalıdır. Kanalizasyon suları arıtımdan geçirilmelidir. Derelerin ıslah edilmesi lâzımdır. Akçaabat geçmiş yıllarda bunun acılarını yaşamış bir yerleşim yeridir. Bunun acıları hâlâ zihinlerimizde saklıdır. Su arıtma tesisleri çağın teknolojisiyle donatılmalıdır. Su şebekesi gelecek yıllarda ihtiyacı karşılayacak şekilde modernize edilmelidir. Akıllı insanlar problemi yaşamadan tahmin eder ve önlemini alırlar.

Bugün Akçaabat’ta ciddi bir hava kirliliği problemi mevzubahis değildir. Fakat yarın da böyle olacağının garantisi yoktur. Onun için muhtemel hava kirliliği sıkıntısının önlenmesi için şimdiden geleceğe dönük planlar yapmalıyız. Bilindiği gibi hızlı nüfus artışı ve düzensiz şehirleşme hava kirliliğine davetiye çıkarmaktadır. Özellikle kış aylarında soba ve kaloriferlerin düzensiz bir biçimde yakılması hava kirliliğini azamî seviyeye çıkarmaktadır. Bunun yanında kilitlenen trafiğin ortaya çıkardığı eksoz gazları da kirliliğe yol açmaktadır. Yüksek binalar arasında kalan cadde ve sokaklarda hava akımı yeterince sağlanamadığı için çevre sağlığı tehlikeye girmektedir. Ne edip edip bu sorunu aşmalıyız.

Hava kirliliğini önlemek için her şeyden evvel kaliteli kömür kullanımı sağlanmalıdır. Bunun yanında fuel-oil tercih edilmelidir. Kalorifer ateşçileri belirli kurslarla eğitilmelidir. Belediye çirkin ve düzensiz yapılaşmayı önlemelidir. Isı yalıtımı teşvik edilerek enerji tasarrufuna yönelinmelidir. Birkaç yıl sonra Trabzon’a getirileceği söylenen doğalgaz hattı en kısa zamanda Akçaabatlılar’ın hizmetine de sunulmalıdır. Bununla ilgili altyapı hazırlıklarına bugünden başlanmalıdır. Şehrimizin bu konuda zaman kaybına tahammülü yoktur. Doğalgazın gelmesiyle pek çok mesele kendiliğinden çözülmüş olacaktır.

Akçaabat, Trabzon’un hızla gelişen ilçelerinin başında gelmektedir. Bu şehrin gelişiminde turizmin payı istenilen düzeyde değildir. Oysa şehrimiz adeta bir turizm cennetidir. Eşsiz güzelliklerle bezenmiş bu şehirde tabiatın yeşilliğiyle denizin ve göğün mavisinin kucaklaştığını görürsünüz. Tabiî, tarihî, arkeolojik, kültürel ve turistik yönden çok zengin olan Akçaabat, tarihî İpek Yolu güzergâhı üzerinde yer almaktadır.

Şehrimizin yaylaları meşhurdur. Yaylalarımızdaki bitki örtüsü ve flora zenginliğini dünyanın hiçbir yerinde bulmak mümkün değildir. İsviçre’nin turizm bakımından ileri ülkeler arasında olması doğal bitki örtüsü sayesindedir. Bunun daha fazlası Akçaabat yaylalarında mevcuttur. Durum bu iken bu bakir alanları değerlendirmek için daha ne bekliyoruz? Hıdırnebi, Haçkaoba, Kadırga, Kiraz, Lapazan, Kayabaşı, Kulindağı, Sazalanı, Kuruçam yaylaları turizme kazandırılmalıdır. Bu yaylalarda yapılan bungalov tipi evlerin sayısı artırılmalıdır. Öncelikle iyi bir tanıtım organizasyonu gerçekleştirilmelidir.

Akçaabat’ta çok güzel plajlar ve mesire yerleri vardır. Özellikle Mersin plajı bunların başında gelmektedir. Yakın köylerimizde de tabiatla iç içe olabileceğimiz yerler mevcuttur. En önemlisi de Sera gölüdür. Sera gölü bir Avrupa ülkesinin sınırları içerisinde olsaydı burayı cennete dönüştürürlerdi. Oysa biz bu konuda hiçbir şey yapmış değiliz. Sıradan bir iki lokanta dışında Sera gölüne yapılan bir yatırım yoktur. Herhalde “Derya içredir deryayı bilmezler” sözü bizim gibi basiret gözü kapalı insanlar için söylenmiştir. Burasının kısa zamanda turizmin hizmetine sunulması gerekir. Bu potansiyeli zayi etmemeliyiz.

Şehirlerin kalkınıp büyümesi ancak sanayi ve ticaretle gerçekleşir. Akçaabat yıllardan beri bu yönden fazlasıyla ihmal edilmiştir. Bu şehir sanayileşmeden payına düşeni alamamıştır. Onun için de bu şehirde yaşayanlar karınlarını doyurmak için sıla yangınını göz önüne alarak, doğup büyüdükleri diyarı geride bırakarak gurbet yollarına düşmüşlerdir. Akçaabat, zengin bir yerleşim yeri olmamasına rağmen ülkemizin değişik yerlerinde yatırım yapan pek çok zengin Akçaabatlı vardır. Fakat bu insanlar doğup büyüdükleri, havasını teneffüs ettikleri, buz gibi sularından içtikleri memleketlerine yatırım yapmamışlardır. Paralarını Ege, Akdeniz ve Marmara gibi turizm ve sanayi merkezlerine yatırmışlardır.

Akçaabat’tan sanayi ve endüstri bölgelerine yönelik göçler her geçen gün artarak devam etmektedir. Bugün Akçaabat’a başka şehirlerden gelen öğrenci ve memurları çıkarırsak kent sokakları boşalır. Bunu da göz ardı etmemeliyiz. Onları velinimet olarak görmeliyiz. Göçü tersine çevirmenin yollarını aramalıyız.

Şehrimizin insanı çok zekidir. Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da onlarca Akçaabatlı dâhi öğrenci olağanüstü icatlara ismini yazdırmaktadır. Yani genelde ülkemizin, özelde söylemek gerekirse Akçaabat’ın zeki çocuklarına imkân verilmediği için beyin göçü yaşanmaktadır. Bizler de onların icatlarını yüksek meblağlarla ithal etmekteyiz. Yerinde saymamızın asıl sebebi budur. Çocuklarımıza güvenelim, onlara imkân sağlayalım.

Bir zamanlar Rusya’nın yaptığını şimdi Türkiye yapıyor. Rusya’da bir makinenin her parçası ayrı bir müstemleke ülkede üretilir, başka bir yerde de montajı yapılırdı. Bu kasıtlı yapılan bir eylemdi. Maksat her ülkeyi ve bölgeyi birbirine muhtaç etmekti. Akçaabat’ta fındık ve tütün yetiştiği halde bunların yerinde işleneceği fabrikalar yoktur. Bu ürünlerin yerinde işlenebilmesi için fabrikalar kurulmalıdır. Külfet bizim, nimet başkalarının olmamalıdır. Hem ürünlerin yerinde işlenmesinin daha ekonomik olacağı şüphe götürmez bir gerçektir. İşsiz gençlerin kurulacak bu tesislerde istihdam edilmesi bir başka fayda olarak karşımıza çıkıyor. Bu bir taşla iki kuş vurmak gibi bir şey… Öyleyse daha ne bekliyoruz?

Sanatkârlık Akçaabat insanının ruhunda vardır. Burada yetişen her fert sanata meyillidir. Maharetlidir bu şehrin genci, yaşlısı… Elinden muhakkak bir iş gelir. Bu kişiler evlerde kısıtlı imkânlarla üretim yapmaktadırlar. Kaşık, kepçe, keser, orak, balta, silah, kazma, makarna çubuğu gibi aletler imal eden bu insanların elinden tutup desteklemek millî bir görevdir. Ben inanıyorum ki bu insanlar desteklense çok daha büyük işler yapabilirler.

Sanayi kalkınmanın temelini teşkil eder. Şehirler sanayi sayesinde kalkınırlar. Sanayi kalkınmanın dinamik gücüdür. Tez vakitte orta ve küçük ölçekli sanayi tesislerinin sayısını artırmak zorundayız. Akçaabat’a muhakkak bir Organize Sanayi Bölgesi kurulmalıdır. Bu zanaatkârlar da orada modern tesislerde üretim yapmalıdır. Böylelikle yeni istihdam alanları oluşacaktır. Fakat bu gibi tesisleri muhakkak şehirden uzak tutmalıyız. Düzköy yolu üzerinde uygun alanlar temin edilebilir. Dere boyunca sanayi bölgeleri oluşturulabilir.

Şehrin ticari canlılığını sağlayan mekânlar ticaret merkezleridir. Şehrimize modern ticaret merkezleri kazandırılmalıdır. Bakkallar, kasaplar, tuhafiyeciler, atölyeler, tamirhaneler, ayakkabıcılar, konfeksiyoncular, hırdavatçılar belli mekânlarda toplanmalıdır. Bunun yanında modern bir fuar alanı yapılmalıdır. Burada belli dönemlerde değişik sektörlerin katılımıyla fuarlar düzenlenmelidir. Üreticiyle tüketici aynı çatı altında buluşturulmalıdır.

Üniversiteler toplumu yönetecek ve yönlendirecek kurumlardır. Bu kurumlar hem bilim üretir, hem de üretilen ilmi uygulama sahasına sokarlar. Yani ülkenin beyni sayılırlar. Toplumun meselelerinin çözümüne katkıda bulunulurlar. Üniversiteler bağlı bulundukları şehrin çehresini değiştiren ilim ve irfan yuvalarıdır. Şehrimizin Söğütlü mevkiînde Eğitim Fakültesinin bulunması bu şehir için büyük bir avantajdır. Bunu iyi kullanmalıyız. Bu fakültenin genişleyerek müstakil bir üniversiteye dönüşmesi de mümkündür. Bu gerçekleştirilebilirse şehrin çehresi değişecektir. Bunun için gayret sarfedilmelidir.

Akçaabat folkloruyla dünyada bir incidir. Halk oyunlarımızı maharetle oynayanlar, değişik yarışmalarda dünya birincilikleri kazanarak şehrimizin adını dünyaya duyurmuşlardır. Fakat son yıllarda folklordeki canlılık kaybolma temayülündedir. Folklorun yaşatılması için mutlaka bir enstitü kurulmalıdır. Bunun aracılığıyla folklorcular okullu olmalıdır. Nasıl ki Brezilya’da samba okulları varsa bizde de bu manada horon okulları kurulmalıdır.

Şehrimizin en önemli tanıtın unsurlarının başında köfte gelmektedir. Akçaabat köftesinin ünü ülke sınırlarını aşmıştır. Pek çok yerde köfte yapılsa da hiçbiri Akçaabat köftesinin yerini tutamaz. Onun kendine göre bir formülü vardır. Hem Akçaabat köftesi Akçaabat’ta yenir. Nasıl ki aşçılığın merkezi sayılan Mengen’de Aşçılık Okulu açılmışsa Akçaabat’ta da yemek üzerine bir yüksek okul veya bölüm açılıp Eğitim Fakültesi’ne bağlanmalıdır. Köfte iyi bir tanıtımla midesine düşkün insanları kendine çekmelidir

Geçtiğimiz yıllarda birinci futbol liginde top koşturan tek ilçe takımı olan Akçaabat Sebatspor’un o görkemli günlerine tekrar dönmesi için şehir halkı kenetlenerek adeta bir seferberlik ruhuyla takımına el atmalıdır. Bu takım bir zamanlar şehrimizin adının dilden dile dolaşmasına vesile olmuştu. Fenerbahçeler, Galatasaraylar Fatih Stadyumu’nda ecel terleri dökmüşlerdi. Şehrimizin tanıtımı için futbolun sihirli gücünden istifade etmeliyiz.

Bu şehir bir kültür-sanat kentidir. Tarih boyunca Akçaabat’tan onlarca sanatkâr ve yazar çıkmıştır. Fakat günümüzde her nedense bir duraklama hissediliyor. Bu kent sanat konusunda yeni atılımlar gerçekleştiremiyor. Kanaatimce bunun sebebi, sanatkârları yeterince teşvik etmemektir. Yerel yönetimlerin eski ve yeni sanatçılara sahip çıkması gerekir. Onların adı değişik cadde ve sokaklara verilmelidir. Bir sanatçının onure edilmesi için ille de ölmesi gerekmez. Onu yaşarken hatırlayalım ki daha güzel eserler verebilsin.

Bu şehri canından çok seven bir insan olarak ticarethanelerde yabancı isimlerin boy göstermesini istemiyorum. Belediye, işyerlerine ruhsat verirken Türkçe isim koymayı şart koşmalıdır. Türkçenin eski gücüne ve ihtişamına kavuşabilmesi için bu gereklidir.

Kalkınmalını yolu okumaktan ve bilgilenmekten geçer. Bu mutlak hakikattir. Şehrimizde modern okuma salonları açılmalıdır. Şehir kültürel bir yapıya büründürülmelidir. Kitap fuarları yaygınlaştırılmalıdır. Ülkemizin seçkin şair ve yazarları yöre insanıyla buluşturulmalıdır. Kültürel kalkınma seferberliği başlatılmalıdır. Çünkü bu ülke ve bu şehir, aydın insanların omuzları üzerinde yükselecektir. Bunu umuyor ve bekliyoruz.

Zaman dünyayı yeniden şekillendiriyor. Yirmi birinci yüzyılda hızlı bir gelişme ve yenileşme hamlesi yaşıyor şehirlerimiz. Bizler gelişen dünyaya ayak uydurmak zorundayız. Kendi dairemizin etrafında dönüp duramayız. Dairemizin dışına çıkmalıyız. Akçaabat çağdaş şehir olma yolunda emin adımlarla ilerlemelidir. Kökümüzü unutmadan ve yozlaşmadan modern çağı yakalamalıyız. Şekil olarak değil, öz olarak batılılaşmalıyız.

Akçaabat olarak geldiğimiz noktada kültür ve sanattan nasibimizi gereğince ve yeterince almalıyız. Ecdadımızdan teslim aldığımız Akçaabat’ı alnımızın akıyla çağdaş bir Akçaabat hüviyetinde çocuklarımıza teslim etmeliyiz. Bunlar benim düşlerim… Fakat 2018’li yıllarda Akçaabat’ın kurtuluşunun yüzüncü yılını kutladığımız zaman diliminde, bu rüyadan uyandığımda böyle bir Akçaabat görmeyi çok arzuluyorum. Şayet gelinen noktada çocuklarımıza böyle bir Akçaabat bırakamazsak bu nesil bizden bunun hesabını sorar. Onlara güzel ve özel bir şehir bırakmak bizim sorumluluğumuzun gereğidir. Yarının müreffeh Akçaabat’ı için haydi dostlar el ele gönül gönüle verelim. Sizin de bu çorbada tuzunuz olsun.
( 2018 Yılında Akçaabat Yahut Rüyadan Uyanış başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 5/22/2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu