İnsanlar mı yanıltıyor
mevsimleri yoksa mevsimler mi insanı?
Ya aşklar… Kim kimi
daha çok seviyor, hatta kendinden bile fazla?
Peki, niye yanar
insanın canı ya da en çok kim yakar?
Ya, bencillik dediğimiz
ve şu ünlü ego ya sevgi nedir, ne değildir?
Peki, bir insan kendi
kendine zarar verebilir mi?
Neden, hayatta çoğu şey
imkânsızdır?
Ve her şey gün gibi
ortadayken, nedir gidişatı farklı kılan?
Ve ve ve… Neden ama
neden hiçbir soruma yanıt alamıyorum?
Oysa eskiden her şey ne
kadar da kolaydı; hele ki öğrenciyken ve ufacıkken. Sayısız başvuru kaynağı,
onca kitap ve bilgi deposu öğretmenler.
Sonra roller değişti ve
bu sefer bendim öğreten, öğretmen olan. Ve yine kolaydı her şey.
Ya şimdi… Özellikle şu
son birkaç yıl ne sorsam havada uçuşan muğlâk cevap şıkları.
Haksızlıksa haksızlık,
yalnızlıksa önde giden ve iyi niyet.
Ve hümanizm: Yanlış
algılansa da aynı yoldayım.
Ya sevgi; nasıl bir
kaynaksa bitmek bilmiyor. İlla ki sevecek birileri vardır etrafınızda.
Ve değer vermeyenler:
Onları bile sevebilirken kim bilir nasıl tanımlanıyorumdur. Zaten ne kolaydır,
değil mi sıfatlar yakıştırmak.
Hele ki iyi niyetli ve
sessizseniz: Size addedilen, saflık… Aman dikkat, yanlış anlaşılmaya sakın
sebep olmayın.
Dürüst iseniz: Aptal…
Ya âşıksanız: Kimin umurunda…
Kendini bildikten sonra
ne önemi var tüm bu soruların. Ama yine de gelin görün ki kabul görenler,
öğretiler, sayısız yaptırım, aşılmayan engeller, kabul görenler, sizin
doğrularınız ve sayısız etmen.
Ve uzaktan ne hoş gelir
davulun sesi…
O sihirli değnek, keşke
elimde olsa da, değiştirebilsem her şeyi, keşke…
Devam edecek…