Kıyametin habercisi
adeta, kulağıma çalınan ne varsa. Rüştümü çoktan ispat ettim oysa. Ne vardı ki
bu denli kırılgan olmasaydım. Hanemde sessizlik hüküm sürmekte hem de hiç
olmadığı kadar. Yol yordam bilmem ki… Neye gücüm yetebilir ki bu saatten sonra.
Hep de öyle olmadı mı?
Kıyısında iken şu ömrün
ne çok şeyden geçtim. Tam da kendimden geçecektim isyan etti gökyüzü. Kara bulutlar
nasıl da kararttı şu gönlü. Şimdi diyecekler yine, boş ver ne derlerse
desinler. Zaten herkes bildiğini okuyor haricimde.
Kifayetsiz onca sancı. Yüksünmediğim
bir benlik. Ve nihayetinde eleştiri oklarının hedefi…
Nasıl da hammışım hem
de nasıl. Nasır tuttu yüreğim, derlerdi de sorardım saf saf; ne demek
istiyorlar, diye.
Hala da öyleyim keza. Zaten
hep bu yüzden kaybetmedim mi… neyin savaşını verdimse elim boş döndüm. Ne varsa
gizli saklı avuçlarımda akbabalar istila etti. Sefil dünyanın bir garip
yolcusuyum nihayetinde. Kendini VIP sananların yanında kimim ki…
Uyuduğunu biliyorum,
baba. Hem de sonsuza kadar sürecek sessizliğin. Ne farkım var ki senden. Tek
farkım, iz bilmez yol bilmez aciz bedenim ve bir o kadar suskun.
Bak, nasıl da yerden
yere vuruyorlar. Öyle ya, suçluyum. Ve neden, neden diye binlerce kez
soruyorum. Sayısız kere, melül mahzun cevabını da vermiyor kimse. Bak, şimdi
nasıl da mutlu olacak o sinmiş gölgeler. Evet, beni sindirmek isterlerken asıl
sinen kendileri. Ve her nasılsa hükmettiklerini sanıyorlar. Evet, sanıyorlar.
Çünkü ben senin kızınım. Bana bu güne kadar kim hükmedebildi ki onlar edecek.
Her şeye muktedir tek bir güç var. Ve O da kızgın en az benim kadar. Çünkü
insanlığın önüne bunca fırsat ve imkân sermiş olduğu halde hala doyamadılar.
Gırtlaklarına kadar günah içersindeler. Ama değil görmek fark bile etmiyorlar.
Varsa yoksa etraflarında kim var ve nasıl onu oyun dışı bırakırız.
Çok soru var sana
sormak istediğim. Söylesene; nedir yalan, baba? Ve neden insanlar bu denli
yalan konuşma ihtiyacı hissediyor?
Söyle baba, sevmek suç
mu? Kim çıkarsa karşıma onu sevgiye boğdum. Bak, şimdi bunu da yanlış anlarlar…
Varsın anlasınlar: Sevmek, sevebilmek mademki bir armağan neden kutunun dibine
tıkıyoruz bu duyguyu? Tabii, nefret, haset gibi duygular varken ve bunca
rezillik hüküm sürerken kim neden sevsin ki…
Kadın ya da erkek,
kimse yolumun kesiştiği atladım boynuna ömrüm boyunca. Çünkü sevginin, güven
duygusunun anlamını siz öğrettiniz bana.
Yolun yarısını çoktan
geçtim. Yolun sonuna gelmiş onca insan bile bu denli hırs ve ihtiras
peşindeyken benim isteklerim çok mu?
Olduğum gibi olmayı sen
öğrettin bana. Sen de saklamazdın hiçbir duygunu. Ama söz ben saklayacağım.
Saklamadım da ne oldu: Vur abalıya.
En ufak bir mutluluk
bile batarken çoğu insana tek bir damla gözyaşım nasıl da coşturuyor sefil yürekleri.
Hayır, ben kimsenin mutsuzluğu ile mutlu olamazken anlamıyorum, dertleri ne.
Sorgulamayı da
bıraktım. Akıllandım artık. Arayış mı dedin, duyamadım. Merak etme, baba; hala
arıyorum doğruyu ve güzeli. Senin hala o küçük kızınım. Ağladığında dudağını
büken ve yeri geldi mi kahkahaları ile duvarları çınlatan.
Benim bir kalbim var. Ve
duygularım. Olduğum gibiyim yine. Hep de öyle olmadım mı. Biri ağlarken alkış
tutamam ki. Hatırlıyor musun, bunu da sen öğrettin bana. Ve içimde sakladığım
onca mefhumu da…
Kimseyi değiştirmek
gibi bir niyetim yokken ben neden onlara benzemek zorunda olmalıyım ki? Çıkar
peşinde koşan ve sürekli etrafındakinin açığını arayan. Sonuçta herkes
kendinden mükellef değil mi. Onca yıkım, onca kıyım neden?
Ya zihinlerdeki
yerleşik yargılara ne demeli? Zihniyetler inanılmaz karanlık ve düşmanca
düşüncelerin istilası altında. Kim neyi paylaşamıyor, o da ayrı bir soru
cevabını bulma imkânı bulamadığım.
Yine de itiraf etmem
gerekirse, çoğundan daha mutluyum kendi küçük dünyamda. Çok büyük bir dünyamın
olması da gerekmiyor diğer yandan. Ben ve sevdiğim kim varsa; yakınımda ya da
uzağımda…
Ben ve bitmek bilmez
hayallerim…
Ve tüm yarışım kendimle,
senin öğrettiğin gibi. Ne hedef alırım insanları ne de benzemeye çalışırım
onlara. Hani hep derdin ya bana; içinde ne varsa onu koru, diye. Zaten sorun da
tam burada: Korunaklı dünyam ve engin düşlerim bazı zihniyetleri rahatsız
ediyor. Oysa ben kimseye rahatsızlık vermek istemiyorum ki. Bırakın da
yürüyeyim kendi yolumda hatta koşayım da. O kadar çok vakit kaybettim ki…
Ve her gece
şükrediyorum Rabbime; kendime yetebildiğim ve sevdiğim için. Megaloman değilim
ama öncelikle sevip, korumalıyım kendimi. Ben kendime gerekli ehemmiyeti
vermezsem nasıl bakarım aynaya.
Anlayacağın, bildiğin
gibiyim, hala o küçük kız çocuğu ve büyümeye de niyeti olmayan. Büyüyüp de ne
olacak ki… Yeteri kadar özünü kaybetmiş insan var zaten.
Yoluma asla kaybetmedim
ve kaybetmeye de niyetim yok. Ne de olsa senin kızınım hala.
Rahat uyu, baba.