Meçhul bir perdedir uzak
Geri dönülmez işgalleri saklar avcunda
Tarihi konulmadan yazılır mektuplar
Törpülenir sinir uçları
Ve sonuçlarda gizlenir yanlışlar
Sindirebildiği kadar mutludur insan
Issızlığın eyvahında büyür ruhsal ağrılar
Çığlıklara sağırlaşır insanlık
Gün/ ahını alır geceden
Ve mermere işlenir yalnızlık
Yanılgılar yorar aydınlığı
Nereye gitse kaldığı yerdedir insan
Ki ayaklarından solur gezginler
Bir çölün kuraklığı sarar ruhları
Ve zihinlerde uyuyakalır düşünceler
Ölüme giden bir köprüdür hayat
Örgü gibi sökülür zaman
Karanlığın gözlerine sığınır sancılı uykular
Bozulur kıyıya vuran dalgaların ritmi
Ve iki büklüm olur ruhlar
Virgüldür anlaşılamayan her nokta
Kendi lehçesinde anlamını bulur acılar
Devrilir tersiz caddelerin soğuk putları
Zarı incinir yarınların
Ve son yaprağında lâl olur papatyalar
.
.
.
.