Aşkın naif varlığı
mademki erişilmezi beşerin kıdem bildiğim gözyaşı mı yüklü yoksa gönül her gün
bitiminde…
Devinirken zaman mekânsız
izafiyeti iken tecelli eden kuru bir zafiyet benimki tekerrür eden gönül
teknesinde tüm yalıtılmışlığımı bertaraf ettiğim bir öykünün kayıp yarısıyım
kayıp yaramda saklı iken o merhem yüklü varlığın uzak kılsam da uzağında
kalamadığım.
Tümlenmek olsa da
mizacı evrenin hep yarım kalmışlıklar ile bezeli ömür bir kaşık suda boğarken
nefsimi kör kütük aşkı mihrap bilmişim izafi bir edim iken tekil yankılarım
sefil tanılarım tınısı duyulmaz iken yetilerimin köreldiği anbean günbegün
dibine vurmuş bir gölge kadar sakilim belki de.
Mihrabı yok saydığın
gündü gittiğimde ve sonu başı bildiğim. Ey nankör gönül, sen de mi bu kadar sitemkârsın
da hele ki o kırılganlığımı yok bilmişken yolsuzluğum.
Türevi elemin yoksun
kılındığım hele ki hicap ettiğim.
Tefekkürüm en derinde.
Sonsuzluk mu saklı
yoksa mizacında.
Hadi kolaysa kopar at
tüm solgun gölgeleri ve azat et beni. Sanırsın ki yoksulum yoksunluğunda saklı
iken tüm teferruat.
Sanırsın ki zerre
hükümsüzüm aldatılmışlığım kadar.
Görmez misin özlemin ne
derin.
Bakir kıyılarında aşkın
yürümek belki de en mutlandıran tek kişilik yolculuğumu görmezden gelen kim
varsa hicap etmem bil ki.
Esefle kınasa da
eşrafım yok saysa da varlığımı ve ölsem de günden güne beyhude olduğunu
bildiğim bir çıkmazdayım anlamsızlığı anlam kılan ve mihrabı tekelinde tüm
tüketilmişliğimin.
Külfet bildiğim
mizacımı yok saydığım dengeye oturtamadığım yine de yüksünmekten alıkoyarken
kendimi.
Alındığım sitemler
aldırmaz kıldıkları varlığım son addedilen başlangıçlar, savruk ve izafi
yörüngem belki de için için kemiren bir virüs yoksun nizamların bekçiliğinde
gök kubbe erişilmezliğin merkezinde.
Savruk kıtalarda saklı
o serzenişler ve varı yoğu dert belleyip de bir türlü erişemediğim huzur mutlak
bir devranın vakur iletişimsizliği kadar ayan beyan. Bu yüzden uzağındayım
yakın bildiğim yüreklerde saklı iken görünmezliği kaderin el ele vermişken
keder denen o heyula acı.
Tınısı nasıl da yakın
ve hepten kayıp ritmi yüreğin bir öyle bir böyle boşvermişliğin tükettiği içsel
hazinem yetisiz addedilen düş bilgesi yaşlı zaman.
Zafiyeti belki de
beşerin yine de geri duramadığı o tahakküm yüklü beklentisi bir ucundan sızıp
adlandıramadığı korkularını yok saysa da kaçmaktan alıkoyamazken kendini. Ne
gam…
Yalansa söyle hatta
haykır bilsem de boşuna tüm serzenişim yoksun bırakıldığım bir düşsün altı üstü
yakamdan düşüremediğim. Sonsuza kadar hoşça kal atamasam da özümden köz bildiğin
ne ise bana dair.