Kuşatılmışım çepeçevre.
Önüm ölüm.
Ardımda,
hedefine varamamış
hayallerim var.
Çaresiz hastalıklardayım.
İntihar edecekti ruhum,
bedenimi darağacına
sürükleyerek.
Gönül kapımı kırdın, açtın.
Boynumu ipten alanın
kim olduğuna baktığımda
ellerini gördüm.
Teslim aldın kayıtsız ve
şartsız.
İstesem, ölürdüm ya,
yaşamamı istedin.
Nedenini merak ettim.
Sükût ettin, anlamlıydı
sükûtun.
Şefkatin annem gibiydi,
bir karıncayı incitemez.
Belki ondandı…
Pompeii’nin lavları altında
kireç rengi bedenimin
acıları saklıydı
Acılar buldurur umutları;
İnan ki, yana yana öğrendim
kalmayı.
Her sabah “günaydın!”
dediğim bir yaşam var.
Bıktı, biliyorum,
Terk edip gidemiyor bir
türlü…
Değil mi ki, onsuz yokum,
O da bensiz yok…
Son günün gelip çatması için
özel bir gayret göstermem gereksiz
Güneş her gün doğmaz ki…
Belki ondan dolayı, yani,
Yüreğin sessiz kaldığı o gün
gelmeden önce mutlaka söylemeliyim:
Kalbimin tüm haykırışıyla:
“SENİ SEVİYORUM!”