benim kıyametim yaşlandıktan sonra kopar
yaşlılık
eskimenin problemi, çözemediğim
olgunlaşmak yaşlılığın sağlaması mı...
rengim kırmızıysa kırmızı akar kanım, nedense
beyazsa tenim kanım da beyaz...
kırmızı beyaz duygular kıymete biner rujlu temaslarla
azıcık tilki kurnazlığına da asılır beceri,
nihayetinde tarihler elle yazılmakta etiketlere
en eski tarihin yazıldığı etiketler kırmızı yaşlılara
ait,
aşkın ederi kırmızı...
azalırım bir
çimdik, mahzenlerde rutubet kokarım
karanlıklar eskimiş şarap tadında buruk
bir karanlığa ışık ararım bir ruhuma
çıkar yol ararım algılarımda uçuşan meleklere
kanat olup
açarım,
kafam karışınca karanlık korkutur beni;
elimden tut ki, korkularla kafa bulayım...
kırkgeçit yatar kendi yatağında çığırtkan
şeriatın kestiği parmağın acısından
ellerim kelepçeli bileklerimden nezarethanede dört
asır
suçlanırım haklı olarak aşktan
oysa onu ben götürürüm fıçılarda her gece
görürüm sokak lambalarında kırık ampulleri
takmaktan üşeniyor büyükşehir işçileri
razıyım onunla birlikteyken karanlık olmaya...
meleklerin kanatları tanrıya serinlik yapar
onu severim bir şişe içinde sıcacık
lakin nasıldır sutyensiz bir ben bilirim
şayet başkaları da bilirse şişeyi kırarım...
tek başımayken çelimsiz bir tin edindim
cansız mı
kuru mu kıvrımları tanımam
sokulurum
döşüne memelerini istemem
örtündüğüm karanlık iz bırakır tenimde kırmızı
tezahürat gereksiz alkışlar yeter kaliteme
kırmızı daha muhteşem beyazdan
aşkın ederidir kırmızı...
kimseler sevemez onu kırmızı renginden
bir ben içerim al yeşil dudağımdan...
benim uykum içmezsem bir yudum kırmızı başlamaz,
sen gelmezsen düşlerime, sarhoş olurum...