Hiçliğin mertebesinde
vakur bir gölgenin
Tasavvuru kadar
nedensiz bir serzeniş iken rast geldiğim;
Bir tümcenin nazarında
sefil bir heceyim sadece:
Seslenirken ötelerden
tanımsız bir ses meylettiğim
Ve haykıran ismimi tek
bir hecede.
Gülümsemelerden ibaret
olmalı
Bastıran onca hezeyanı
tek kalemde silen
Ve en asil yörünge iken
kaybolduğum.
Dinen bir rehavete
tekabül eden gözyaşlarım:
Belli ki rahmet ve
şükür yüklü tek meziyet
Yine insanlığın
çağrısı:
Acıların yüzü suyu
hürmetine
Tek selamı yüreğe
hapseden
Ve isli bir günü bile
tevekkül bilip,
Gönülsüz bir aşk kadar
yükü yüreğin iken
En asil hutbe.
Şakıyan bülbülün en
nazenin tınısı şu hayat şarkısı,
Sefilliğin bile aşka
bulaştığı bir rötuş
Ve çalakalem yaşadığım
döngünün haznesinde
Yığılı ne çok izlek:
Bir kelamda hayat bulan
Ve anlık bir isyanda
günaha boyanan.
Kayıp ve dingin mademki
çalıntı bir hayat,
Özlemin yankısı ile
yürekten can bulan.
Gönül gözümün rağbet
ettiği nasıl bir tevafuk ise
Resmettiği Yaratanın
Ve içinden çıkmadığım
kuyunun sarnıcında
Asılı bir yürek kadar
asil bir zerreden ibaret
Şu gönül teknesi.
Zıvanadan çıkmış bir
kez şu rahvan ve yoksun imgeler,
Rast geldiğim bu aşk mı
yoksa
Dünü yâd eden?