Duvarlarım inlemekte acı içinde
Bırakıp gittin ya beni, isyanım sana
Acılarım dinmemekte isyan içinde
Gidip dönmedin ya, hasretim sana…
Bir efsaneye eşdeğer bu aşk hikayem,
Kayıp ellerin yolunda kaçmaktı gayem,
Saplanmasaydın karanlığıma, bir tanem,
Cılk düşleri çıkartmasaydın ortalığa…
Gidişini kanıksamaya başlamışken,
Hafızamın fısıltı böceklerini zorlamayacaktın hatırlamaya
Karanlığımı ışıldatmayacaktın fersiz fenerlerinle
Hayalini göstermeyecektin fersiz gözlerime…
Ah, kadınım, ah!
Şiirlerimin her mısraı senden bahsetmekte
Tüm sözcükler ‘sen’ kokuyor
Harflerimin tekmili birden dokunsan ağlayacak,
Kutlama öpücükleri kondur yanaklarına…
Yalanlara gömdün gene umutlarımı
İhanetlerle defnettin gene ruhumu
Gördün mü bana yaptığını şimdi?
Ömrümden zayi ettiğim her anım hesap sormakta
Hıçkırıklarımın ıslaklığında yanaklarıma tutunamıyorum.
Bırakmalıydın bu aşka dair umutlarımı karanlıklarda...
Hoyratça sömür sana sunduğum her sevişmeyi,
Dudaklarının rujunda yala isterik iniltilerini,
Nefesime KOAH’ın kalleşliğini musallat et
Her çırpınışıma
beni her öldürüşünün sadizmini ekle
Ve çık git,
karanlığımı ışıksız bırak görünmezliğime…
Ruhum soğusun acılara tek başına.
Yokluğunda yok olmaya amade olduğum,
Şimdi bıraktın ya ellerimi ellerinden,
Yüreğimi ısıran yılanlardan bile soğuksun
Artık incitmekte şiirlerimin çaresizliği,
Sözcükler zehir zemberek…