İdame ettirmek
yalnızlığın gölgesini:
İsi kayıp bir şehir
kadar kimsesiz belli ki:
Hani sarmalında ufkun,
Kıble bildiğim ruhun
Ta derini saklı sevince
ortak müşkülpesent bir günce.
Adımı tırsak bir
varlığa emanet etmiş Tanrı
Sonra da üstü karalı
bir cümleyi mahzen bilmişim,
Demeye ne hacet,
Kırağı çalan kerrat
cetvelim:
Sondan başa,
Akılsız kepçemde bir
tutam huzuru eklediğim
Tuz ruhu o cimri
kelimelerim
Ve dokunmaya kıyamadığım
hayallerden arda kalan,
Ah ki ah: nasıl bir
talan.
Ölümlü düşlerim… Ben gibi.
Yürek yarası mı dediğim
o aykırı rota,
Hadi buyur, buradan yak
çatık kaşlı meleğim.
Hem demedim mi ben
sana:
Sen de bıkarsın bir gün
onlar gibi
Bu yüzden bak ve gör,
İndinde saklı düşleri
Şu közün bilinmez
seyrinde
Ve hoş bir eda ile
savrulduğum rüzgârın
Titrek naz’ı.
Nazlardan naz
beğenirdim bir zamanlar
Ve üstümde rüküş bir
elbise,
Dünlerden kalma
Ve ahkâm kesen
yarınlardan kesip de umudumu
Yitirmemeye ahdettiğim
çocukluk manifestom.
Hala takılıyım dünde:
Nasıl da rağbet
etmiştim oysa
Hatta adım gibi
emindim,
Peşrevinde
yetişkinliğin
Makbul göreceğine
devranın.
Kırık kelam sahibine
ait:
Sıkan, sindiren zaman
zaman silmeye muktedir
Darmaduman isyanından
damlayan beşerin.
Saklı sıradan cümleler
iken boykot eden hayatı,
En sihirli mecra yine
tüketilmişliğin neferi.
Bir gömütten midir
ibaret o eksik günce,
Soluduğu kadar hayatı,
Solmayı
sonlandıramazken gökyüzü
Ve isine muhalif ömrün,
Sükûtu kim bellemişse
fermanı gönlün…