YANGIN  MERDİVENİNİN  KAPISINA  KİLİT  VURULMUŞ./  AŞAĞI  TÜKÜRSEN  SAKAL,  YUKARI  TÜKÜRSEN  BIYIK.


Dün  Adana-Aladağlarda  bir  kız  öğrenci  yurdunda  çıkan yangın sonucu  biri   yurt  görevlisi,  on biri  küçücük  kız  öğrenciler  olmak  üzere  on  iki  canımızın  diri  diri  yanarak  Hakkın Rahmetine  kavuşmuş  olması  tüm  ülkeyi  derinden  sarstı.O  yangınla  birlikte  ülke  olarak  hepimizin  ciğerleri  yandı.

Bir taraftan  ölenlere  rahmetler,  fatihalar  okurken  öte  taraftan  da  bu  yangına  sebebiyet  verenlere  lanetler  yağdırdık.

Evet.  Böyle  bir  elim  olayda  her  kimin ihmali  ve  kusuru  varsa  elbette  Allah’ın  laneti  onun  üzerine  olsun.

Ben  bu  gün  bu  sayfada  dünkü  yangın  ve ölen  on iki  canla  ilgili  olarak  yapılan  yorumlar  içinde  en  çok  üzerinde  durulan  ‘’ Yangın  merdivenlerinin  kapısı  kilitliymiş’’  Konusu  üzerinde  duracak  ve  bu      konuda  siz  değerli  okurlarımın  görüşlerini  almaya  çalışacağım.

Yukarıda  iki  resim  görüyorsunuz.  Resimlerden  sağdakini  tanıdınız.  Adana-  Aladağdaki  yurdun  yanışı  ile  ilgili…Soldaki  resim  ise yedi  sene  görev  yaptığım  Kocaeli-  Akmeşe  Yatılı  Bölge  Okulunun  yatakhanesi..Yani  tam  ik yüz  yirmi  öğrencinin  yattığı  yer...  Sadece  yatma  ve  alt  katı  depo olarak  kullanılan  bir  bina. (  Şu  anda okul  yatılı  olmaktan  çıktığı  için  artık  sadece  tarihi  bir  eser )

İşte  bu  bina  ta  1600 lü  yıllardan  kalmış  bir  binadır.  O  yıllarda  adı  Armaş  ve  bir  Ermeni  köyü  olan  bu  köyde  Türkiye’nin  ilk  ve  tek  Ermeni  Ruhban  okuluymuş  o  bina.  Yani  o  binada  Ermeniler  için  rahip  yetiştiriliyormuş. 1920  li  yıllardan  sonra  Ermeniler  köyü  tamamen  terk  etmişler  ve    bir  kaç  sene  tamamen  boş  kalan  bu  köye  önce  Yunanistan’dan  mübadele  ile,  daha  sonra  Bulgaristan,  Yugoslavya  ve  en son  olarak  Romanya’dan  soydaşlarımız  gelmiş  yerleşmişler.

Zamanla  devlet  o  koskoca  binayı  ne  yapacağını  düşünmeye  başlamış.  Öyle  ya  koskoca  ve  sapasağlam  bir  bina  var  orada  ama  öylece  boş  boş  duruyor.

İşte  o  bina  önce  Temel  Eğitim  Yatılı  Bölge  Okulu  olarak  kullanılmış. Yani  hem  derslikler,  okul  idaresi  vs.  o  binada,  hem  de yatakhane  yine  o  binada  imiş.  Daha  sonra bir  de okul  yapılmış  o  binadan  bayağı  uzak  bir  yere, o  bina  da  sadece  yatakhane  ve  depo  olarak  kullanılmış.

Daha  sonra  da  okul  Yatılı  İlköğretim  Bölge  okulu  olmuş  ve  ben  1989 yılından  1996  yılına  kadar  o  okulda  hem  öğretmen  hem  de  idareci  olarak  çalıştım.

İşte  o  gördüğünüz  yatakhanenin  içi,  taban  ve  tavanı, merdivenleri, pencere  çerçeveleri  tamamen  ahşaptı.  Taban  tahtaları  her  sene  yaz  tatillerinde  tahtakurusuna  karşı  mazotlanırdı.  Yani  en  küçük  bir  kıvılcımda  cayır  cayır yanması  işten  bile  değildi.

Evet..Böylece  ‘’Aşağı  tükürsen  sakal,  yukarı  tükürsen  bıyık’’ konusuna  duhul  eyledik. Tahtaları  mazotlamasan   çocukları  tahtakurusuna  teslim  edeceksin,  mazotladığında  ise  zaten  ahşap  olan  tabanı ,  merdivenleri ve  pencereleri  en  ufak  kıvılcımda  tutuşacak  hale  getiriyorsun.

İşte  bu  sebeple  o  binada kış  mevsiminde  soba  yanmazdı.  Şimdi  ‘’  Soba  da  ne  yahu.  Kalorifer  yok  muydu?’’  dediğinizi  duyar  gibiyim.  O  binada  kalorifer  hiç  bir  zaman  olmadı.  ‘’  Eee..Kışın ne  yapardı  o  çocuklar? ‘’  Öyle  ya  Kocaeli  öyle  kar  yağmayan,  don  olmayan  bir  yer  değil  ki. Hele  de  Akmeşe’nin  bayağı  bayağı  bir  dağ  - orman  köyü  olduğunu  söylersem  kışları  nasıl  bir  soğukla  karşı  karşıya  olduğumuzu  anlarsınız.  Vehasılıkelam  bizler  lojmanlarımızda  meşe  odunu  yaktığımız  sobalarımız  sayesinde  sıcaktan  gevreyerek  yatarken  öğrencilerimiz  battaniye  üstüne  battaniye  örter o  vaziyette  yatarlardı  

Öğrencilerimizi,  soba  yakmamak  suretiyle  yangından  koruyorduk  ama  bilindiği  üzere  yangın  elektrik  kontağından  da  çıkabilirdi  ve  dediğim  gibi  o  bina  oldukça  eskiydi. Yani  elektrik  tesisatı  da  her  an  başımıza  büyük bir  yangın  felaketi  çıkartabilirdi. Ayrıca  tüm  önlemlerimize ve  sert cezalarımıza  rağmen  tek  tük  sigara  içen  öğrenci  de  vardı. Kısacası  öğrenciler  aslında  çok  büyük  bir  tehlike  ile  iç  içeydiler  hep. Ancak.  Onları  bekleyen  bir  tehlike daha  vardı: Bizim  yatakhanemizde  de  yangın merdivenleri  öğrenciler  yattıktan  sonra  kilitlenirdi.

O  resmini  gördüğünüz  yatakhane’nin  arka  tarafındaydı  yangın  merdivenleri. Gündüzleri,  bina  havalansın  diye  tüm  pencereler  açıldığı  gibi  zaman  zaman  yangın  merdivenleri  de  açık  olurdu. Öğrencilerin  evlerine  gitmedikleri  haftalarda,  Cumartresi-Pazar  günleri  gündüz  saatlerinde  yine  açık  olurdu  yangın merdivenlerinin  kapısı  ama  öğrenciler  yatarken mutlaka  kilitlenirdi.

Bu  uygulama  şimdi  siz  okuyucularımıza  ‘’ Çocukları  resmen  ölüme  terk  etmek’’ Gibi  gelebilir.  Öyle  ya  bir  yangın  çıksa  ne  olacak?  Aynen  Adana’da  olduğu  gibi  ya  yangın merdivenlerinin  önünde  ya  da  binanın  çıkış  kapısı  önünde  ölüp  gideceklerdi  çocuklar,  eğer  bir  yangın  çıkmış  olsaydı. Zira  binanın  giriş  çıkış  kapısı  da  kilitli  olurdu.

Öncelikle  bu  kilitli  kapıların  anahtarı  kimlerde  dururdu  oradan  devam  edeyim  anlatmaya.

Bu  kilitli  kapıların  anahtarlarından  biri  nöbetçi  öğretmende, diğeri  okul  gece  bekçisinde,bir  diğeri  de  okul  müdüründe  bulunurdu. Esas  itibariyle  okul  nöbetçi  öğretmenlerinden  biri  ( Her  gün  iki  öğretmen  nöbetçidir)   o  binada en  alt  katta   nöbetçi  öğretmen  odasında  yatmak  mecburiyetindeydi.  Ancak  lojmanlar  iki  adımlık  mesafede  olduğu  için  ve  de  okulun  bir  gece  bekçisi  olduğundan,  nöbetçi  öğretmenler yatakhane  binasında  yatmazlardı  pek. Yani  ‘’ Umudumuz  gece  Bekçisi’’

Gece  bekçisinin,  bekçi  saati  vardı  ve  her  saat  başı o  saati  kurmak mecburiyetinde  olduğundan  onun  uyuması  söz  konusu  değildi. Ayrıca  öyle  ki  gece  bekçimizin  tabancası  bile  vardı,  dışarıdan  gelebilecek  bir  saldırıya  karşı.  (  Özellikle  de  kız  öğrencilerimizi  kaçırma  olaylarından  çekinirdik  ama  Alllaha  şükür  hiç  öyle  bir  olay  olmadı.)

Evet..Gelelim  şimdi  ‘’O  kapılar, özellikle  de  yangın merdivenleri  niçin  kilitli  olurdu?’’ Sorusuna.

O yangın merdivenlerinin  kapısı  kilitli  olurdu  çünkü  öğrenciler – Özellikle  orta okul  öğrencileri,  bilhassa  da artık  birer  ergen  olan  son  sınıflar-  okuldan  kaçarlardı  zaman  zaman. 

Şöyle  bir  ufak  anıyla  anlatayım:

O  resmini  gördüğünüz  bina  erkek  öğrencilerin  yatakhanesiydi.  Kız  öğrencilerin  yatakhaneleri  ise  hemen  o  binanın  arka  tarafında,  daha  küçük  bir  binaydı.

Bir  gün  sabah  yoklamasında  8.  Sınıf  kız  öğrencilerimizden  birinin  eksik  olduğunu  gördük.  Sorunlu  bir  öğrenciydi  zaten.  Okuldan  kaçtığını  anlamak  zor  olmadı.  Kaçtığı  yer  ise  tabii  ki  kapatılması  unutulmuş  olan  yangın  merdiveniydi. Hemen köydeki  jandarma  karakoluna  haber  verdik  durumu.  Jandarma  Karakol  komutanı  derhal  bir  ekip  çıkartıp  aramaya  başladı.  İki  saat  sonra  da  kızı  buldu  getirdi.  Nerede dersiniz?  Ormanın  içinde..Soğuktan  ve  yorgunluktan  bitap  düşmüş  bir  vaziyette. O  ormanda  başına  her  şey  gelebilirdi.  Allahtan  gelmemişti.

İşte  ‘’Aşağı  tükürsen  sakal,  yukarı  tükürsen  bıyık’’  durumlardan  biri  de  budur.  O  kapıyı  kilitlersin,  çocukları  bir  yangın  tehlikesinde  büyük  bir  felaketle  başbaşa  bırakırsın, kilitlemezsin,  bu  sefer  de  okuldan  kaçan  bir  öğrencinin  başına  gelebilecek  bir  felaketin  hesabını hiç  kimseye  veremezsin.

Örnek  olarak  kız  öğrenci  yatakhanesinden  kaçan  bir  öğrenciyi  versem  de  erkek  öğrencilerin  yattığı  yatakhaneden  kaçma teşebbüsleri  de  sık  sık  karşılaştığımız  olaylardandı.

Kısacası  çok  zordur  yatılı  okullarda    ya  da  yurtlarda  görev  yapmak.  

Yatılı  okul  veya  öğrenci  yurtlarında  görev yapacak  olan  insanların  her şeyden  önce uyku  denen  kavramı  kafalarından  silmeleri  gerekir.  Her  an  uyanık  olması  lazım  oralarda  görev  yapanların.  Bilhassa  gece  görevi  yapanlar… Ayrıca  artık  devlet  şu  her  an  cayır  cayır  yanma  tehlikesiyle  karşı  karşıya  olan  binaların  yurt, pansiyon,  yatakhane  vs.  olarak  kullanılması  olayına  son  vermelidir. Sonra  nasıl  yapılır bilmem  ama  bu  tür  binalardaki  elektrik  tesisatının, yangın  söndürme  ekipmanlarının  kontrol  ve  denetimleri  de  sık  sık  yapılmalıdır. Çok  önemli  bir husus da  yangın tehlikesine  karşı  o  binalarda  kalan  çocukların  çok  iyi  eğitilmeleri  ve  binaların  içinde  mutlaka  yangını  önleyici  alet ve  yangın  söndürme tertibatının  bulunmasıdır.

Yangın  söndürme  tertibatı  dedim  de…

Bilirsiniz. Özellikle  bir  özel  okul  açabilmeniz  için o  kadar  çok  kriter  ortaya  koyulmuştur  ki  şaşarsınız.  Mesela  sınıf  kapı  genişliği  80 cm  olan  bir  dersliğe  20  den  fazla  öğrenci  alamazsınız.  Kapıyı  genişletip  85  Cm  yaptığınızda  sanki  o  derslik  de  genişleyebiliyormuş  gibi  25,  hatta  30  öğrenci  alırsınız.  Efendim  okulun  mutlaka  bir  bahçesi  olacak.  Kız  ve erkek  öğrenciler  için  ayrı,  bay  ve  bayan  öğretmenler  için  ayrı tuvaletler  olacak,  laboratuvarlar,  spor  alanları,  Atatürk Köşesi  vesaire…Bu  arada  tabii  ki  Yangın  söndürme  alet  edavatı…

Bu  gözler  hiç  bir  vanaya  ya da musluğa  bağlı  olmayan,  sadece  duvara  monte  edilmiş  bir  yangın  hortumuna  ‘’ Okulun  yangın söndürme  tertibatı  vardır’’  diye  rapor  veren  yetkilileri  de  gördü  maalesef.

Bu  arada  çok  önemli  bir  hususun  daha  altını  çizeyim: Okulumuz  bir  yatılı  okul  olduğu  için  sık  sık  denetim  yapılırdı. Bu  denetimlerden  birini  hiç  unutamam. ( Aslında  o  denetimlerin  hiç  birini  unutmak  mümkün  değildir)

Müfettişler  geldi  okulu  denetliyorlar: Madde  madde yazayım  olmazsa  denetim raporundan  bir  bölümü:

1- Dersliklerin  olduğu  kısımda  bir  eksiklik  görülmemiştir.  Bütün  dersliklerde  Atatürk  resmi,  İstiklal  Marşı,  Atatürk’ün  Gençliğe  Hitabesinin  var  olduğu  görülmüştür..
2- Okulun  Atatürk köşesi  vardır  ve  talimatlara uygun  olarak tanzim  edilmiştir.
3-Dersliklerin  olduğu  binanın  önünde  de,  yatakhane  binasının  önünde  de  bir  Atatürk  büstü  vardır ancak  yatakhane binası  önündeki  büstün  sarı  yaldız  boya ile  boyanması  gerekmektedir  zira  boyası  dökülmüş  vaziyettedir.
4- Okulun  revir  bölümünde  yeterince  ilaç  ve  tıbbi  malzeme  olduğu  görülmüştür (  Oysa  bir  iki aspirin  ve  gazlı  bez,  tendürdiyottan  başka  bir  şey  yok ) Ancak  revirde  Atatürk  resmi  olmadığı  görülmüştür.  Okul  idaresine  konuyla  ilgili  uyarı  yapılmıştır.
5- Banyoda  öğrencilerin  -üzerinde  soyunup  giyindikleri  banklar  tahtadan  olduğu  için  öğrenciler bu  banklar  üzerinde  üşüyebilirler.  Bankların  meşinle  kaplanması  gerekmektedir.
6- Yemekler  listeye  göre  yapılmakta  olup gayet  güzeldir.  Dağıtımında  bir  sorun  görülmemiştir.  Ancak  aşçının,  başına  aşçı  şapkası  takması  ve  önlük  giymesi  gerekmektedir. Yemekhanedeki  Atatürk  resmi  talimatlara  uygun  değildir.
7-  Öğretmen  ve  öğrenci  kılık  kıyafetlerinde  bir  aksama  göze  çarpmamıştır.
8-  Okulun  yatakhane  bölümünde  ve  tüm  birimlerinde  Yangın  Talimatlarının  asılı  olduğu  tarafımızdan  görülmüştür.

Evet.. 8.  Madde  önemli:  Yangın  talimatları  var  ya,  yangın  söndürme  ekipmanları  olmasa  da  olurdu.Talimat  varsa  başka  bir  şeye  bakılmazdı  pek… ‘’ Talimatla  memleket  yönetilemez’’  Diyen  Atatürk  her  ne  kadar  çok  haklı  olsa  da  bizde her  şey  talimat  olarak  çerçevelettirilir  ve  her  belaya  karşı  muska  misali  bir  yerlere  asıldı  mı  tüm  işler  hallolmuş  olurdu.

Yok  yok  merak  etmeyin.  Hiç  bir  öğrencinin  hatta  bizlerin  bile  yerinden  kaldıramayacağımız  içi  kum  dolu  kovalar,  yangın  baltaları,  kürekler,  kazmalar, çengelli  sopalarımız  ve bir  iki  yangın  söndürme  tüpümüz  vardı  elbette. Yatakhane binasının çatısında  bir  su  depomuz  bile  vardı ama  köyde  sular  o  kadar  sık  kesilirdi  ki  bazen  depodaki  su  bile  yetmez  olurdu  da  yemek  yapmak  için  köy  çeşmesinden  tenekelerle  su  taşıttırırdık  öğrencilere.

Yani  ‘’Denetim’’ diyoruz  ya.  Denetim  de  işte  böyle  bir  şeydi  genel  olarak.

Bazı  arkadaşların  da  belirttiği  gibi    para  hırsı  bazen  böyle  büyük  felaketlere  yol  açabiliyor  maalesef.  Dün  yanarak  hayatını  kaybeden   o  minicik  yavruların başlarına  gelen  elim  olayda  da  böyle  bir para  hırsı  var  mıydı  bilemiyorum.  Sadece  şu  kadarını  söyleyebilirim:  En  ufak  bir  ihmali,  kusuru,  görevi  suistimal edeni  varsa  Allah  kahretsin  onu/onları…

İçimizi  kavuran  bu elim olayda  hayatlarını  kaybedenlere  Allahtan  rahmet,  kederli  ailelerine  baş sağlığı  diliyorum. Milletimizin  başı  sağ  olsun. Allah  bir daha  yaşatmasın  böyle  acıları.



( Yangın Merdiveninin Kapısına Kilit Vurulmuş./ Aşağı Tükürsen Sakal, Yuka başlıklı yazı Sami Biber tarafından 1.12.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu