Hani bizde bir
laf vardır ‘’ Kör
ölür, badem gözlü
olur’’
Öyledir gerçekten de.
Kadının biri kocası
öldüğünde arkasından başlamış
ağlamaya.
‘’ Ah benim
canım kocam…O nasıl bir
adamdı siz bilmezsiniz.
Bir yatak yetmezdi
ona da iki
yatakta yatardı, bir
sandalye yetmezdi de iki
sandalyede otururdu, bir
tencere yemek yetmezdi
de iki tencere
yapardım’’
Kadın böyle abarttıkça
abartıp ‘’Bir yetmezdi
iki’’leri sıralayınca komşulardan
biri dayanamamış artık.
‘’ Evet evett.
Rahmetli öyle bir
adamdı ki bir
tabuta sığmadı da
iki ayrı tabutla
taşıdık’’ Diye noktalamış
olayı.
Toprağı bol olsun
Fidel Castro öldüğünde işin doğrusu ben
Türkiye’den daha fazla
ses çıkacağını umuyordum.
Yani en azından
sosyal medyada deprem
olması lazımdı ama
her nedense bizim
Castroculardan bile öyle
fazla bir ses
gelmedi. Bir iki cılız paylaşım dışında
önemli bir şey
duymadım, görmedim. Herhalde bizimkiler
‘’ Yahu adam doksan
yaşındaydı zaten. Dünyaya
kazık çakacak hali yok ya
öldüyse öldü. Ne
yapalım yani ardından
yas mı tutalım’’
Diye düşündüler.
Oysa Fidel Castro
sosyalist, komünist ve kendilerine Atatürkçü
diyen pek çok
insan için çok
çok önemli bir
lider olduğu gibi bu
gün kendilerine ‘’Antikapitalist Müslümanlar’’
Diyen insanlar, hatta
dindar, daha da
ileri giderek dinci
kesim tarafından bile
en azından mücadelesi
takdir edilen bir
liderdi. Dolayısıyla da
ben Fidel Castro’nun
ölümü ile ilgili
daha fazla paylaşım
beklerdim doğrusu.
Yani ‘’
Kör ölür badem
gözlü olur’’ Sözü
Fidel Castro için pek
de geçerli olmadı.
Bir badem gözlü
öldüğü halde gözleri
badem olmayan herhangi
bir ölenin arkasından
yapılan övgüler Fidel
Castro için pek
gelmedi. Herhalde Can
Yücel’in, Fidel Castro’dan
daha önce ölmesinden
kaynaklandı bu durum.
Zira Can Yücel,
Fidel Castro Türkiye’ye
geldiğinde bakın ne
yazmıştı şiir olarak
onun gelişi ve
gidişi ile ilgili olarak:
FİDEL’İN GELİŞİ GİDİŞİ
Fidel çok insan bir dev
Ağarmış saçları sakallarıyla
Karlı bir dağ.
Gözlerinde güleç
Kardelenler açıyor,
Sesi titremeyen bir ses
Umudun sesi.
Demirel'e Türkiye'yi övmüşmüş,
Mesut Bey'i de adam yerine koymuşmuş.
Laf kıtlığında asmalar budamıyor Fidel,
Son konuşmasında, yukarı yarımkürenin aşağı yarımküreyi ezmesine küreselleşme
dendiğini mimledi.
Sade konut monut davasıyla da yetinmedi.
Emperyalizm yüzünden, insanlığın altından
Toprağın nasıl kaydığını anlattı,
Sosyalizmin teslim olmadığını temsil etti.
Hoş geldin Fidel,
Gidişinle de
Bizi yine nahoş çakallarla başbaşa bıraktın.
Can Yücel
hayatta olmayınca Fidel’in
ardından çıkan sesler
de öyle pek
gür olmadı.Halbuki Başbakan
Binali Yıldırım bile nezaketen de
olsa
"20.
yüzyılın en renkli liderlerinden biri de Fidel Castro'dur. İzlediği yolu
benimsemesek de, ülkesinin bağımsızlığı adına mücadele etti. Küba halkına baş
sağlığı diliyorum."
Derken Dışişleri Bakanlığımız
çok daha çarpıcı
bir mesaj yayınlamıştı:
"Küba
Devrimi’nin efsanevi lideri Fidel Castro’nun ölümü büyük üzüntü ile
karşılanmıştır. Siyasi tarihe derin izler bırakan ve ülkesinde sağlıktan
eğitime, sanattan bilime pek çok alanda köklü reformlar gerçekleştiren Fidel
Castro, Küba’daki genç kuşaklara yol gösterecek değerleri ve idealleri miras
bırakmıştır.
Hayatını adadığı mücadele sadece Küba’da
değil, tüm dünyada yankı bulmuş ve farklı siyasi kamplarda dahi saygınlık
uyandırmıştır. Küresel adaletsizliğe karşı çıkmış, daha eşitlikçi ve
dayanışmacı bir dünya kurulması için çalışmıştır. “Başka türlü bir dünya
mümkündür” sözleri de, hangi siyasi görüşten olursa olsun, bugün Latin
Amerika’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Afrika’ya, milyarlarca insanın ortak özlemini
yansıtmaktadır.
1996 yılında Habitat toplantısı için
İstanbul’a gelen Fidel Castro’ya halkımız tarafından gösterilen ilgi ve sevgi
hala hatırlanmaktadır.
Fidel Castro’nun ailesine ve dost Küba
halkına taziyelerimizi sunuyoruz.’’
Dahası, mesela Cezayir,
onun ölümü ardından
8 gün yas
ilan etmişti.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba
başkanlığında CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Kocaeli
Milletvekili Tahsin Tarhan’ın oluşturduğu
bir heyetin 3 Aralık'ta Santiago'da düzenlenecek mitinge
ve 4 Aralık'taki cenaze törenine katılacak olması bile
öyle çok da
üzerinde durulan bir
husus olmadı.
Fidel
Castro Türkiye’ye gelmişti
Habitat Zirvesi için…1996 yılında. O
gelişinde de çok
önemli bir mesaj
vermişti.
Atatürk posterinin önünde
basın toplantısı düzenleyen Castro, Atatürk'e, Boğaz'a ve Ayasofya Müzesi'ne
hayranlığını dile getirmiş; bir de tabii ki Türk konukseverliğine… Türkiye'den
tespih, baston, kilim ile Mevlana'nın Mesnevi kitabını satın almıştı. Daha
sonra kendisini ziyaret eden Türk heyetine yine Atatürk'e duyduğu hisleri şöyle
dile getirmişti:
"Devrimci Kemal Atatürk, bizim esin kaynağımız oldu.
1919'da Anadolu'dan emperyalistleri atmak için, Bandırma gemisiyle Samsun'a
çıktı. Büyük bir zafer kazandı. Biz de tam 40 yıl sonra, ülkemizden faşistleri
kovmak için Granma gemisiyle Havana'ya çıktık. Biz de zaferle kucaklaştık.’’
"Ben de devrim
gerçekleştirdim. Ama Atatürk'ün yaptıklarını yapamazdım. Türkler sağdan sola
doğru yazarken Harf Devrimi ile tam tersi yönde yazmaya başladı. Kıyafet
Devrimi ve Medeni Kanun'la kadınlara getirilen statü çok önemliydi. Ona ve
devrimlerine hayranım. Kendinize başka bir önder aramayın."
Evet…Bunları söylemiş olan
Fidel Castro’nun ölümü
her nedense Türkiye’de
öyle çok da
yankı bulmadı. ‘’Kim bilir
belki de bizim
millet Küba için
benim gördüğüm tehlikenin
farkına vardı ve bu tehlike
Fidel’in ölümünden çok
daha önemli olduğu
için o noktaya
odakladı’’ Diye düşündüm
bir an ama benim gördüğüm
tehlike hakkında da hiç kimsenin
herhangi bir şey
yazıp çizdiğini görmedim.
Sanırım Türkiye’nin karşı
karşıya olduğu felaketler
dururken dünyanın öte
ucundaki Küba’nın başına
gelebilecek felaket hiç
kimsenin dikkatini çekmedi.
Peki nedir Küba’yı
bekleyen felaket?
Küba’yı bekleyen felaket ,
Castro’nun ölümünden sonra
bu ülkenin özgür bir ülke haline
getirilecek olmasıdır.
‘’Nasıl yani?’’ Dediğinizi
duyar gibiyim.
Çiçeği burnunda ABD
Başkanı Trump’ın Fidel Castro’nun
ölümü ile ilgili
yaptığı açıklamaya bakarsanız
anlarsınız.
Bakın ne
diyor Trump efendi:
Önce üç
kelimelik bir tweet:
‘’Fidel Castro öldü'’
Hiç bir
ruhu olmayan kupkuru
bir ifade…
Ama hemen ardından
açıklama geliyor:
‘’Castro zalim bir
diktatördü'’
Daha da
devam ediyor sonra:
"Küba halkının bundan sonra
hakkettikleri özgür bir geleceğe adım atmasını umuyorum"
Küba halkı için
güzel bir mesaj
gibi görünüyor değil
mi? Yani bunun
neresi felaket?
Şimdi de
felaket geliyor:
"Castro'nun yarattığı
trajediler, ölümler ve acılar tabii ki geri alınamaz ancak bizim yönetimimiz
Küba halkının hak ettikleri refah dolu hayatı yaşamalarını sağlamak için
elinden geleni yapacaktır. Küba hala totaliter rejimle yönetilen bir ülke
olmasına rağmen bugün, çok uzun süredir devam eden korkulardan uzaklaşmak için
önemli bir dönemeci temsil ediyor. Muhteşem Küba halkının uzun süredir
hakkettikleri özgür hayatı yaşayacakları günlere doğru bir dönemeç"
Altını çizdiğim cümleye
dikkatiniz çekerim. Felaket
işte orada. Zira
ABD Irak ve
Afganistan için de ‘’ Hak ettikleri refah dolu hayatı
yaşamalarını sağlamak için elinden geleni yapacağını’’ söylemişti.
Gerek Irak’ın, gerekse
Afganistan’ın hakkettikleri
(!) refah dolu
yaşamı görünce Küba
için neden ‘’Eyvah ‘’
dediğimi sanırım anlamışsınızdır.
Fidel, ‘’Çok İnsan Bir
Dev’’ miydi yoksa Trump’ın
dediği gibi bir
diktatör müydü o
konu hakkında herhangi
bir yoruma girmeyeceğim
ama ondan sonra
Küba’yı hayırlı günlerin
beklemediği kesin.
Bu arada
onun ölümünü tencere
tava çalarak kutlayan
Kübalılar da var.
Şöyle ki:
Dünya liderleri Küba devriminin lideri Fidel
Castro’nun yaşamını yitirmesi üzerine taziye mesajları yayınlarken ABD’nin
Florida'nın 'Little Miami' bölgesinde yaşayan bazı Kübalılar, Castro'nun ölümü
karşısında sokaklara döküldü.
Kutlama yapan
Kübalılardan biri başkan seçilen Donald Trump'ın maskesini takarken bir diğer
göstericinin “Şeytan, Fidel artık senindir. Ona hak ettiği gibi davran,
huzur içinde dinlenmesine müsaade etme" yazılı bir pankart taşıdı. ( 4. Resim )