Dimitri Camiye Gitti
Mizah dedik ama hepsi mizah değil...
Bilgisayarımın bozulması sebebiyle bir kaç gün aranızda olamadım değerli Dostlar. Bu gece yeni bir yazımla huzurlarınızdayım.
Başlık her ne kadar ’Dimitri Camiye gitti’ İse de Dimitri bu yazıda ufacık bir ayrıntı. Konu ise siyaset ama siyasi olmayan bir siyaset. Okuyunca da göreceksiniz zaten.
Şu Evet-Hayır olayı ile iyice gerilmiş sinirlere biraz masaj yapıp konu yine siyaset olmak üzere azıcık gülümsemeye ne dersiniz? ’İyi olur’ diyorsanız ufaktan ufaktan başlayalım. Başlayalım ama karışık kuruşuk gideceğim. Yani belirli bir kronolojik sıraya koymadan...
***********************************
Bir dönem ANAP’ın Genel Başkanı olan Erkan Mumcu Isparta’nın Eğridir İlçesinde bir köye gider genel seçimler öncesi. Köylü vatandaşları tek tek öper ama bir süre sonra bir şey dikkatini çeker. Omuzunda tüfeği ve resmi kıyafeti ile köyün bekçisini beşinci kez öpmüştür. Bekçinin kendisine olan bu ilgisinden memnun vatandaşları öpmeye devam ettiğinde daha da dikkat eder ki ne görsün. Hepi topu 30-35 kişi olan köylü vatandaşlar bir daire oluşturmuşlar ve Erkan Mumcu tam beş defa tüm köylüleri tekrar tekrar öpmüş.
**************************************
CHP Trabzon Milletvekili Şevket Arz’a bir telefon gelir. Arayan bir vatandaştır.
-Sayın vekilim. Sizi karşılamaya geliyorum.
Şevket Arz cevap verir.
-İyi..Bekliyorum.
Sabaha doğru saat 03.00 da telefonu bir daha çalar.
-Sayın vekilim. Otobüs Sungurlu’da mola verdi. Bir arayayım dedim. Az kaldı varmama..
********
Anap’tan Afyon Milletvekili olan Reyhan Balandı, mecliste milletvekili yeminini yaptıktan sonra heyecanla annesini arar:
- Alo anneciğim ! Yeminimi yaptım. Çok başarılı geçti.
Annesi cevap verir:
-İyi kızım. Tamam da; limon sıkacağını bulamıyorum. Nereye koymuştun?
************
Gazeteci Emin Koç, bir seçim öncesinde konuşma yapmak üzere kürsüye çıkan Erdal İnönü’ye yaklaşmak isterse de polisler ve korumalar izin vermezler. Ancak Erdal İnönü durumu görür ve seslenir.
-Sayın Koç’u bırakın.
Ertesi gün gazetelere düşer bu olay:
’Sayın Erdal İnönü o kadar nazik ve kibar bir insan ki kurbanlık hayvana bile sayın diye hitap etti. ’
**********************************
Bir miting öncesi bir SHP milletvekili, İnönü’ye der ki:
- Sayın Genel Başkanım siz iyi konuşamıyorsunuz, bakın Özal’a esip gürlüyor.
İnönü "Peki ne yapacağım?" der. Milletvekili cevap verir:
- Konuşurken masaya yumruğunuzu vuracaksınız, biz şöyle partiyiz, şöyle yaparız, böyle yaparız, diye kükreyeceksiniz.
İnönü kürsüye çıkar, yumruğunu masaya vurur ve şöyle der:
- Biz öyle bir partiyiz ki, adamı...
Burada kesilir ve şöyle devam eder:
- Devamını bu arkadaş söyleyecek..
**************************************
Süleyman Demirel seçmenlerle bir seçim öncesi sohbeti yapmaktadir. İşsizlik konusunda çok iddiali sözler sarfeder: "Göreceksiniz iktidara geldiğimiz zaman işsizlik problemini 3 ay, evet, 3 ay içerisinde çözeceğiz. bakın bunun altını çizerek söylüyorum. O sırada not almakta olan gazeteciye döner:
Sen de altını çiz o satırlarin" der
Aradan 10-11 ay geçer; Demirel başbakandir ama işsizlik sorunu çözülmemiştir! O günkükonuşmada bulunan ve not alan gazeteci kendisini ziyaret eder. Demirel yaptıklarını, yapamadıklarını, önündeki engelleri vs. anlatır. Söz sırası konuklara geldiğinde not almış olan gazeteci malum kağıdı çikartır ve gösterir. İkisi arasındaki diyalog şöyle gelişir:
-Efendim siz bize işsizliği 3 ay içerisinde bitireceğinizi vurgulamış ve ’Bunun altını çizin’ demiştiniz ben de çizmiştim. Buyurun."
- Kağıdı vermene gerek yok. O gün ’altını çizin’ demiştim değil mi? Çıkar kalemini tekrar. Al kağıdı eline bul o satirlari. Buldun mu? Hah tamam; şimdi de üstünü çiz.
*****************
Süleyman Demirel bir seçim gezisinde uçakta vaadlerini sıralamaya başlayınca eşi Nazmiye Hanım dayanamaz artık.
-Sallama Süleyman...
************************
Tansu Çilleri tabii ki unutmak mümkün değildir.
Tansu Çiller Erzurum’da bir seçim konuşması yaparken bir Dadaş yırtınırcasına bağırmaktadır:
-Bıdığını yirim gız senin.
Tansu Hanım merakla yanındaki danışmanına sorar ’ Bıdık nedir?’
Danışman utancından kelimenin gerçek manasını söyleyemez. Başını önüne eğer
ve ’ Ciğer demektir efendim’ diye cevap verir.
Tansu Hanım gayet memnun seslenir vatandaşa:
- Bacınızın bıdığı sizlere feda olsun.
Yok..Bana her şeyi yazdırabilirsiniz ama bıdığın ne olduğunu yazdıramazsınız. Ne olduğunu sanırım anlamışsınızdır.
*********************************
Yıl 1950 Türkiye’de ilk kez doğru dürüst bir çok partili seçim yapılacaktır. Yani oyların sayım ve dökümü 1946 da olduğu gibi açık oy gizli tasnif esasına göre değil, gizli oy, açık tasnif esasına göre yapılacaktır. Yalnız oyların gizli kullanılabilmesi için paravanlar, özel hücreler gerekmektedir ve bu iş için de en uygun yerler okullar ve camilerdir. Pek çok yerde sandıklar okullara ve camilere kurulur.
Seçim günü Dimitri adlı bir vatandaş oy kullanmaya gitmiştir. Ancak o anda bir başka arkadaşı Dimitri’yi arar. Evde bulamayınca da bir komşusuna sorar:
-Vire Dimitri nerededir?
Komşusu cevap verir:
-Karısı Eleni ile Camiye gitti.
************************************
Fazla uzatmadan son bir anı ile noktalayalım. Ancak bu anıda aynı zamanda ’ Japonlar da bizim gibi iki dünya savaşı gördükleri halde neden onlar dünyanın en gelişmiş ülkesiyken biz hâla onların yarısı kadar bile bir gelişmişliğe sahip değiliz?’Sorusunun da sanırım cevabını bulacaksınız.
Eski başbakan yardımcısı, hükümet sözcüsü ve meclis başkanı Bülent Arınç bizzat kendisi anlatmış:
Japonya ziyareti sırasında İmparator Akhito ile tanışır ve konuşmaya başlarlar. Manisalı olan Bülent Arınç, Manisa’ya özellikle Japon turistleri çekebilmek için neler yapılması gerektiği konusunda kafasında düşünceler oluştururken imparator birden sorar:
-Camlı Köşk ne durumda?
Bülent Arınç afallar. Camlı Köşkün ne olduğunu bilmemektedir. Sallar.
-O iş tamam...
Ancak içini bir kurt kermirmektedir. Dışarı çıktıklarında imparatora sorar?
-Camlı Köşk neresi?
İmparator cevap verir:
-Dolmabahçe Sarayı’nda Kabataş Caddesi üzerinde sarayın dışarıya bakan tek mekanına "Camlı Köşk" derler. Bunun içerisinde kristal avizeler vardır. Cam mamulleri vardır. Japonlar orayı çok severler.
Dolmabahçe Sarayı TBMM ye aittir. Bülent Arınç ise TBMM Başkanıdır ama Camlı Köşkün ne olduğunu, nerede olduğunu bilmemektedir. Buna karşılık Japon İmparatoru gayet iyi bilmektedir.
Bülent Arınç hemen Milli Saraylar Müdürlüğünü arayarak Camlı Köşkün durumunu sorar. Cevap olarak ’ Yedi aydır restorasyonda. Yakında restorasyon tamamlanacak ve açacağız’ denir. Bülent Arınç bunları da imparatora ilettikten sonra imparator bir daha sorar:
- Peki. Kalehöyükteki kazılar ne durumda?
Bület Arınç içinden ’ Ellinin körü durumda’ Diye geçirse de dışından - hakkında hiç bir şey bilmediği bu kazılarla ilgili olarak- ’ Çok iyi durumda’ Diye cevap verir. Bunun üzerine İmparator Akihito:
-Bizim prens Tomohito her sene oraya geliyor, kazı yapıyor, bir de orada müze yapacak. Hala bu kazıları bitiremedi.
Elin Japonu bizim ülkemizdeki Camlı Köşk ile, Kalehöyük kazıları ile ilgilenirken biz ne yapmışız onu da okumak ister misiniz? O zaman buyurun.
17 Şubat 1959’da Başbakan Adnan Menderes’in uçağı Londra yakınlarında düştü. Tüm Türkiye şoka girdi. Ama mucize eseri Menderes bu kazadan kurtuldu. İki ay İngiltere’de tedavi gördü. Türkiye’ye döndüğünde onu mahşeri bir kalabalık bekliyordu. Yeşilköy Havaalanı’ndan Taksim’e tam dört saatte gelebildi. Adeta bir insan seli vardı sokaklarda. Herkes ’erdiğine’ inandığı Menderes’e dokunmak için birbirini eziyordu. 1958 seçimlerinde aldığı oy oranı belki daha da tavan yapmıştı. Sevgi gösterileri tüm sene sürdü. Hem de abartılı bir şekilde... Tarih 5 Ocak 1960. Adnan Menderes Güney gezisine çıktı. Son durak Tarsus’tu. Onu yine büyük bir kalabalık karşıladı. En önde ise üç kurban onun ayak basmasıyla kesilmeyi bekliyordu. Bir koyun, bir dana ve bir de çocuk! Evet!..Bir çocuk...Yedi yaşında bir çocuk.
Ali Bayat isminde bir kişi ’Başbakanın uçak kazasından kurtulması şerefine’ 7 yaşındaki oğlunu kurban edecekti. Menderes, Ali Bayat’ın elindeki pankartı gördüğünde şoka girdi. Hemen arabadan inerek bir eliyle bıçağını tutan babanın elinden çocuğu aldı. Gözlerinden öperek arabasına bindirdi. Ama sarsılmıştı. (Söylenen odur ki; bu olaydan sonra Menderes birkaç hafta kendine gelemedi. İki gün sonra yapacağı Yunanistan gezisini erteledi.) Olanlara inanamıyordu.
Bu gün farklı mıyız peki?
Şu evet- hayır uğruna kurban edilen dostluklara, arkadaşlıklara ve hepsinden önemlisi milli birlik ve bütünlüğe indirdiğimiz darbelere baktığımda evlatlarımızı siyesetçilere kurban olarak adamak huyumuzdan vazgeçmediğimiz gayet net bir şekilde ortada değil midir? Ne dersiniz?
Neyse... Vatan ve millet için en uygunu neyse o olur inşallah. Zaten hüküm kesin değil midir? ’ Siz neye layıksanız onunla idare olunursunuz.’
Resim: Son bir gülmece de o olsun..İsmailler köyü)))))))))))
(
Dimitri Camiye Gitti başlıklı yazı
Sami Biber tarafından
14.02.2017 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.