HİÇ KÖY ÇOCUĞUNA KEMANLA BACH ÇALMAYI ÖĞRETEN BİR YERLE DÜNYANIN BALIĞIN SIRTINDA OLDUĞU ÖĞRETİLEN YER BİR OLUR MU?
Evet, yazımızın başlığındaki soru daha doğrusu hüküm İmam-Hatip Liseleri ile Köy Enstitüleri arasındaki farkı ifade ediyor.
Köy çocuklarına kemanla Bach çalmayı öğreten okullar Köy Enstitüleri, dünyanın balığın sırtında olduğu öğretilen okullar ise İmam-Hatip Liseleri oluyor bu hükümde(!)
Alıntı yaptığım yazı aslında bu kadar değil... Böyle bir karşılaştırmayı yapan şahıs,sözlerini '' İmam-Hatipler Kapatılsın'' Diye noktalamış.
''Neden kapatılsın? '' Diye sormaya bile gerek yok. Çünkü İmam- Hatiplerde çocuklara kemanla Bach çalmayı öğretmiyorlar. Ama daha da kötüsü Köy Enstitülerinde özellikle kız çocukları tam bir ahlak abidesi olarak yetişirken İmam-Hatip Liselerinde ahlaksız, edepsiz şıllıklar olarak yetişiyorlar. Aynen 2. Resimde gördüğünüz gibi.
Köy Enstitülerinde yetişmiş kızlar veya erkekler içinde öğretmenlerim olan pek çok eli öpülesi insanlar vardı. Dolayısıyla Köy Enstitülerinden yetişmiş olan ve çok büyük bir bölümü artık hayatta olmayan o insanların arkasından '' Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum '' düsturuyla saygısızca bir söz söyleyemem. Üzerimde emekleri çoktur, emeklerine ihanet edemem. O insanları her zaman saygı, sevgi ve rahmetle anarım. Özellikle de bana öğretmenlik mesleği ruhunu aşılamış olan Bakırköy Lisesinden Edebiyat öğretmenim, bir Köy Enstitüsü mezunu olan Rahmetli Hayriye Ilgaz'ın aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Ona çok şey borçluyum.
Köy Enstitülerinin bu memleket için ne kadar faydalı ya da zararlı olduğu tartışılır. Zaten sanırım kıyamete kadar da tartışılacak. Ama tartışmasız bir gerçek vardır:
Köy Enstitülerinde okutulan dersler arasında her şey vardır da din dersleri yoktur.
Evet, ''Askerlik '' Diye bir ders dahi vardır ama din dersi yoktur.
İyi de bu enstitüler Atatürk'ün izinde olmak iddiasında değil midir hep? Atatürk de '' Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur '' Dememiş midir? Hatta '' Daha dindar olmalıyız'' Sözü Atatürk'e ait değil midir? O halde köyünden alınıp bu enstitülere yerleştirilen öğrencilere kemanla Bach çalmanın yanında din dersleri de verilmesi gerekmiyor muydu?
Mesela o çocuklara askerlik yerine vaya askerlik de kalsın, askerliğin yanında Kur'an öğretilseydi ve denseydi ki '' Bakın evlatlarım ! Gördüğünüz gibi kutsal kitabımız Kur'anın hiç bir ayetinde dünyanın balığın sırtında olduğu yazmaz'' O çocuklar da gerek kendi köylerinde gerek başka görev alacakları yerlerde bu gerçeği cahil insanlara anlatsalardı?
Ama yoktu Din dersleri.
Neden yoktu peki?
Çünkü 1923 de Balıkesir Zağanos Paşa Camiinde '' İnsanlara feyz ruhu vermiş olan dinimiz son dindir. En mükemmel dindir. Çünkü dinimiz akla, mantığa, gerçeğe tamamen uyuyor ve uygun düşüyor." Diyen Atatürk on yıl sonra ''.....fakat, bu prensipleri(Atatürkçülüğün altı temel ilkesini kastediyor ) gökten indiği sanılan kitapların dogmaları ile asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gayipten değil doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz.” demişti ve Köy Enstitüleri de ilhamlarını gökten indiği sanılan kitaplardan almıyordu.
İlginç olan nedir biliyor musunuz? Köy Enstitülerindeki köy çocuklarına çağdaş olmanın gereği olarak kemanla Bach çalmak öğretiliyordu ama o dünyaca ünlü müzik dahisi Johan Sebastian Bach'ın çocukluk ve gençliğinin Mattehaus Kilisesi'nde geçtiği, daha on beş yaşındayken kilise korosunda önce solist sonra org çalan bir eleman olarak görev yaptığı, Johan Sebastian Bach'ın usta bir keman virtiözü olmanın yanında dindar bir insan olduğu anlatılmıyordu. Yani kısaca '' Çocuklar ! Tamam, Bach'ı çok güzel çaldınız. Haydi şimdi de aynen onun yaptığı gibi dinimizin gereklerini yerine getirelim. Namazlarımızı kılalım, kutsal kitabımızı okuyup anlamaya çalışalım'' denmiyordu.
Tamamen aydın ve özgür bireyler olarak yetişen o çocuklar da hocalarına sormuyorlardı '' Hocalarım ! Ruhi Su, Aşık Veysel eyvallah da Bach'ı ne diye öğreniyoruz?'' diye. Sormak isteseler de soramazlardı zira kızlar dahil hepsi askeri kıyafetler içinde ve tam bir askeri disiplin altında olup öğretmenleri ve eğitimi sorgulamak gibi bir lüksleri asla yoktu.
Neyse...Asıl konu '' Kapatılsın'' diye kıçların yırtılmasına sebep olan İmam- Hatiplerdi ama uzattım konuyu.
İmam- Hatiplerde ne öğretiliyormuş efendim? Dünyanın balığın sırtında olduğu.
Bizim memlekette çok kullanılan bir laf vardır: '' Yalancının anasını avradını... '' diye başlar ve sin-kafla biter o söz.
On üç sene İmam-Hatip Liselerinde öğretmenlik yaptım. Hiç bir İmam-Hatip Lisesinde dünyanın balığın sırtında olduğu söylenmez. Ama dünyanın balığın sırtında ( Aslında öncelikle öküzün boynuzları arasındadır. Öküz de bir balığın sırtındadır.) olduğuna dair bir sözü de bu ülkede duymayan yoktur. ( Aslında onun da bir hikayesi var ama zaten uzun olan yazımı daha da uzatmamak için yazmıyorum o hikayeyi.)
Peki bu söz İmam-Hatip Liselerinde söylenmediyse ve söylenmiyorsa nerede söylendi/ söyleniyor?
İşte asıl zurnanın zort dediği yer burasıdır?
Hani cahil insanların çocuklarını Köy Enstitülerinde okuyarak aydın bireyler olsun diye aldığınız köyler var ya işte o köylerdeki okuma yazması bile olmayan insanlar içinde faaliyet gösteren hoca, şeyh, mürşid kılığındaki sahtekarlar söyler o saçmalıkları. O saçmalıklar da yine cahil insanlar arasında dilden dile yayılır ve inanç haline gelir.
Siz köy enstitülerine din dersleri koyup işin hakikatini öğretmediğiniz için, işin hakikatini söyleyecek, anlatacak olan İmam-Hatip Liselerinin kapanması amacıyla g.tünüzü yırttığınız ve zaman zaman da kapattırdığınız için o sahtekarların ekmeklerine yağ sürersiniz.
Şimdi '' İyi ama 2. Resim ne oluyor? Onu nasıl izah edeceksin?'' Diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Hemen izah edeyim:
Siz eğer evlatlarınızı çocukluklarından hatta bebekliklerinden itibaren ''Saldım çayıra Mevlam kayıra '' anlayışı ile yetiştirirseniz o çocuk ergenlik çağına geldiğinde de '' Yahu ben yapamıyorum ama kızım bari dindar biri olsun, dinini diyanetini öğrensin'' diye İmam-Hatip Liselerine -tamamen onların rızası dışında- gönderirseniz o kızlar o resimde gördüğünüz hareketlerin çok daha fazlasını yaparlar. Hatta sadece o kadarını yapmışlarsa öpün de başınıza koyun.
Ayrıca şunu da ilave edeyim: Eğer üç beş tane soytarının yaptığı bir hareketi tüm İmam-Hatiplilere mal edersiniz o zaman ben de şöyle bir hüküm çıkarırım: ''Hımmm demek oluyor ki İmam- Hatiplerde kız öğrencilere ahlaksızlık öğretilirken düz liseler ve diğer meslek liselerinde de evlatlarımız uyuşturucu bağımlısı olarak yetiştiriliyor.'' Öyle ya uyuşturucu satıcıları İmam-Hatip Liseleri önlerinde değil diğer liselerin önünde yapıyorlar hep satışlarını.
Velhasılıkelam...
Ben bu millet için İbn-i Sina'ların, Dede Efendilerin, Uluğ Beyler'in, Fatih Sultan Mehmetlerin gerekli olduğunu bir türlü anlatamayacağım galiba.
İbn-i Sina'nın büyük bir tıp bilgini olmasının yanında muhteşem bir müzik dahisi olduğunu, aynı zamanda dinini de çok iyi bildiğini,
Dede Efendi'nin müziği bildiği kadar İslam dinini de bildiğini
Uluğ Bey'in örnek bir devlet adamı olmasının yanında bir astronom olduğunu ve dinine son derece bağlı olduğunu
Fatih Sultan Mehmet'in dahi bir devlet yöneticisi, kendi resmini bir İtalyan ressama yaptırtacak kadar sanatsever olduğunu, pek çok yabancı dil bildiğini, İstanbul surlarını dövecek topların balistik hesaplarını bizzat kendisi yapacak kadar bilim adamı olduğunu ve '' İslamın sırf mücerret gayretidir gayretim'' diyen bir İslam Dini aşığı olduğunu
Anlatamayacağım galiba...
Maalesef özellikle günümüzde bilime ve sanata yönelenlerin pek çoğu dinden hortlak görmüş gibi kaçarken dine yönelmiş olanların pek çoğu da bilim ve sanattan vebadan kaçar gibi kaçıyor ve sonuç olarak bu millete çok yazık ediyoruz çooookkkkk.
RESİMLER:
1- Bir Köy Enstitüsünde kemanla Bach çalan köy kızlarımız.
2- Bir İmam-Hatip Lisesinde terbiyesiz hareket yapan kızlarımız
3- Bir Köy Enstitüsü diploması ve estitüde görülen dersler
4- 12.07. 2007 Tarihli bir haber: Resmin altında aynen şunlar yazıyordu:
''İzmir’in Alsancak semtinde 2003 yılında tuvaletinde uyuşturucu kullanan öğrencilerin yakalandığı Nevvar Salih İşgören Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Lisesi’nde öğrenciler yine esrar içerken yakalandı.''