‘Sözün gücüne inanıyorum çünkü’ diye cevapladı Bentara. Masanın kenarında duran gaz lambasının ışığını kısarken ‘Şimdi gitmeni isteyeceğim, çalışmalıyım’ dedi. Meşk rengiyle boyamalıyım dükkanımı diye karaladı zihnini. Uzun bir yolculuğa daha çıkmak istemiyordu.

***
Küçük şehrin dar sokakları, yürüyen adamın bir yabancı olduğunu söylüyor , gecenin hoyrat karanlığı yabancıyı gizlemeye çalışıyordu. Evet yabancı bu küçük şehre ait olmayacak kadar farklı, bu dar sokaklara sığamayacak kadar da esrarlıydı. Çatılarda biriken kar taneleri etrafı beyaza boyamaya başlamış, gökyüzünde parlayan ay ışığının yansımasıyla kartpostal biraz da sararmıştı. Zamanı durdurup da anlattığım bu tablo eski bir fotoğraf gibiydi zihnimde. Birazdan dar sokakları adımlamaya başlayacak olan yabancıya, hareket kabiliyetini vermeden önce alnına düşürdüğü siyah kasketinden, karanlığın örterek silikleştirdiği uzun yüzünden, yakasını kaldırıp ellerini sıkıca içine düşürdüğü paltosundan bahsetmeliyim. İleriye doğru adımladığı sol ayağı ve ensesini hafifçe paltosunun içine çekerek öne uzattığı kafası kambur bir insanı hayallememe sebep olmuştu.
Kahramanımızı varlık çizgisine iliştirdikten sonra adımlayalım hep beraber dar sokakları. Fakar yürümüyor Bentara.
Bu arada tanıştırmayı unuttum yabancının adı Bentara. Ve Bentara bunlar da okuyucu, var olmak için ihtiyacın olan tek şey. Başını hafifçe sola çeviriyor, yalnızca gözleri parlıyordu karanlıkta.

Sessizlik…

Hikayenin başlaması için vurgulanmayan tek nokta. Haklısın Bentara, sessizlik…

Sesin olmayışı. Yokluğun bir başka şekli. ‘ Kelamsız kalan bir belleğin düşüncelerini yitirmesi, yüreğin duygularını zihne iletememesi gibi. Bu da yokluğun bir başka şekli’ diyor ve yürürüyor adım adım Bentara.

Gece sessiz, yokluk kaplamış her yanı adeta. Var olan tek şey görünenden ibaret. Düşünmese Bentara o da yok olacak sayfamda.

***
Şehre giriş için hiç de uygun bir zaman değil, diye geçirdi içinden yabancı. Gözleri bir yandan kalacak sıcak bir otel odası arıyordu. Uzun dar sokağın sonunda, bir hayat belirtisi gördü. Adımlarını sıklaştırdı. İçeriye girdiğinde tek bir cümle söyleyebildi: Boş oda istiyorum.
Elli manat, dedi otel görevlisi. Cebinden çıkardığı bir tomar paranın içinden yüz manat ayırarak uzattı.
‘Çorba…’ dedi nazik ama esrarlı bir ifadeyle. Uzatılan anahtarı alırken ‘Odanıza mı efendim?’ sözüne karşılık vermeden usulca başını salladı ve merdivenlere yönelerek bitkin adımlarla üst kata çıktı. İki gündür tek başına yol yürümüş, açlık ve yorgunluğun verdiği ruh haletiyle kendinden geçmişti. Paltosunu çıkararak iliştiği yatağın ucunda en derin düşüncelere daldı Bentara. Bütün kötülüklerin de iyiliklerin de kaynağı kötülük ve iyiliğin kendisidir, diye geçirdi içinden. Öyleyse kendisinin günahı neydi? İnsanların içindeki duyguları açığa çıkaran kelimeleri bulmak mı?

Rahip Bentara, sahi Bentara’nın bir rahip olduğunu da söylemedim değil mi sizlere. Belki de bundan sonra rahip olmayacağından söyleme lüzumu görmemişimdir.

Rahip Bentara, koşarak kiliseye gelen genç kızın gözyaşlarını sildi. Bir süre anlatılanları dinledikten sonra:

‘ Dünya bir sığınaktır kızım, ona sığınan iblise sığınmış olur. Tanrı’ya yönel, yalnızca Tanrı’ya. Şimdi gidelim, döverek sana sahip olmaya çalışan usta terzinin yanına.’

***
‘İblis koynunda uyuyacak bundan böyle her gece’ dedi Bentara. Terzi yerinden doğrularak korkulu gözlerle baktı rahibe. Açıklamak istedi fakat hızla kapıya yönelen rahibe hiçbir şey diyemedi. O gece yatağa girmedi terzi, karısıyla göz göze gelmedi. Sarmadı kollarını beyaz zambağına ve korktu koklamaya da.

Beyninde uğuldayan sesi söküp atmaya hiç gücü yetmedi.’İblis koynunda uyuyacak bundan böyle her gece’ Bu ses dönüp durdu zihninde. Şeytanın karısının içinde yer ettiğini düşününce ertesi gece karısını yataktan kovdu terzi. Fakat içinden kovamadı iblisi bir türlü.Tanrı’nın cennetten kovduğu gibi.

‘Cennet değildi ki yüreği’ dedi Bentara sessizce. Terzi uykusuz geçirdiği iki geceden sonra nihayet uykuya daldı. Karışık rüyaların içinden çıkan, çirkin suratlı, boynuzlu yaratıklar kanını doldurdukları kaselerle sarhoş oluyorlardı.

İblis… Bir türlü kurtulamıyordu korkularından terzi. Karısı bir anlam veremiyordu olup bitene.

Sekizinci gecede karısıyla konuşurken ‘ İşte geldi, geldi yine’ diyor bir taraftan da rahibin şeytanlarını üzerine saldığını söylüyordu. Terzi artık kendini teslim etmişti sanki şeytanların eline.

Bentara kasabalının toplanarak geldiğini gördü üzerine. ‘ Şeytanlarını saldın üzerimize!’ diye bağırıyordu kalabalık. Bentara yanına alarak masada duran kitabını kayboldu kasabanın kalabalıkları arasında.

Kelimelerin gücünü düşündü…

Yürüdü…

( devam edecek )
( Kelimeler Dükkanı başlıklı yazı SönmezKORKMAZ tarafından 31.01.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu