GÖĞSÜNE  İSTİKLAL  MADALYASI  TAKTIĞIMIZ  PAPA  2. BÖLÜM ( BEN  TÜRK  DOSTU  DEĞİLİM.  TÜRK  OĞLU  TÜRK'ÜM ) 

Evet  kimdi  İstiklal  Harbimizde  bir  fesat  yuvası  haline dönüşmüş  olan  Fener  Rum  Patrikhanesinin  karşına  aslanlar  gibi  dikilen  metropolit?  Bu  soruda  kalmıştık.  

Ancak  siz  okuyucularıma  biraz  işkence  yapacağım.  Bu  sorunun  cevabını  hemen  vermeyecek  onun  yerine  bir  başka  soru  soracağım.

Siz  hiç  ''Karamanlı  Ortodoks  Türkler ''  diye  bir  şey  duydunuz  mu? 

Mutlaka  duymuşsunuzdur.  Pek  yabancı  gelmemiştir  kesinlikle.

Karamanlı  Ortodoks  Türkler  Yüzyıllardan  beri  Anadolu'muzda  yaşamış  olan  Hrıstiyan  Türkler  olup  özellikle  Karaman  civarında  yoğun  olarak  yaşadıkları  için  bunlara  nerede  yaşarlarsa  yaşasınlar  Karamanlılar  denirdi. ( Karamanoğulları  Beyliği  ile  çok  fazla  ilgileri  yok ) 

Ne  zamandan  beri  Anadolu'da  var  oldukları  konusu  kesin  olmamakla  beraber   bu  sorunun  en  mantıklı  cevabı  ''1071  den  beri ''  olmalıdır.  Zira  bilindiği  gibi  1071  yılında  yapılan  Malazgirt Savaşında  Peçenek  ve  Uz  Türkleri  Bizans  ordusu içinde  yer  alıyorlardı  ve  yine  Bizans  tarafından  Hrıstiyanlaştırmış  insanlardı  bunlar.  Bizans  Ortodoks  Hrıstiyan  olduğu  için   bunlar  da  Ortodks  Hrıstiyandı.  Ancak  savaş  sırasında  bu  Hrıstiyan  Ortodoks  Türkler,  Alparslan'ın  yani  soydaşları  olan  Müslüman  Türklerin tarafına  geçtiler  ve  savaşın  kazanılmasında  oldukça  büyük  bir  katkıları  oldu. 

Peki  Malazgirt  savaşından  sonra?

Malazgirt  Savaşından  sonra  dinlerini  değiştirmeden  Müslüman  Türklerle  kardeş  kardeş  yaşadılar.  Dilleri  Türkçeydi.  Hatta  Arapça-  Farsça  etkisinde  dillerini  giderek  kaybetmeye  başlayan  Müslüman  Türklerden  daha  da  Türkçeydi  bunların  konuşmaları.  Ancak  Türkçeyi  Yunan  Alfabesi  ile  okuyup  yazıyorlardı. 

Asırlar  içinde  pek  çoğu  Müslüman  olsa  da  Hrıstiyan  Ortodoks  olarak  kalanlar  da  azımsanmayacak  kadar  vardı  ve Türkiye'deki  varlıklarını 1930  Mübadelesine kadar  devam  ettirdiler.

Lozan'da  ele  alınıp  ancak  1926  da  son  şekli  verilen ve  Yunanistan  ile  Türkiye  arasında  karşılıklı  nüfus  değiş  tokuşu  anlamına  gelen mübadelede  Yunanistan,Doğu Trakya'daki,  Türkler  haricindeki bütün  Türkleri,  Türkiye  ise  İstanbul'da  yaşayan  Rumlar  hariç  tüm  Rumları  ülkesinden  gönderiyordu. 

Karamanlılar  Türk'tü  aslında  ama  gelin  görün  ki  kimin  Türk kimin  Rum  olduğuna  dinine  bakılarak  karar  verildi  ve  bunun  sonucu  olarak  Türk olan  Karamanlılar  da  mübadele  ile  Yunanistan'a  gönderilen  Rumlar  arasına  katılarak  Anadolu'dan sürüldü. 

İşte bahsini  ettiğim  Keskin  Metropoliti  bu  Ortodoks  Türklerdendi  ancak  mübadele  yıllarında  İstanbul'da  yaşadığı  için  o  ve  ailesi  sürülmemişti.  

Kimdi  bu  kişi  peki?

Bu  metroplit  1884  Yılında  Yozgat'ın  Akdağmadeni  ilçesinde  dünyaya  gelen Pavlos Karahisaridis idi. 

Halen  göğsüne  İstiklal  madalyası  takılan  papaya  gelemedik  değil  mi?  Az  sabır....

Pavlos  Karahisaridis 1912 yılında  papaz yardımcısı, 1915  yılında  ise  papaz  olmuştu. 1918  Yılında   Kesin  Metopolit  vekili  olduğu  sırada  Anadolu artık  İtilaf  Devletlerince  işgal  edilirken Yunanlılar  da  İzmir'i  işgal  hazırlıklarını  ve  faaliyetlerini  tüm  hızlarıyla  sürdürüyorlardı. 

Fener Patrikhanesinin  açıktan  açığa   İtilaf  Devletlerinin  yanında yer  alması  ve Yunanlılar  lehine  Anadolu'da  zararlı  faaliyetlerde  bulunması  üzerine Metropolit  Pavlos Karahisaridis  önce Patrikhaneyi    dini  siyesete  karıştırmamak  hususunda  uyardı.  Ardından  yaptıklarının  vatana  ihanet  olduğunu  söyledi. 

 O  şunları söylüyordu  Patrikhane'ye  karşı:

“Fener  Patrikhanesi, dinî ve ruhani vazifesini ihmal ederek, şanlı Türk milletinin, şanlı biz evlatlarını hilelerle Yunanlı yapmaya kalkışması ve Avrupa’ya böyle göstermesi, Türk milletinin aleyhine şikâyetlerde bulunması, Allah’ın emrine ve hakikatine muhaliftir.'' 

 Ancak   Patrikhane  Pavlos  Karahisaridis'i  kaale  almıyordu. Hatta  onu  afaroz  ettiler.  Dahası İtilaf  Devletleri  aracılığı  ile İstanbul  hükümetine  baskı  yaparak  hakkında tutuklama  kararı  çıkarttılar.

Hakkındaki  tutuklama  kararı  sebebiyle  Pavlus  Karahisaridis  Yozgat'tan tanıştığı  Çerkes  Ethem  vasıtasıyla  Mustafa  Kemal'in  yanına  Ankara'ya  gitti.  Atatürk'ün  büyük  hürmet  gösterdiği  Karahisaridis  özellikle  Karadeniz'de  faaliyette  olan  Pontusçu  Rumlarla  mücadeleye başladı.  Kendi  cemaati  dışındaki  pek  çok  Ortodoks  Hristiyana  Yunanlıların  değil  Türklerin  yanında  yer  almaları  yolunda  vaaz  ve  nasihatlarda  bulundu.

Pavlos  Karahisaridis  Türkiye  Büyük  Millet  Meclisinin  açılışında  da  bulunmuş  ve  tekbirlerle,  dualarla,  Kur'an  okunarak    yapılan  bu  açılışta  o  da  kendi  cemaatiyle  kendi  inancı  çerçevesinde  TBMM nin  başarısı  için  dua  etmişti. 

1921  yılına  gelindiğinde  Atatürk'ün  de  tavsiyeleri  ile  Kayseri'ye geçen  Pavlos  Karahisaridis  burada  Fener  Rum  Patrikhanesinden  ayrıldığını  ve  Türk  Ortodoks  patrikhanesini  kurduğunu  ilan  etti.Sonrasında  da  kendisine  bağlı  yetmiş  iki  metropolitin  kabulü  ile  bu  kilisenin  başına  Patik  I.  Eftim  adıyla  geçmiş  oldu. ( Türk Ortodoks Patrikhanesi, 1921’de alınan bir Bakanlar Kurulu kararıyla ve Mustafa Kemal’in emriyle Kayseri’de “Müstakil Rum Patrikhanesi” adıyla resmen kuruldu. )  ( Bu  kilise  1930 daki   mübadele  dolayısıyla  Anadolu'da  Ortodoks  Hrıstiyan  Türk kalmadığı  için  kapanmak  zorunda  kaldı  ve  merkez  İstanbul-  Galata'ya  taşındı. ) 

''Eee  hani  Papaydı?''  dediğinizi  duyar  gibiyim.

Evet   Pavlos  Karahisaridis  artık  I.  Eftim  idi  ve  Patrikti  ama  ona  hep  Papa  Eftim  Efendi dendi. Hatta  daha  sonra Zeki  Erenerol  adını  almış  olmasına  rağmen...  Atatürk  bile  ondan  hep  ''  Eftim  Baba ''  diye  bahsederdi. O  artık  bir  Türk  Papası  idi. 

Milli  Mücadelenin  zafere en  çok  ihtiyaç  duyduğu  ve TBMM nin Kayseri'ye  taşınmasının  tartışıldığı günlerde Ankara'ya  gelen    Papa  Eftim  Efendi'yi Mustafa  Kemal  Atatürk  Meclisin  bahçesinde  görür  ve  halka hitaben  bir  konuşma  yapmasını  ister  Eftim  Efendinin  ''  Hazırlıksızım  Paşam !''  cevabı  üzerine  de  ''  İçinden  geldiği  konuş ''  Der.  Bunun  üzerine  Papa  Eftim  özetle şu  konuşmayı  yapar: ( Fotoğraflardan soldaki  o  konuşmayı  yaptığı anda  çekilmiştir.) 

“Ben Türk oğlu Türk Papa Eftim. İşte Türk tabiiyetimiz ve lisanımız olduğu bakidir. Halis Türk ve Türk evlatları olduğumuzu adet, töre, kültür ve ahvalini göstererek, her Türk gibi yurdumuzu savunmak üzere Kuva-yı Milliye’ye katılıyoruz” 

Mustafa  Kemal  tarafından ''Bize  bir  ordu  kadar  yardım  etti''  ve  ''  Bu  adam benden  daha  Türk  ''  övgülerine  mazhar  olan İstiklal  Madalyalı  Papa I. Eftim  Efendi  Savaştan  sonra Galata’daki Panayıya Kilsesi’ne çekilerek Türk Ortodoks cemaatinin başında dini görevine devam  etti  ve  1968  yılında  vefat etti.  Daha  sonra  yerine  sırasıyla  oğlu Dr. Turgut Erenerol (2. Papa Eftim), ondan sonra da Selçuk Erenerol(3. Papa Eftim).geçti.  Selçuk Erenerol’un ölümünden sonraysa hala görevde bulunan Paşa Ümit Erenerol, Türk Ortodoks Patrikhanesinin başında bulunmaktadır (4. Papa Eftim).

Sözlerimizi  kendisine  ''Sen  Türk  Dostu  musun ?  ''  sorusunu  yönelten  bir  gazeteciye  verdiği  cevapla  noktalayalım:

Ben Türk dostu Eftim değil; Türk oğlu Türk Eftim’im. Ben her zaman, her yerde Türk olduğumu beyan ettim. Bir yabancı Türk dostu olabilir. Fakat benim gibi, halis bir Türk vatandaşının, yabancı bir Türk dostu gibi gösterilmesi, O’nun milliyetinden şüphe edilmesine delâlet eder ki bundan incinmemek imkânsızdır. Bana Türk demeyip Türk dostu diyenleri hiçbir surette affedemem.” 

( Göğsüne İstiklal Madalyası Taktığımız Papa 2. Bölüm ( Ben Türk Dostu Değ başlıklı yazı Sami Biber tarafından 15.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu