ADI: MUSTAFA---GÖREVİ: MUSTAFA  KEMAL'İ  ÖLDÜRMEK  -----3. BÖLÜM -----

Bu  bölümde  sizlere  Mustafa Sagir  olayının  en  heyecanlı  ve  ilginç  taraflarını  sunmaya  çalışacağım.

Ankara'ya  yerleşen  Mustafa  Sagir  burada  Kuvay-i  Milliyecilerle  temasa  geçer ve  onlardan  bilgi  toplamaya  başlar. Fakat  davranışları  dikkat  çekmektedir.  Çünkü  asıl  temas  içinde  olması  gereken  TBMM  olduğu halde  hükumetle  bir  teması  yoktur.  Ayrıca  evine  sık  sık  Kuvay-i  Milliye  ile  uzak  yakın  alakası  olmayan,  ne  idiğü belirsiz  insanlar  da  gelmektedir.

Mustafa  Sagir de  kendisinden  şüphelenildiğini  fark  eder  ve  bu  şüpheleri  bertaraf etmek  için öyle bir  yere  kapağı  atar  ki  şeytanın  bile  aklına  gelmez...

Evet,  aynı  günlerde  Ankara'da  İstiklal  Marşımızın  yazılması  için  bir  yarışma  tertip  edilmiştir  ve Kazım Karabekir  Paşa  da  dahil  pek  çok  insan  harıl  harıl  İstiklal  Marşı  yazmaktadır.  İstiklal  Marşı  yazmak  için  kolları  sıvayanlardan  biri  de  bilindiği  gibi  Burdur  Mebusu  olan  Mehmet  Akif'tir.  Mehmet  Akif,  Tacettin  Dergahına  çekilmiş,  Allah'tan  kendisine  bir  ilham  vermesini,  Türk  Milletinin  şanına  yaraşır  bir  İstiklal Marşı  yazmayı  beklemektedir.  

İşte  Mustafa  Sagir'in  kapağı  attığı  yer  de  burasıdır.  Yani  Taceddin  Dergahı...

Tacettin  Dergahını  adeta  bir  posta  merkezi olarak  kullanmaya  başlar.  Böylece  üzerindeki  şüpheleri  de  izole  edecektir.  Mehmet  Akif  gibi  birinin  yanında  olan  bir  insandan kim  şüphelenebilir  ki?

Evet,  Mustafa Sagir'in  hesabı  böyledir  ve  gerçekten  de  ondan  artık  kimse şüphe etmemeye  başlar.  Mehmet  Akif  hariç...

Bundan  sonrasını  direkt  Mehmet  Akif Ersoy'un  oğlu  Emin'den  dinleyelim:

..........“Lâkin Mustafa Sagir namıyla Hindistan’dan, İstanbul’dan, hattâ Mısır’dan babamın adresine o kadar çok mektuplar, koca koca zarflar geliyordu ki, peder şüphelenmeğe başladı. Hiç unutmam, İstanbul’dan Mustafa Sağîr’e gelen büyük bir zarfın bir ucu kazara yırtıldı. Zarfın muntazaman katlanmış sahifelerce muhteviyatı gözüküyordu. İkimizin de nazarı dikkatini çeken şey mazrufun ( zarfın  içindekilerin ) yazıdan âri ( Yani  kağıtlar  boş,  üzerinde  yazı  filan  yok )  olması oldu. Babam artık dayanamadı. Zarfı yırtarak açtı. Satırsız eseri cedit kâğıtları bomboştu. Yalnız bu kâğıtları katlayan bir tabakada üç dört satırlık bir yazı vardı. İstanbul’da havaların yağmurlu gittiğinden bahsediyor, Mustafa Sağîr’e muvaffakiyetler temenni ediyordu.” 

Bomboş  kağıtlar,  kağıtların  üzerini  kaplayan  bir  başka  kağıtta  ise  ''İstanbul'da  havalar  yağmurlu. Sana  başarılar  dilerim ''  yazısı...İşte  bu  yazı  Mehmet  Akif'i  şüphelendirdi  ve  durumu  Türk  Milli  İstihbaratına  bildirdi.( Teşkilat-ı  Mahsusa )

Türk Milli  İstihbaratı  gerek  Tacettin  Dergahında  gerekse  Mustafa  Sagir'in  evinde  yaptığı  araştırmalarda  bir  sürü  boş  kağıt  ele  geçirdi.  Ya  da  kağıtlarda  satır  aralarında  oldukça  fazla  boşluk  bulunan  tırışkadan  şeyler  yazıyordu.  İyi  de  bu  kağıtlar  neden  boştu?  Yazılı  olanlarda  satır aralarında  niçin  bu  kadar  boşluk  vardı?  Bu  işi  çözse  çözse  Kimyager  Avni  Refik  Bey  çözerdi.

Kimyager  Avni  Refik  Bey( Avni  Refik  Bekman ),  kağıtları  amonyaklı  su  içine  soktuğunda  mesele  anlaşıldı.  Kağıtlara  yazılanlar  ancak  amonyaklı  suya  sokulduğunda  okunabiliyor,  amonyak  etkisi  kaybolunca  yazılar  görünmez  oluyordu.

Artık  Mustafa  Sagir'in  bir  casus  olduğu  kesinleşmişti.  Yakalanması  ve  tutuklanması  çocuk oyuncağı  idi.  Ancak  asıl  konu  bu  İngiliz  köpeğinin  nasıl  konuşturulacağı  idi.  Bir  diğer  mesele  de  güya  Müslüman  Türk  Milletine  yardım  etmek  için  ülkemize  gelmiş  olan  birinin  tutuklanmasının  başta  Müslüman  Türklere,  sonra  Müslüman  Hintlilere  ve  hepsinden  önemlisi  bir  İngiliz  vatandaşı  olduğu  için  İngiltere'ye  nasıl  izah  edileceği  konusu  idi. O  halde  bu  hain  derhal  konuşturulmalı,  her şeyi  itiraf  ettirilmeliydi ama  nasıl?

Hapse  atılan  Mustafa  Sagir'e  direkt  fiziksel  bir  işkence  yapılmadı. Hatta  odasına  yiyecek  içecek  olarak  ne  isterse  en  alası  getiriliyordu.  Ancak  iş banyo  ve  tuvalet  ihtiyacına  gelince işte  o  konu  Mustafa  Sagir  için  bir  felaketti.  Odasına  bir  teneke  kutu  konmuş,  def  i  hacetini  oraya  eyliyordu  ama  o  kutu  odadan  dışarı  çıkarılmıyordu.

Musfata  Sagir  bok  ve  sidik  kokusuna ancak  on  gün  dayanabildi.  Onuncu  gün  çözüldü  ve  ne  varsa  itiriaf  etti.

Bu noktada  şu  sorulabilir: Peki  İngilizler  bu  kadar  önem  verdikleri  casuslarını  hapisten  kurtarmak  için  hiç  bir  şey  yapmadılar  mı?

İşin  aslına  bakarsanız  sözde  bir  iki  girişimde  bulundular  ama  artık  bu  noktadan  sonra  Mustafa  Sagir'in dirisinden  daha  çok  ölüsü  işlerine  yarardı. Çünkü  biliniyordu  ki  casusların  cezası  idamdır.  Mustafa  Sagir  hapisten  çıkartılmış  olsa  İngiltere'ye  ne  faydası  olabilirdi?  Hiç.  Çünkü  deşifre  olmuş  bir  casustu  ve  artık  hiç  bir  işe  yaramazdı.  Oysa  İdam  edilirse  Hindistan'da  büyük  bir  infial  meydana  getirilebilir,  en  azından  Hintli  Müslümanların  Milli  Mücadeleye  destekleri  önlenebilirdi. 

İngiltere yukarıda  belirttiğim sebeplerden  dolayı Mustafa  Sagir'i  hapisten  kurtarmak  için  fazla  ısrarcı  olmadı. Zaten  Mustafa Sagir  ötmeye  başlayınca  onu  kurtarma  yolunda  ısrarcı  olamazlardı  da.  Çünkü  açık  açık   Habibullah  Han'ı  öldürttüğünü,  görevlerinden  birinin  de  Mustafa  Kemal'i  öldürmek  olduğunu  itiraf  ettiği  gibi  bu  işte  en  önemli  destek  ve  yardımcılarının  kimler  olduğunu  da  ötmüştü: Sadrazam Damat Ferit, Maarif Nazırı Fahrettin Bey, Papaz Frew( Bu  isimden  I.  Bölümde  bahsetmiştim ), Said Molla(İngiliz  Muhipler  Cemiyetini Rahip  Frewle  birlikte  kuran kişi ) , İngiliz Albayı Nelson, Yüzbaşı Bennett, İzmir Rumlarından Satılmışoğlu Mehmet, İngiliz ordusunda subay olan Papazyan...( Yapılması  planlanan  suikastın  arkasındaki  isimler  bunlardı.) 

Bu isimlerden Yüzbaşı  John Godolphine Bennett isminin  altını  çizmek  gerekir.  Zira Mustafa  Kemal'e  Samsun'a gidebilmesi  için  verilen  vizenin  altında -daha  sonra  onu  öldürmek  için  planlar  yapan- bu  İngiliz  yüzbaşısı  Bennett'in imzası  vardır. 

Mustafa  Sagir  çok  kısa  önce  Ankara'ya  geldiğinde  kendisini  karşılayan  Kılıç  Ali'nin  karşısına  bu  sefer  sanık  olarak  çıkmıştı. Evet...İstiklal  mahkemesinde,  hakimlerinden  birinin  de  Kılıç  Ali  olduğu  mahkemede  yargılanıyor  ve  sorgusunda  söylediklerini  mahkemede  de  söylüyordu.

Mahkeme ifadeleri o günün gazetelerinde günü gününe yayımlanır. Burada bütün faaliyetlerini anlatır ve casus olduğunu, İngilizler tarafından çok küçük yaşta devşirilerek okutulup yetiştirildiğini itiraf eder. İngilizler tarafından Mısır, İran ve Afganistan gibi Müslüman ülkelere gönderdiğini, buraya da bu amaçla geldiğini söyler. Fırsatını bulsa Mustafa Kemal Paşa'ya suikast düzenleyeceğini de söyler. Türk vatandaşı olmadığı içen 'Vatana ihanetten' yargılanamayacağını söyler. Bu da işe yaramayınca "Beni siz yetiştirseydiniz, size hizmet ederdim" der. Müslüman ülkelerde casusluğun yanısıra, kargaşalık ve suikastlar da organize etmiştir.

Mustafa  Sagir'in  itirafları  içinde  en  önemlisi  şu şekildedir:

"Miralay Lawrens,Osmanlı İmparatorluğunu altınlarla yıkmıştı.İngilizler beni de tabanca ile Türkiye Milli Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya memur etti.Maksadım Mustafa Kemal'i vurmaktı !..Mustafa Kemal'i vurduğumda Türklerin İstiklal Savaşı duracak,Milli Hükümet yıkılacaktı.Fakat muvaffak olamadık !.Suikast Planı benden başka kimse tarafından malum değildir.Mustafa Kemal Paşa'yı da Afgan Kralını vurduğum gibi öldürecektim !."

Mustafa  Sagir'in  mahkeme  sonucunda  başına  gelebileceklerle  ilgili  düşüncesi  de şöyleydi:

.........Fakat hayır, korkmuyorum idamdan... İslam’da merhamet vardır.Siz merhamet ederseniz size İngilizlerin daha mahrem olaylarını da anlatır ve yazarım. Biliyordum. Türkiye’de iki türlü kalabilirim; merhamet ederseniz yerin üstünde, etmezseniz yerin altında...

Casus Sagir hakkında idam cezası verilir. İngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon, İstanbul'da bulunan İngiliz Yüksek Komiseri Sir. H. Rumbold, Hintli Ağa Han ve daha birçok yetkili devreye girerek Sagir'in serbest bırakılmasını ister.( Ancak  yukarıda  da  belirttiğim  gibi aslında  bu  çabalar  hep göstermeliktir. Mustafa  Sagir  çoktan  gözden  çıkarılmıştır. )

Mustafa Sagir, 24 Mayıs 1921 günü sabaha karşı dört buçukta Ankara'da Karaoğlan Meydanı (Bugünkü Ulus) asılarak infaz edildi. Yani  kendisinin  de  belirttiği  gibi yerin  altında  olacaktı  bu  tarihten  sonra...

İdam kararının infazından önce, son arzu olarak, İstanbul’daki İngiliz Konsolosluğu’na bir mektup yazdı. Hapisteki bavulunun konsolosluğa verilmesini istedi. Yazdığı mektupta; “Bütün söylediklerim yalandır. Ben son dakikamda dahi görevimi yaptım” dedi. 

Yeni Gün gazetesi, bu mektubu "Allah’ın lâneti üzerine olsun"başlığıyla verdi. Hakimiyeti Milliye ise 25 Mayıs 1921 tarihli sayısınının birinci sayfasından yorumsuz şekilde "Dünkü idam: Mustafa Sagir asıldı" başlığıyla verdi.

İngiliz gazeteleri onun casus yönünü öne çıkarmadı. "Ankara'nın Hint asıllı bir Müslüman'ı haksız yere idam ettiğini" yazdı. Örneğin Times "Türkler kendilerine teveccüh gösteren bir Hintli’yi idam ettiler" dedi. Hintlileri aleyhimize, kendilerinin de yanına çekmeye çalıştılar. Ancak  bu  çabaları  Mustafa  Kemal'in  Hint  halkına  hitaben  yayınladığı  beyanname  ile  boşa  çıktı.

Mustafa  Kemal  aynen  şunları  demiştir:

“Büyük Millet Meclisi Hükümeti tabiatıyla her medenî hükümetin veçhile bu casusu derhal idam ettirmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Mustafa Sagir hakkında işa’a (yayılmış) edilmiş şeyleri tekziben (yalanlayarak) Hindistan ahali-i müslümesine hakikî hali arz eder ve ahali-i müslümenin her veçhile basiretkâr (sağduyulu) bulunmasını tevhid ederim”.

BİTTİ.

RESİMLER

1- Mustafa Sagir
2- Mehmet  Akif  Ersoy
3- Haziresinde  merhum  Muhsin  Yazıcıoğlu'nun  mezarı  da  bulunan  Tacettin  Dergahı
4- Kimyager  Avni  Refik  Bekman  ve  58  yaşından  sonra kimya  dersleri  alan  İsmet  İnönü 
5- Damat  Ferit  Paşa
6- Son  Maarif  Nazırlarından Fahrettin  Bey
7- Rahip  Frew
8- Said  Molla (  Bu  kişi  Şeyh  Sait  ya  da  Said-i  Nursi  değildir.  Çok  karıştırılır  maalesef. )
9- Yüzbaşı  Bennett
10 - Mustafa  Sagir'in  idam  haberini  ''  Dünkü  İdam ''  Başlığı  ile  veren  Hakimiyet-i  Milliye  Gazetesi
11- Mustafa Sagir'in  mahkemelerini  günü  gününe  haber  yapan  çeşitli  gazeteler
12- 13---  İzaha  gerek  yok  sanırım.

( Adı: Mustafa---görevi: Mustafa Kemal'i Öldürmek -----3. Bölüm ----- başlıklı yazı Sami Biber tarafından 12/27/2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu