Bir kimseye özgü belirgin özellik, manevi ve ruhsal niteliklerinin bütünü, şahsiyet (Tdk)
   Kişilik, birbirlerini tamamlayıcı biçimde işlev yapan değişik katmanlardan oluşmuş bir bütündür,  (Özcan Köknel / Köknel, 1983)
   Kişilik, kısaca İnsanı öteki bireylerden ayıran; onu, kendisine has yapan özelliklerin tümü, olarak tanımlanabilir. (Dr. İbrahim fındıkçı),
   Dr. İbrahim Fındıkçı’nın ifade ettiği gibi, Kişilik, birey olarak sizi, diğerlerinden ayıran özelliklerdir.
   Sizi diğerlerinden ayıran her özellik, bir güzelliktir.

Diyerek, konuya geçmek istiyorum.
   Baştan söyleyeyim: Bu yazının konusu, kişilik tanımlarına yeni bir tanım eklemek değildir. Yeni bulgular ışığında, yeni tanımları, bu konuda kafa yormuş ve halen bunun üstünde çalışan bilim insanlarına bırakıyorum.
   Bu yazı çocuğun kişilik gelişimine, dolayısıyla kişinin birey olma sürecine ve kişiliğin önemine değinecektir.
   Uzmanlar, çocuk gelişimini genellikle beş ana başlık altında incelemişlerdir. Bunlar; bedensel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişim ile kişilik gelişimidir.
   Çocuk çeşitli kalıtımsal özelliklere sahip olarak dünyaya gelir. (Özcan
Köknel / Köknel 1983)
       Buradan; çocukta, genetik ve biyolojik yani kalıtsal kişilik çekirdeği bir iki yaşında filizlenmeye başlar. Zamanla, beden geliştikçe kişilikte gelişir. Beden sağlıklıysa gelişimi doğal bir seyir izlerken, kişiliğin gelişmesi pek o kadar kolay değildir. Başta anne baba olmak üzere evde aile bireyleri, daha sonra okulda öğretmenler, arkadaşları, olumlu - olumsuz kişiliğin gelişmesine etki ederler. Bu etkilemeler ve dayatmalar evde genellikle anne babanın doğruları, okulda ise öğretmenlerin doğrularıdır.
Oysa..
   Aslolan, herkes gibi olmak değil, herkeslere rağmen kendin kalabilmektir
Ve bir gün çocuk, kendine güven duyduğunda, davranışlarıyla, dik duruşuyla size şöyle haykıracaktır.
   Beni başkalarının dayattığı doğrulardan çok, kendi yanlışlarım ve yanılgılarım daha sağlıklı büyütecektir!
  
Kişiliğin gelişimini dağın yamacında derelerle beslenen bir suya benzetirim. Su derelerde cılız akar; kıvrıla, kırıla, dolana kendine yol arar  (çocukluk dönemi) Dereler birleşip çaya, çavlana döndüğü zaman (Ergenlik dönemi) Bütün engelleri yıkarak aşar. Sonra ovaya ulaştığında yatağı genişler akıntı yavaşlar, aktığı bile fark edilmez olur. (Yetişkinlik dönemi) Bu süreçte kemiklerin gelişimi tamamlanmış, boyun uzaması durmuş, kişilik yetkinleşmiştir. Kişiliğin sınırlarında kırmızı çizgiler belirgin haldedir.
   İnsanların da devletler gibi kırmızı çizgileri vardır.
Kişiliğinizi belirleyen kırmızı çizgilerinizdir.

   “İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur, can çıkar huy çıkmaz.” Noktasındadır.
   Artık o kendisini tanıyan, idealleri, hayalleri olan, kendi sınırlarını kırmızı çizgilerle bekitmiş, sadece kendisi olan, özgür ve özgün bir bireydir.
  “İnsanın en ayırt edici özelliği onun bireyselliğidir. Onun gibi bir kişi dünyaya asla gelmemiştir ve bir daha da gelmeyecektir.” (Gordon Allport)
   Yaşamımızın, en savunmasız, en kırılgan, çocukluk ve gençlik döneminde (yaşamımızın yaklaşık üçte biri) kişiliğimizin gelişmesinin önündeki engelleri aşma, hayatın ilk evresinde virajları takla atmadan dönmeye çalışma, kendimizi kanıtlama, kabul ettirme, yani birey olma, savaşı ile geçer.
Aslında bu savaş, birey için var olma savaşıdır. Aslında bu savaş, birey için, var olma savaşıdır. Bu mücadeleyi  kazanırsak, toplumda saygın yerimizi alırız.
   Eğer bunu başarabilmişsek, “Herkesin bir fiyatı vardır.” Diyenlerin servetleri sizi satın almaya yetmez.
   Yazımı şöyle sonlandırmak istiyorum:
   Yaşamınızda, ecelin aldıklarının dışında, sizin için değerli olan birçok şeyi kaybedebilirsiniz 
    Örneğin Sağlığınızı kayıp edersiniz; doğru bir tedavi ile yeniden sağlığınıza kavuşursunuz. Servetinizi kayıp edersiniz; çalışır, yeniden kazanırsınız.
    Kaybettiğin her şeyi yeniden kazanabilirsin.
Kişiliğini kaybettinse, kazanmaya değer hiçbir şeyin kalmamış demektir.   
 
                                                                                 Tahir Eker



( Kişilik başlıklı yazı yolcu9901 tarafından 24.06.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu