Disiplinli bir iç sesin müdaviyim
madem kısa aralıklarla yol açıyorum ben bu gizeme. Sözcüklerin dumanı üstünde
tıpkı bahara eriştiğimiz şu günlerde açan baharlara da umut yüklüyoruz.
Devasa bir rahmeti de kucaklarken ve
şivesi olmayan adam ve kadınlar gibi de yakın durmaktayız birbirimize.
Köhne bir düşü yontuyorum ha bire ve
gecenin mukozasında ayrıntılardan çıkıp da yola uykuyu boğuyorum hele ki günün
bende yarattığı tahribatı düşünürsem ve işte yolculuğum başlıyor.
Yorgun gökyüzünde istiflenmiş kuş sürüleri
yoksa yanlış mı görüyorum belki de şaşıran gözlerime atıfta bulunup yüreğimin
söküklerini dikmek adına dikiyorum gözlerimi ta ufka kadar üstelik.
Gece çok çabuk tükeniyor ve
b/ölünüyor varlığım sonra da sabaha dokunup yeniden doğuyorum elbet ölmenin
verdiği bir huzur ve her nasılsa sözcüklerle hasbıhal ederken aslında evrenin
nabzını tutuyorum bir de içimde saklı edimler kimi zaman uyuşan ellerim kimi
zaman beyaza dönen yüzüm ve her heyecanlandığımda kızaran yanaklarım elbette
titreyen sesim.
Tanrısal ve dokunaklı bir mizaç elbet
kâinat sıkı sıkı kucaklamışken yüreğimi bir anda solup da açabiliyorum hani.
Elimde bir kemençe ve neşeli ezgiler.
Ya da okul yıllarıma yolculuk yapıp
piyanonun başında çalıştığım egzersizler elbette haşin piyano hocamın ince ve
çarpık ve de ojeli parmaklarında gördüğüm o kâbus hele ki yanlış tuşa
bastığımda elime vurduğu ve gözlerini dikip de beni uyumamam konusunda
uyardığı.
Düşlerin gizemine vakıfım altı üstü
ve hatırlamadığım rüyaları yeni baştan görüyorum ne de olsa günün öğretisi illa
ki hayaller ve acılara bata çıka yürürken düş pazarında mutluluk arayışındayım
ve görmezden gelindiğim yetmezmiş gibi en çok da benim, beni görmezden gelen.
Uyuşuk sesli saat alarmı sanırım cep
telefonunu cırtlak sesine rağbet etmek gibi bir ilkem yok belki de hala
teknolojiye duyduğum acıma ile kendimi acındırıyorum kendime ve klavye bana
oyun oynarken ansızın da silinebilmekte yazdıklarım ah, bir de alt belleğimi
boşaltıp da mutlu hikâyeler için yer açsam bunca gereksiz izdihamı da uzay boşluğuna
gönderip…
Yapacağını yapıyor hayat ve kimse
elinden geleni ardına koymayan ve tebessümlerim karşılık bulmuyor üstelik
sessiz varlığımla tezat teşkil ediyorum kimi insana.
İnsanlar gürültülü bir nefreti
yüreklerine geçirmiş her nedense ve coşkumla atağa kalkıp da sönüveriyor
yüreğin dalgaları daha doğrusu dalgalı duygularım bir anda hız kesiyor ve
çökkünlük.
İzahı var ya da yok.
İdame ettirdiğim bir hayat var madem.
Azıcık da mahremiyete saygı gösterse
ya insanlar.
Kelamın çatık kaşları da durduk yerde
çatılmıyor hani. Halis munis yaşama gayreti içerisinde iken iklim nazire
yapıyor bu kez ve kuş bakışı serildiğim o bulutta düşüveriyorum boşluğa bazense
dolu olan yüreğimin yükünü boşaltmak adına elbet aralıksız ve insan ayırt
etmeden üstelik taş fırlatanlara dahi ekmek ikram ediyorum bu da yetmezmiş gibi
yere fırlattıkları nimetin kırıntılarını el çabukluğu ile topluyorum ki
günahlarına bulaşmayayım.
Sözcükler de rahmeti Yaradan’ın.
Sevgi gibi bulaşıcı iken iklimin de
dinmeyen yaşı. Ha kış olmuş ha yaz ve işte devinen rüzgâr kendini oradan oraya
atan yapraklar ve dallar oysaki şehrin merkezinde ne bir ağaç var yakınlarda ne
de dala tüneyen bir kuş lakin davete icabet edip de ziyarete gelen kuşlarla
idare ediyorum ne de olsa bol bol besliyoruz kuşları ellerimizle ve
bakışlarındaki minnet ile insan kendini nasıl da iyi hissediyor…
Bulutun isyanında aniden bastıran
sağanak.
Sağanağın haşmeti ile şükreden
insanlar.
İnsan olmanın verdiği huzuru
huzursuzlukla eşleştirip evreni kirletmeyi maharet sananlar bir de.
Eşkâli yok ki duyguların ama zamanı
gelince de resmetmek gerçek manada insana huzur veren.
Bir bölme işareti ve işte günden arda
kalan.
Özümsenen her duyguyu da yukarı
taşıyıp sevginin ve inancın çıtasını yükselttiğimiz.
Aşikâr olansa hayata tutunmanın çok
da zor olmadığı ama her ne hikmetse bu coşku bile bazıları için ihanet unsuru.
Geviş getiren hangi canlıysa ama
huzurun adresi iken sevgiye düşkünlük ve ihtimaller dâhilinde sevilmeye duyulan
özlemi de pekiştiren o iç ses elbet tuzağa düşmeden yakalayıp da doğruyu sıkı
sıkıya tutunmak elbet Hakkın çağrısına vakıf bir kul olmanın hikmeti ile başa
aldığımız duygular sanırım yeniden doğmanın da yerini tutamazken hiçbir şey
üstelik acının dahi bir zırh olup içimizdeki izdihamı yok sayıp varlığımızı
sunduğumuz evrende aradığımız tek gerçeğe de sonunda ulaştığımız ve yaşama
sevincini hiçbir şey engelleyemezken gerçi zaman zaman çöken omuzlar bir
yenilgiye eşlik etse de Allah rızası için yaşayıp sevmenin en muteber çağrı
olduğuna haiz bir varlık olmanın verdiği huzur ve de şükür.