Rahmân ve Rahîm olan Allâh’u Teâlâ’nın Adıyla…
Hamd, Allâh’a mahsustur. O’na hamd eder, O’ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin şerrinden ve amellerimizin kötülüğünden O’na sığınırız. O’nun hidâyete erdirdiğini hiç kimse saptıramaz, saptırdığını ise hiç kimse hidâyete erdiremez. Şehâdet ederim ki, Allâh’tan başka ibâdete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki, Muhammed aleyhisselâm O’nun kulu ve Rasûlü’dür…
Bundan sonra:
Kardeşlerim! Bildiğiniz üzere Rabbimiz Allâh Azze ve Celle tüm îmân ehlini birbirine kardeş kılmıştır. Bu da Müslümanlara karşı kardeşlik hukukuna riayetle hareket etmek zorunluluğunu ortaya koymaktadır. Bunda hiçbir Müslümanın istisnai bir durumu yoktur.
Allâh Azze ve Celle şöyle buyurmaktadır:
“Mü’minler ancak kardeştirler.” [el-Hucurat: 48/10]
Allâh Rasûlü sallallâhu aleyhi ve sellem ise şöyle buyurmuştur:
“Müslüman Müslümanın kardeşidir.” [Buhârî-Müslim]
Evet, bizi birbirimize kardeş kılan Allâh’a hamd ediyoruz.
Kardeşlerim! Burada idrak edilmesi gerekli olan nokta, “kardeş olmak neyi gerektirir?” sorusunun altında yatmaktadır. Bu soruya Allâh Rasûlünün hadîslerinden cevâblar arayalım. Bakalım kardeşlik hukukunun gereklerini nasıl açıklamış:
Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Îmân etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (kâmil mânâda) îmân etmiş olmazsınız.” [Müslim-Ebû Dâvud]
Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem hadîsi şerifte, cennete girebilmek için îmân ehli olmanın şart olduğunu açıkladıktan sonra, Müslümanaların birbirlerini sevmelerinin olgun bir îmân için gerekli olduğunu beyân etmiştir. Bu da Müslümanı, sırf Müslüman olduğu için sevmeği gerektirir. Dili, rengi, ırkı ve ülkesi göz önüne alınmadan sadece Müslümanlığından dolayı Müslümanı sevmek, kardeşlik hukukundandır. Diğer bir hadîsi şerif ise şöyledir:
Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Hiçbiriniz kendisi için sevdiğini (istediğini Müslüman) kardeşi için de sevmedikçe (kâmil mânâda) îmân etmiş olamaz.” [Buhârî-Müslim]
Kardeşlerim! Bu hadîsi şerifte, Müslümanın kendisi için istediği güzel şeyleri kardeşi için de istemesinin, kâmil mânâda bir îmâna ulaşmak için gerekli olduğu ifâde edilmiştir. Nefsimiz için Allâh’tan afiyet, geçim rahatlığı, sağlık ve huzur gibi şeyleri istiyorken, bunu kardeşlerimiz için de Rabbimizden dilemeliyiz. Kendimiz için şehâdet, cennet ve güzel nimetler isterken, aynı şeyleri kardeşlerimiz için de Allâh’u Teâlâ’dan taleb etmeliyiz. Zillet ve rezillikten, münâfıklıktan ve kötü sondan nasıl Allâh’a sığınıyorsak, aynı şekilde kardeşlerimiz için de bu tür kötü şeylerden Allâh’a sığınmalıyız. İşte bizden istenilen kardeşlik hukuku bunu gerektirmektedir. Başka bir hadîsi şerif şöyledir:
Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (zâlime) teslim etmez. Kim, Müslüman kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allâh da onun bir ihtiyacını giderir. Kim Müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeble Allâh da onu kıyâmet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir Müslümanın bir kusurunu örterse, Allâh da kıyâmet günü onun kusurunu örter.” [Buhârî-Müslim]
Kardeşlerim! Ne güzel bir hadîsi şerif. Nasılda kardeşliğin gereği olan şeyleri cem etmiş. Hadîste Müslümanların kardeş olduğu ifâde edildikten sonra Müslümanların birbirine zulmetmeyeceği söylenmiştir.
Evet, Müslümanlar birbirlerine zulmetmez ve zulmedemezler. Müslümanın Müslüman’a kanı, canı, malı, ırzı ve şerefi haramdır. Müslüman, İslâm’ın kurumasında olan bu değerleri çiğneyemez. Çiğnerse işte orada zulüm var demektir. Haksız yere bir Müslümanı öldürmek, malını almak, ırzına ve şerefine dil uzatmak Allâh’ın gadabını çeken büyük suçlardandır. Rabbim bizleri korusun.
Burada uyarmak istediğim bir nokta var. Müslümanlar genelde can ve mal noktasında dikkat etmekteler. Fakat Müslümanın Allâh’ın korumasındaki şerefine dil uzatma noktasında pek de o kadar dikkat etmemekteler. Hayırdan başkasına sarf edilmemesi gerekli olan dil, maalesef gıybet, su-i zan ve nemmamlık gibi sevâbları hızlıcana tüketen cürümleri işlemektedir. Önce nefisimi sonra da sizleri bu çirkin işten sakındırırım. Rabbim bizleri korusun.
Hadîste Müslümanın Müslümanı koruyacağı ve zâlime teslim etmeyeceği söylenmektedir. Öyleyse önce zâlim olmayacağız ve zâlimlere karşı kardeşlerimizi koruyacağız. Yukarıda saydığım can, mal, ırz ve şeref gibi tüm hususlar buna dâhildir. Dikkat edin! Kardeşlerinizi koruyun. Allâh’ta sizi, dünyâ ve âhiret korusun.
Müslümanın Müslüman kardeşinin lüzumlu ihtiyaclarına ve sıkıntılarına karşı kör ve sağır olamayacak olduğu; kusurlarını faydasız yere başkalarına anlatma noktasında ise dilsiz olması gereği yine hadîste ifâde edilmeştir. Öyleyse güç nispetinde Müslümanları gözetip kollamak, koruyup ihtiyaçlarını görmek, sıkıntılarını giderip, kusurlarını örtmek kardeşlik hukukundandır. Kim böyle yaparsa Allâh da onu ödüllendirir, dünyâ ve âhiret mükafatlandırır.
Allâh Azze ve Celle âyeti kerimesinde şöyle buyurmaktadır:
“Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup düzeltin ve Allâh’tan korkup sakının; umulur ki esirgenirsiniz.” [el-Hucurat: 48/10]
Allâh’u Teâlâ, Mü’minlerin kardeş olduklarını beyân ettikten sonra, onların aralarını düzeltmenin gereğini ifâde etmiştir. Evet, Allâh Azze ve Celle, insân olma hasebiyle Müslümanlar arasında meydana gelebilecek olan tatsız şeylerin, sürtüşmelerin, kırgınlıkların ve küslüklerin kaldırılması noktasında görevi gene gücü yeten Müslümanlara vermiştir. Gücü yeten Müslümanların bu görevi yerine getirmeleri mutlaka gereklidir.
Allâh Azze ve Celle âyetin sonunda ise kardeşlik hukukuna riayet ederek, korkup zâlim olmaktan sakınanların bağışlananlardan olacaklarını haber vermektedir. Rabbim bizleri onlardan kılsın.
Kardeşlerim! Kardeşlik hukukuna dair daha yazılacak birçok şey olmasına rağmen burada âyet ve hadîslerle açıklamaya çalıştığım ilkeler, kardeşlik hukukun temelleridir. Rabbimiz bizlere, kardeşlik hukukuna uygun hareket edebilmeyi nasib etsin. Bizleri bağışlasın, kıyâmet gününün o dehşet dolu anlarında bizi arşın gölgesinde olanlardan kısın. Allâhumme âmin…
Hamd âlemlerin rabbi olan Allâh’a mahsustur. Salât ve selâm yaratılmışların en hayırlısı Muhammed sallallâhu aleyhi ve sellem’in, âlinin ve ashabının üzerine olsun.
1437 h. / 2016 m.
Abdullâh Saîd el-Müderris.