Aslan
kükremesi gibi odayı titreten uykusundan uyandı. İlk yaptığı şey; telefon
ekranının yansımasından botokslarını kontrol etmek oldu. Her zaman olduğu gibi
gördüklerinden memnun olmadı. Botoksları erimişti son zamanlarda. Yanaklarında
durmuyor, bir türlü istediği şekli almıyordu ne yapılsa. Üstüne üstlük otuz iki
kere yaptırdığı estetik ameliyatları sonucunda yeterince minik değildi burnu.
Hırsla kalktı yatağından.
“Tonlarca para dök. Eziyetlere katlan. Sonuç:
Rezalet!”
Yatak odasının kapısını tıklatan yardımcısı;
-Şehnaz Hanım!
-Gel şekerim gel.
Yatağının
karşısındaki, altın yaldızlı boy aynasından incelemeye başlamıştı bu kez
kendisini. Sessizce odaya giren Azize;
-Şehnaz
Hanım. Hazırlıklar tamam da haber vereyim dedim.
-Tamam
kuşum. Ayyy dur dur dur! Söyle bakayım, sence kalçalarım yeterince kalkık mı?
-Evet.
Elbette.
Sağa sola dönüyor. Dudak bükerek görüntüsünden memnun olmadığını belli ediyordu.
-Peki. Ya yüzüm nasıl gözüküyor?
Esasında
Şehnaz Hanım’ın yüzünü palyaço suratına benzetirdi Azize. Ama asla
söyleyemezdi. Çocukluğundan beri yanlarında büyümüş olmanın verdiği vefa ve
minnetle; hep sevecen, saygılı davranırdı hanımına.
-Çok
güzel bir kadın duruyor şu an karşımda. Harikuladesiniz efendim.
-Ayy!
Severim ben seni ayolll! Şımartma ama beni böyle!
Dudaklarındaki dolgu, istediği gibi gülmesine hep engel olurdu. O da kendine has bir gülme şekli ve sesi bulmuştu.
-Bu
arada Şehnaz Hanım, kuaförünüz aşağıda sizi bekliyor.
-Çabuk
gelsin çabuk. Niye baştan demezsin ki? Sosyetik kokonalar gelmek üzeredir.
Gözlerinde
sürmeler, dudağında ruj, her yanı takılarla dolu Melih kuaför yapmacık
kahkahalarla, kıvırtarak girdi odasına.
-Şehnoşumm!
Kız bu ne güzellik?
Dudaklarını
büzerek;
-Dalga
geçme kız. Baksana halime. Moralim çok bozuk. Dolgum düştü. Perişan
gözüküyorum!
Birbirlerini değil de uzaktan havayı öperek
selamlaştılar.
-Taş
gibisin şekerim. Memelerine de eklet biraz dolgu. Kalçalarından küçük kalmış.
-Doğru
diyorsun.
-Otur
bakayım şuraya. Bir baştan yaratsın seni Melüş‘ün!
Üzerinde; parıldayan beyaz bir gece elbisesi,
karanlık, abartılı bir makyaj ve tavus kuşu görünümlü topuz saçlarıyla,
assolist edasında indi merdivenleri Şehnaz Hanım, bakışlar arasında. Sahne topu
gibi parıldaması çok gülünç geldi kadınlara.
-Ah
Şehnaz’cığım, şekerim bu ne şıklık, bu ne zarafet!
Dedi.
Kırışık yüzünü boyalarla saklamaya çalıştıysa da başaramayan kadın.
-Hanımlar.
Evime hoş geldiniz!
“Hoş bulduk şekerim. Kuzum!”
Sözleri
havada uçuşuyordu. Sinek dolaşsa asılır kalırdı bu yapışık sözlerde. Sarı
saçlı, oldukça havalı bir kadın;
-Şehnaz’cığım
biraz abartmamış mısın? Evde, biz bizeyiz sonuçta. Rahat şeyler giyinebilirdin.
-Neresi
abartılı ayol? Şu senin giydiğin şey geçen senenin modası değil mi tatlım?
-Şekerim
neyse. Oğlun nerede? En son yaşlı bir kadınla kaçtı dediler de.
Hemen
bir fısıltıdır sardı etrafı, arı kovanı gibi.
-Ayol
her denilene inanmayın siz! Oğlum gayet iyi, yurt dışında. Buyurun başlayın.
Azize’nin eli çok lezzetlidir.
-Aaa
biz şirketlerden söylüyoruz yemekleri. Hizmetçi mi yaptı? Durumun mu müsait
değil yoksa?
-Estetiğe
çok yatırım yaptıysan olabilir yani!
Sığ
gülüşler, Şehnaz’ın suratını yaladı geçti.
“Siz
şimdi görürsünüz estetiği!” Dedi içinden. Yardımcısına dönerek;
-Azize
kızım. Kahveleri getirirken şu benim gençlik albümlerimi de getiriver de görsün
hanımlar!
Her şeyin farkında olan Azize gülümseyerek albümleri almaya gitti. Şehnaz Hanım, eski albümlerin hepsinin birer fotoşoplu kopyasını çıkarttırmıştı. Her gelene gençlik fotoğraflarını gösteriyor, kendince inanmalarını sağlıyordu doğallığına. Bu sayede hiç kimse ispat edemiyordu estetikli olduğunu. Eski, gerçek albümler ise depoda yalnızlığa terk edilmişti. Kadınların ellerine tutuşturulan albümler, Şehnaz’a büyük bir heyecan ve huzur hissettirdi. Kadınlar, sabırsızlıkla açtılar albümleri. Şehnaz ‘ın estetiksiz halleri ortaya dökülecekti nihayet!
-Şimdi
göreceğiz yılların inkârı ortaya çıkacak Şehnaz Hanım!
-Ayol,
gram estetiğim yok! Bizde genetik kuşum. Güzellik kanımda var!
Açıldı
birer birer albüm yaprakları. Döküldü geçmişi ortalığa. Kadınların yüzü
şaşkınlıktan acayip bir hal aldı. Dalga geçecek durumları bile kalmamıştı.
Karşılarında duran kadınla, albümdeki fotoğraflar arasında dağlar kadar fark
vardı. Bu albümler başkasına ait olmalıydı.
Kadınların
halinden, bir yanlışlık olduğunu sezdi Şehnaz. Birinin elinden sertçe çekip
aldı dağıtılan albümü. Gözlerine inanamadı. Söz konusu albüm onun gerçek
geçmişiydi. O, herkesten yıllardır sakladığı; çirkin burunlu, şişman vücutlu,
sarkık yüzlü, küçük memeli doğal geçmişi, gözlerinin önünde duruyordu.
Tutamadı
kendini. Çığlık çığlığa, eline geçen her şeyi kırıp döktü. Kadınlar birer birer
kaçıp gittiler bu hengamede.
-
Defolll! Köpek defolll! Mahvettin, rezil ettin beni!
Başını öne eğdi, süklüm büklüm yaptığı hatanın
farkında olan Azize, evi terk etti. Burun kıvırıp, hiç dokunulmayan yemekleri
de çöpe bıraktı çıkarken. Her gün çöpleri karıştıran adam, yemekleri görünce
sevinçten bayram etti. Toplayıp evine götürdü.
Bir
haftaya kalmadan sosyetede yeni bir skandal patlak verdi. Bir adam; genç
metresiyle evlenip karısını boşamıştı. Bu olaya odaklanan kadınlar, Şehnaz
olayını çoktan unutmuşlardı bile. Geçirdiği o günü sadece Şehnaz unutamıyordu.
Ağır ameliyatlar geçirdi üst üste. Doktoru ne dese dinletemedi. Bir elinde ayna,
girip çıktı ameliyatlardan.
En son girdiği ameliyatta Şehnaz Hanım, tam da istediği ölçülerde bir vücut elde etti. Fakat vücut cansızdı.