GELİN HEP BİRLİKTE TÜRKÇE KONUŞALIM, TÜRKÇE YAZALIM.

Yukarıdaki 1 No lu resimde öz be öz Türk alfabesi( Göktürk Alfabesi) ile 2 No lu resimde ise Arap alfabesi ile yazılı bir metin görüyorsunuz.

Önce öz be öz Türk alfabesi ile yazılı metinde ne yazdığına bir bakalım.

O metinde  II. Göktürk Devleti olarak bildiğimiz Kutluk Devletinin Kağanı  Bilge Kağan bizlere bir şeyler anlatıyor  ve diyor ki: 

''Neng yılsıg botunda üze olurmadım. İçre aşsız taşra tonsuz yabız yaplak botunta olurtum. Tigin iki şad inim Köl Tigin birle sözleşdimiz. Kangımız eçimiz kazganmış bodun atı küsi yok bolmazun tiyin törük bodun üçün tün udumadım. Küntüz olurmadım. İnim Költigin birle iki şad birle ölü yiyü kazgantım. Ança kazganıp bir iki bodunug at sub kılmadım.'' ( 3. Resim)

Evet, öz be öz Türkçe bir metin...  Türkçe olmakla da kalmamış bizim milli alfabemiz ile yazılmış bir metin. Alfabesi ile de Türk, dili ( lisanı) ile de Türk...

Eğer öz Türkçe konuşacak, öz Türkçe yazacaksak 1. Resimdeki alfabe ile yazmamız, 3. Resimde Latin Alfabesi ile yazdığım şekliyle okumamız ve anlamamız gerekiyor ama hiç bir şey anlamıyoruz. Alfabe sanki bizim değil uzaylı varlıkların alfabesi imiş gibi  öylece bakıyoruz. Dil sanki bizim değil de yer yüzünde nesli tükenmiş bir milletin diliymiş gibi hiç bir şey anlamıyoruz ya da bir iki kelime biraz aşina bize.

Yani görüldüğü gibi öz Türkçe konuşmak ve yazmak  başlıbaşına bir sorun ve öyle sanıldığı gibi kolay değil.

Evet, I. Resimdeki yazıyı okuyamıyoruz bugün. Çünkü yaklaşık olarak 1100-1200 sene önce geçiş yaptığımız İslam dini ile birlikte kendi milli yazımızı atmış yerine Arapçayı almışız. 

Arap alfabesi ile birlikte artık dilimize Arapça ve çokça haşır neşir olduğumuz İran dolayısıyla Farsça kelimeler de girmiş. Coğrafyamız genişledikçe hakimi olduğumuz  pek çok milletin dilinden dilimize geçen kelimeler de olmuş. Böylece ortaya yepyeni bir Türkçe çıkmış. Artık yazdıklarımızı Arap Alfabesiyle yazdığımız gibi dilimiz de öz Türkçeden fersah fersah uzaklaşmış. Bu arada  pek çok eski kaynağı  Arap harfleriyle yeniden yazmışız. 

Evet 2. Resim, Bilge Kağan'ın bize söylediklerinin Arap alfabesi ile günümüz Türkçesine çevrilmiş halidir.

Yani efendim alfabe Arap alfabesidir ama metin günümüz Türkçesidir ve Arap alfabesi ile yazdığım o metinde Bilge Kağan Günümüz Türkçesi ile bizlere şöyle diyor:

''Zengin Milletin üzerine kağan olmadım. Tam tersine karnı aç, sırtı çıplak, kötü ve perişan durumdaki milletin üzerine kağan oldum. Prens[*] iki şad ve kardeşi Kültigin ile konuşup anlaştık. Babamızın ve amcamızın kazanmış oldukları milletin adı sanı yok olmasın diye, Türk ulusu için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Kardeşim Kültigin ve iki şad ile birlikte öle yite çalışıp kazandım. Böyle çalışıp kazandığım için birleşik milleti ateş ile su gibi birbirine düşman etmedim.''( 4. Resim )

[*] Orijinal metinde elbette Prens gibi bir kelime geçmiyor ama çeviriyi yapanlar araya sıkıştırmışlar. 

Görüldüğü gibi kendi öz alfabemizle yazılmış öz Türkçe bir metni okuyamadığımız gibi bin seneden fazla bir zaman benimseyip kullandığımız alfabe ile yazılmış olan metni de okuyamıyoruz. ( Son zamanlarda okuyabilen sayısında kısmi bir artma olsa da. )

Neden okuyamıyoruz?  

Zira 1 Kasım 1928 den itibaren bir kez daha alfabe değiştirmişiz. Bu alfabe değişikliğinde de Latin Alfabesi denilen alfabeyi kabul etmişiz.

Kabul etmesine etmişiz ama mesele sadece alfabeyi değiştirmekle kalmamış. Alfabe ile birlikte dilimizi de değiştirmişiz. 

Harf inkılabından hemen sonra Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde başlayan dil inkılabı ile dilimizdeki yabancı kelimeleri atıp yerine öz Türkçe kelimeler kullanmak için büyük bir çaba içine girmişiz. Hatta bu cümleden olmak üzere Mustafa Kemal Atatürk, Soyadı kanunundan hemen sonra Arapça olan Mustafa adını artık kullanmamış, Kemal olan adını ise yeni Türkçe dil kurallarına uymadığı gerekçesiyle 1934-1937 yılları arasında '' Kamal '' olarak kullanmıştır.

Yine bu cümleden olmak üzere Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'yi ziyaret eden İsveç Veliaht Kralı Güstav Adolf'a hitaben tamamen öz Türkçe bir hitapta bulunmuş ama bu hitaptan da kimse bir şey anlamamış.

İşte o hitap:

''Altes Ruayâl,

Bu gece, yüce konuklarımıza, Türkiye’ye uğur getirdiklerini söylerken duyduğum, tükel özgü bir kıvançtır.
Burada kaldığınız uzca, sizi sarmaktan hiç durmayacak ılık sevgi içinde, bu yurtta, yurdunuz için beslenmiş duyguların bir yankısını bulacaksınız.İsveç-Türk uluslarının kazanmış oldukları utkuların silinmez damgalarını tarih taşımaktadır. Süerdemliği, önü, bu iki ulus, ünlü sanlı sözlerinin derinliğinde sonsuz tutmaktadır.Ancak, daha başka bir alanda da onlar erdemlerini, o denli yaltırıklı yöntemle göstermişlerdir. Bu yolda kazandıkları utkular, gerçekten daha az özence değer değildir.Avrupa’nın iki bitim ucunda yerlerini berkiten uluslarımız, ataç özlüklerinin tüm ıssıları olarak baysak, önürme, uygunluk kıldacıları olmuş bulunuyorlar; onlar bugün en güzel utkuyu kazanmaya anıklanıyorlar; baysal utkusu.

Altes Ruayâl,

Yetmiş beşinci doğum yılında oğuz babanız, bütün acunda saygılı bir sevginin söyüncü ile çevrelendi. Genlik, baysal içinde erk sürmenin gücü işte bundadır.Ünlü babanız, yüksek kralınız beşinci Güstav’ın gönenci için en ıssı dileklerimi sunarken, Altes Ruvayâl, sizin Altes Ruvayâl, prenses Louise, sevimli kızınız Altes Prenses İngrid’in esenliğine, tüzün İsveç ulusunun gönencine içiyorum. 

[ Kaynak: Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Atatürk Araştırma Merkezi yayınları- Ayın Tarihi 1934, No:II, s.22-23 ]

Evet, oldukça uzattığımın farkındayım. 

Uzatmak zorundaydım zira maalesef ülkemizde neredeyse herkes dil ( lisan ) ile alfabeyi karıştırıyor.

Bugün yukarıdaki metni gördüğünüz gibi Göktürk yazısıyla yazmak da Arap alfabesi ile yazmak da Latin harfleri ile yazmak da mümkündür. Hangisi ile yazarsanız yazın metinin Türkçeliğine halel gelmez. Metin Göktürk alfabesi ile yazılınca Göktürk, Arap alfabesi ile yazılınca Arap, Latin Harfleri ile yazılınca Latin  ya da Türk olmaz. O hangi alfabeyle yazarsanız yazın Türkçe bir metindir.

Ancak, metnin bize söylediklerini tamamen Arapça kelimelerle yazarsanız o zaman Arapça olur. Tamamen Latince kelimelerle yazarsanız Latince olur. Dil ve alfabe farklı kavramlardır. 

Elbette ki tekrar Arap harflerine dönecek halimiz yok. Böyle bir isteğimiz de yok ama Arap alfabesi ile yazılmış her metne '' Lütfen Türkçe yazalım'' Diye şerh koymak bence yanlıştır. 2. Resimde olduğu gibi  yazı Arap alfabesi ile yazılmıştır ama metin tamamen Türkçedir. Bu ikisi arasındaki farkı ayırt etmek gerekir ve yine bence  bin seneden fazla alfabemiz olmuş olan bu alfabeyi öğrenmekte fayda vardır. Bilginin hiç kimseye zararı olmaz aksine faydası olur. 

Şimdi başlıktaki isteğimi yineleyeyim:  Gelin hep birlikte Öz Türkçe yazalım- Öz Türkçe konuşalım.  Peki öz be öz Türkçe olan Göktürk alfabesi ile mi yazalım?  Bin seneden fazla kullandığımız Arap alfabesi ile mi yazalım yoksa Latin alfabesi olarak alıp '' Türk Alfabesi'' yaptığımız alfabe ile mi yazalım?'' Diye sormuyorum zira artık eski alfabelere dönüş olmaz bundan sonra. Ama şunu sorabilirim: Öz Türkçe konuşurken öz be öz Türk olan Göktürkler gibi mi konuşalım?  Türk olduklarından asla şüphemiz olmayan Selçuklu ve Osmanlılar gibi mi konuşalım? Atatürk'ün İsveç Kralına hitabındaki Türkçe ile mi konuşalım?  Her gün içine edile edile bugün artık Türk gencinin Atatürk'ün gençliğe Hitabını bile anlamadığı Türkçeden başka her şeye benzeyen bir dille mi konuşalım ( Mesela her sorulana ''Aynen'' diye cevap veren bir dil.) yoksa o billur gibi bir su sesi nahifliğinde olan arı duru İstanbul beyefendilerinin hanımefendilerinin kullandıkları asil, aristokrat Türkçe ile mi konuşalım? 

Evet, son olarak dün Mehmet Fikret'e yazdığım  7. Resimdeki tamamen Türkçe şiirimle noktalıyorum. Bakalım Mehmet Fikret'e Osmanlı Alfabesi ile tamamen Türkçe olarak neler yazmışım?

NOT: Latin'in alfabesi ile Türkiye Cumhuriyetinin alfabesi nasıl farklı ise Osmanlı'nın alfabesi ile Arap milletlerinin ve Fars alfabesi de farklı alfabelerdir. Üniversite yıllarımda okulumuzda bizimle Osmamlıca eğitimi gören İranlılar, Suriyeliler Osmanlıca metinleri okuyamıyorlardı mesela..

Neyse... İşte o şiir. Bakın bakalım bunun neresi Arapça?

Merak etme kötü bir şey yazmadım
İnan senin akılını severim
Saydın döktün ama sana kızmadım
Ben senin top sakalını severim

Sen ki cansın ta adamın dibisin
Yumurtadan yeni çıkmış cibisin
İnatçısın sanki keçi gibisin
Sakalının her kılını severim

Fokur fokur kaynayıp da taşarsın
Bazen yanılırsın bazen şaşarsın
Kuşadası ilçesinde yaşarsın
Ben senin güzel ilini severim

Sen olmasan söyle nasıl yaşıyam
Sensiz nasıl ışıl ışıl ışıyam
Hele yaklaş biraz olsun kaşıyam
Ben senin  başın kelini severim

Öylesine candan arkadaşsın ki
Öylesine tatlı öten kuşsun ki
Öyle güzel öylesine hoşsun ki
Ben senin sivri dilini severim

( Gelin Hep Birlikte Türkçe Konuşalım, Türkçe Yazalım. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 17.10.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu